DÜNYA GENİŞ
ODAM DAR
(
Kepirtepeli Aziz Ateş )
1 Ekim 2010 günü telefonum çaldı. Arayan Aziz öğretmendi. Kötü haber tez duyulur sözüne uygun bir haber verdi; “ Hastanedeyim. Şu teşhis konuldu. Birkaç gün içinde ameliyat olacağım. Yanında kâğıt kalem vardır. Bir şiir yazdım hastane odasından.” Dedikten sonra dört mısralık ve belki de hastaneden sonra geriye kalan 8 yıl 4 ay ve 17 günlük yaşamını anlattığı şiirini okudu;
“Dünya geniş
Odam dar
Selimiye
minarelerinde
Kuşlarla
randevum var.”
Ekim 2010 tarihinden olduğu ameliyattan sonra neredeyse 2018 yılının Ocak ayına kadar hastanelere gidip gelmenin ve Kepirtepeli Aziz Ateş’in 25 yıllık dostluğa bıraktığı izlerin anılarını tekrar ve tekrar anma, hatırlatma enerjisine çevirip yine yazıyorum…
Hastalıklar, kazalar, deneyimler, edinilen tecrübeler en sonunda kıymetli bir hazineye dönüşüyorlar. Tat almanın başka çaresi yok gibi! Binlerce sorun, Albert Camus’un kahraman olarak gördüğü mitolojik karakter Sisifos’un taşıdığı o büyük yük-kaya gibi hepimizin kayaları, yükleri olduğu, bu yüklerle baş etme biçiminin bizi yaşama bağladığını anlatması, ayrı bir insan gerçeği ve yolculuğudur. İnsanın dönüşüm, evrim yolculuğu böyle bir gizem taşıdığı bellidir.
Büyük uygarlıklara bakarsak, onların yok oluşları ve bitip tükenmeyen savaş çığlıkları, kralların dopdolu hazineleri; hepsi, dönüşümün kurbanı ve boşluğa bırakılan bir zerre toz parçacığının karşılığı bile olmayacakları kadar küçük şeyler: -Sonsuz evrenin 4,5 Milyar yaşındaki gezegeni dünyamız için…
Kepirtepeli Aziz Ateş ile yapmış olduğum dostluğun karşılığı, fikir ve yazı insanı için ayrı değer, insaniyet ve sosyallik adına apayrı değerler, zenginlikler taşıyor.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi olan Fikret Otyam’a “Hoca nasıl biriydi?” Sorusuna öyle içten ve öyle sevgi dolu cevap verir ki; “ Hocanın hangi iyi yönünü anlatayım? Bizim için çok değerliydi.” Sözlerinden esin kaynağı yapmak ve Aziz Ateş’in bilinmeyen yönlerini yazı yaşamım devam ettiği sürece aktaracağım, anlatacağımı vurgulamak isterim.
İyi, güçlü bir belleğe sahipti. Ezberinden yüzlerce fıkra, mani ve türkü sözünün yanında türkülerin hikâyelerini de bilirdi. Şiire tutunmuş olsaydı, tıpkı yukarıda, hastane odasından yazdığı dört dize gibi çok önemli ve şiire aç insanlara besin sağlayacak, ilham verecek şiirler yazabilirdi. Ama yazmadı, yazmak istemedi…
Ancak, ayda yılda bir tane olan ve ölmeden 8 yıl önce yazdığı şiiri son günlerde aklımdan çıkmaz oldu. Sanki o küçük, dar odada sıkışıp kalmış ve dünyanın uçsuz bucaksız genişliğini, evrenin sonsuzluğu ile birleştirmiş bir halde dokunuyordu ruhuyla birlikte şiirin tellerine.
Ölüme 8 yıl 4 ay 17 gün kala yazılan bir şiir. Mimar Sinan’ın ustalık eserim dediği Selimiye’nin minarelerine gelen kuşlarla buluşma vakti,17 Şubat 2018 sona erdi ve:
—Uçtu kuşlar kim bilir hangi
göklerin derinliklerine doğru…
Yaşamış ve yaşayan tüm öğretmenlerimizin zamana yayılan bütün günlerini kutluyorum; KUTLU OLSUN…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder