18 Mayıs 2023 Perşembe

MUCİZE BEKLEMEK

 

İnternet

                                                        MUCİZE BEKLEMEK!

         ( İmtiyazlı Azınlıklar )

  İnsanlığı günümüze kadar getiren şeyler; birer mucize değil de nedir? Savaşlar, kıtlıklar, hastalıklar(toplu ölümler),insanı yarı yolda bırakmak isteyen yüzlerce olay-etken, yine durduramadı; yolculuğa çıkmış, yerçekim kuvvetini yenmiş olan bizlerin atalarını.

   Toprak, su, hava ve güneş-ışık; başlı başına mucize değil de nedir? Bu mucizeleri anlamlı ve kalıcı kılan, toplumları uçsuz bucaksız göçlere zorlayan, inanılmaz dayanıklılık testlerinden geçiren olağanüstü mucizelerin başında da göklerden; Yaratıcı ve Yaradan’dan gelenler, beklenenler değil midir?

   Göklere avuç açan insanların en kırılma, çaresiz anlarında aradıkları en hakiki şeyler; sevgi ve adalet; yani mucize değil midir?

  Masallara, destanlara, mitlere dönüp baktığımızda tüm insanlığın beklediği şey hep aynıdır. Kırılma, yok olma, çaresizliğin en korkunç zamanlarda aradıkları şey: MUCİZE veya MUCİZELER…

  Astronomi, astrolojinin sözünü ettiği öykülere çoktan ulaştı ve geçti. Büyük Ayı, Küçük Ayı ve bildik bütün burçların öyküleri… Astronomi başköşeye oturduğu halde insana anlattığı öyküler devam ediyor. Bitecek gibi de değil…

   Bilim, kimya, fizik, fen, matematik, felsefe, edebiyat; hepsi birer yaradılış destanı, insanın kendi mucizelerdir. Ama bu mucizeleri bilen, anlayan, icat eden insan, yine de sonsuz enerjinin karşısında her daim kendi içinde sakladığı bir arayış, dokunuş, var ediş mucizesini kendisi, kendi sığınma alanı olarak saklar.

   Hal böyle olunca insanı anlamak için bildik hiçbir şey yeterli olmaz. Onun eşsiz derinliği, evrenin derinliği gibi olmasa da, sadece bir el, bir parça sevgi ve adalet; insanı, evrendeki kara deliklerden çıkarıp alır ve dünyaya çağırır.

   O meşhur söz bir yere kadar haklıdır; “Fala inanma, falsız da kalma!” Mucizelere ise inanıp inanmamak insanın elinde bir şey…

   Güvenmeyi, birlikte hareket etmeyi unutmuş, sadece kendi derdini çözmeye odaklanmış ve merkeze kendi taşkın zenginliğini koymuş insanların mucizelere inanması da mümkün değil, mucize yaratması da beklenemez…

   Bana soracak olursanız; Cervantes’in eseri Don Kişot,Balzac’ın eseri Goriot Baba,Victor Hugo’nun eseri Notre Dame’in Kamburu,Haldun Taner’in eseri Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım,Nikos Kazancakis’in eseri Zorba,Theo Angelopoulos’un eseri Sonsuzluk ve Bir Gün,bilim insanların icatları aşılar,Fizik Yasaları,Gözlem Evleri,Laboratuarlar hepsi birer mucizedirler.

   En yoksul zamanlarda bir odaya toplanan yedi sekiz çocuklu ailelerin birbirine sokulup da kül kokan ocaklığın başında kalmaları uyumaları, yaşama tutunmaları da birer mucizedir. Tuz ve yağ bitince yan komşunun kapısını gönüllü çalmak, güz zamanı mısır ayıklayan-soyan kadınların hep bir arada söyledikleri türküler hepsi birer mucizedir. Tıpkı, koyunu bakıp besleyen, yününü kırkıp eğiren, dokuyan, işleyen ellerin mucizesi gibi; hepsinin içinde yaşamda kalmanın yanında dokunan ve oluşan bir sevgi vardır…

  Bu yüzdendir ki, bir şeye kutsiyet yakıştırması yapacaksak; Vatan, Millet sevgilerini el ele vermenin yüksek becerisini de anlayıp, varlığımızı, var olan, çaresiz durumdaki insanlara hissettiren mucizevî şeye de dokunmamız gerekir…

  Bir zamanlar bir film izlemiştim.(Nalın Ağacı) filmin ortalarında sıralanan sözcüklerin her biri bir mucize gibiydi;

“ Sosyal sıralama her zaman yeni ihtiyaçlardan geride kalmaktadır. Sadece bilginin ortak egemenliği ve gelişmesi ile insanlığın başarısından söz edebiliriz. Adalet ve her vatandaşın hakkına saygı göstermek; günlük yaşantımızın değişmez parçası haline geldiğinde, diğerleri perişanken İMTİYAZLI azınlıklar olmayacaktır.İşte o zaman demokratik toplumdan söz edebileceğiz.Ne yazık ki sosyal gelişim çok yavaş olmakta ve bundan korkanlar tarafından engellenmektedir.Ama çoğunlukla insan hakları için bağıranların cesaret ve fedakarlıkları işe yaramamaktadır. Pek çok insan arka planda sessiz kalmakta ve her şeyin kendi kendine düzelmesini beklemektedir. Yalnızca küçük bir yenilikçi grubu, bütün büyük gelişmeler aydınlanmış azınlıklar tarafından getirilmiştir.”

Güven SERİN 

  


Hiç yorum yok: