18 Ağustos 2023 Cuma

ERGÜDER YOLDAŞ: ELDE VAR HÜZÜN

 

İnternet


İnternet

                                  ELDE VAR HÜZÜN: ERGÜDER YOLDAŞ

  Attila İlhan şiiri Sultanı-ı Yegâh’a ile başlayan yükseliş, gelen ödüller, şenlenen yuva, Atilla İlhan’ın bir başka şiiri; Elde Var Hüzün ile son bulan, yıkılan bir yuva ve darmadağın olan bir sanatçı-besteci: Ergüder Yoldaş…

   Nur Belda Yoldaş eşi olmadan öğrencisiydi. Birbirini sevdiler ve aradaki büyük yaş farkına rağmen 1976 yılında evlendiler. Bir yıl sonra da oğulları Devrim dünyaya geldi.

   Attila İlhan’ın şiiri Ergüder Yoldaş tarafından bestelenip eşi Nur Yoldaş tarafından okunduğu vakit yıl 1981’i gösteriyordu. Müzik otoriteleri tarafından “Çığır açan” bir şarkı oldu denen şarkı ülkemizde çok beğenildiği gibi uluslararası beğeniyi ve ödülleri de aldı.

   Ya sonra? Aileye büyük moral olan başarı, kendi müzik şirketlerine sahip olmalarına olanak verdi.

  Dinleyici tarafından beğenilen Sultanı-ı Yegâh albümü, öne çıkan Sultan-ı Yegâh şarkısı için derinliği olan, batı müziği ile doğu müziğini muazzam bir şekilde bir araya getiren besteci, bestekâr ve kompozitör Ergüder Yoldaş için bunu başaran tek insandır, diye söz ettiler. Alkışladılar, övdüler…

  Aynı besteci bestelediği şarkı öne çıkıp ödül aldığında büyük alkışları,övgüleri alırken,onları dibe götürecek,eşiyle boşanmalarına sebep olacak Elde Var Hüzün albümü dinleyici tarafından tutulmayınca,karaya vurmuş balinalar gibi ölümü bir başka şekilde tercih edecektir…

   Bilirsiniz, zaman zaman karaya vuran balinalar bilim dünyasını şaşırmaya devam ediyor. Nedenlerini araştırıyorlar. Tam olarak bulmuş sayılmasalar da okyanusların kirliliği, okyanuslarda yapılan askeri tatbikatlar, yaşadıkları stres veya başka sebepler olabileceği tahmin ediliyor.

   İnsan denen canlının ise zekâsı, sorunlarla baş edebilme beceri ve dehası olmasına rağmen çok hassas olanlar, büyük kırılma yaşıyor. Ergüder Yoldaş için büyük kırılma eşi Nur Yoldaş’dan ayrıldıktan ve kurmuş oldukları müzik şirketinin ekonomik sorunlarından sonra ortaya çıkmıştı.

   Büyük bestekâr belki de kendine verdiği büyük cezanın karşılığı olarak Büyükada’nın yolunu tutacak sağlığının hızlı bir şekilde bozulmasına neden olacaktı… Ada yılları 12 yıl sürdü. Büyük çoğunluğu derme çatma barakalarda geçen 12 Büyükada yılı dış dünyaya farklı farklı yansıdı.

  Ergüder Yoldaş için deli diyenler olduğu gibi seçtiği yaşama, pırıltılar saçan ünlü dünyasına sırt çeviren Sokrates, Diyojen felsefesine yatkın dik duruş da denilebileceğinin altını çizmek isterim…

   Kısacası, Büyükada tercihi bilinçli alınmış, deli bir adamın değil, belki de kendi dünyasında ona pranga olmuş birkaç acılı olayın karşılığı bir ceza veya insanlardan ısısız bir dünyaya kaçma bestesini; sonlu olan insan yaşamının bir başka yönünü kendi yaşamıyla anlatmak istemişti.

  Alabalıklar hakkında bilinen bir şey; çok temiz suları tercih ettikleri üzerinedir. Bal arıları için de öyle; kötü kokan, çürümüş bir şeye asla gitmezler. Taptaze çiçeklerin en güzel nektarların, polenlerin büyülü enerjilerine uçarlar…

   Ergüder Yoldaş için de hissiyatım odur; kendi yaşayacağı temiz havayı, huzurlu şartları bulamayınca, Büyükada’nın arka taraflarında en ıssız olan çalılıklar içinde bir yaşam; onun belki de teselli bulacağı, karşı duruşunu yapacağı son durak olacaktır, diye düşünmüş olabilir…

    Ergüder Yoldaş ile eşi Nur Yoldaş Attila İlhan’ın şiiri için şairin yanına gittiklerinde bu fikri ona söylemişler. Attila İlhan genç sanatçı Nur Yoldaş’a ; “ Taşıyabilecek misin?” sözü ise tam manasıyla bir öngörü değil de nedir? Her ikisi de ünlü olmuşlar, o günün sanat çevrelerinde konuşulan sözcüklere göre; “ Çığır açmışlar” fakat birkaç yıl sonra ise bambaşka yönlere evirilmişlerdi…

   Destansı dönüşüm, zenginlik, rütbe ve ünler; insanın ruhunu hasta kılacak veya paramparça yapacak kadar güçlü bir enerji yaratıyor dersek yanlış olur mu bilemiyorum…

 Güven SERİN 

  





Hiç yorum yok: