24 Mayıs 2023 Çarşamba

ENVER İKİZLER: SAYIN BAŞKAN

 

ENVER İKİZLER

                             SAYIN BAŞKAN: ENVER İKİZLER

 

  Tekirdağ Uçmakdere’nin öz evladı; Sayın Başkan: Enver İkizler, sen de güle güle…

  Lakabı “Başkan” dı. Belki de her olaya verilecek makul bir cevabı, söyleyecek bir sözü olmasından bu lakabı almıştı; bilinmez…

     Neredeyse 40 yıllık dünya zamanında paylaştığımız gün ve gece sohbetleri, oynadığımız masa oyunlarından geriye kalan hatıra; “Sayın Başkan: Şahsına münhasır bir kişiydi.” Büyük insan kitleleri içinde fark yaratıp iz bırakanlar ne yazık ki az oluyor…

   1976 yılında Karayolları Genel Müdürlüğü’ne işçi olarak girdi. Meşhur Malkaralı Kel Yusuf’un yanında; çıraklık, yağcılık ve muavinlik yaptı. Kel Yusuf sert adam olmasına sertti ama işini sağlam yapar, iyi öğretirdi. Enver İkizler,1979 yılında makine operatörü belgesi alınca artık iş makinesi şoförü ustası olmuştu.

  Tekirdağ’ın hangi yoluna girerseniz girin, Enver İkizler de, greyderi ile o yolun oluşumunda muhakkak bir payı olmuştur. Az konuşur çok iş yapar, dinlemeyi sevdiği gibi dinlenmeyi de severdi.

  Enver İkizler ile olan dostluk, sağlam temelleri ve doğal olanıydı. İlk olarak komşuluk, kıraathane ve oyun arkadaşlığı ve neredeyse ölene kadar atölye ziyaretleri devam etti.

   Bağ budamasını, bahçe bakmasını çok iyi bildiği gibi şarap içmesini, rakıdan da iyi anlamasını öğrenmişti. En fazla çakırkeyif olmasını bilen, içkiyi tam manasıyla örnek bir insan gibi kullanan Enver İkizler, en tatlı anılarını kıraathane de oluşturmuştur. Çakırkeyif halde geldiği kıraathane salonunda tanımadığı, şaka yapmadığı insan yoktu. Efkârlanmış, farklı bir eğlenme, dinlenme biçimi olan kâğıt oyunu için tanıdığı arkadaşlarına bildik o seslenişini yapardı;

“ Sivri kazık,sıkı büz..!” arıyorum.Bu sözü,sahaya çıkacak,oyun oynayacak kişileri, tatlı rekabete,onu yenmeye veya yenilmeme eylemine çok daha heyecan içinde taşır,gün yorgunluğu,yaşam kaygıları; Işıklarlı Orhan ve Osman kardeşlerin işlettiği çayı dillere destan kıraathanede kalırdı.

  Birkaç aydır hastalığının arttığını yine ortak dostlarımızdan öğrendim. Telefon ettim ve konuştuk. Bir yerde dertleştik; vaktin sonuna gelmiş olmanın bilinmez tarafında…

  Söylediği son sözler; “ Güven-cim bu hastalığı da yenersem, bana karada ölüm yok artık!”

  Oysa karada hep ölüm vardır. Randevusuna hiçbir zaman geç kalmayan tek gerçek; ÖLÜMDÜR…

  Zaten bu yüzden yazmıyor muyum? Yaşamı anlamlı kılmak, yaşam kırıntılarından oluşan küçük demet-çikleri, anıları yeryüzünde birkaç yüz yıl fazla yaşasın diye edebi dünyanın sağlam koruyuculuğuna emanet etmek için…

  Ölüm denen şey şaşmaz bir şekilde görevini yaparken, biz ölümlüler henüz kapımızı çalmadan, yaşayan ölüler haline getirdiğimiz dünyamızın; renklerini, seslerini, desenlerini görmemek için akıl almaz şeyler üretiyoruz.

  Cenazede konuştuğum birçok insan, ölümün hissiyatı henüz çok tazeyken dahi bin türlü mazeret sunuyordu yaşamda huzur bulmamak adına…

  Gördüğüm en hakiki toplumsal arıza; önceliğimiz korku ve kaygılardan başka bir şey değil. Korkunç birikimlerin içinde mülkiyetlerin birikimi kadar kaygı ve korkular var. Ne acı şeydir ki Enver İkizler, neredeyse ölene kadar hep çalıştı…

   Bana uğradığı hastalığının henüz ağır olmadığı zamanlarda sorduğum soruya bir akademisyen, hatta bir filozof gibi cevap verdi:

—Başkan, sana bir soru sormak istiyorum. Yaşamın boyunca çalıştın. Gün içinde Karayolları’nda, tatil zamanlarında bağ-bahçe işlerinde, hatta komşuların kömürlerini 5.katlara kadar taşıdın ve alınteriyle kazandın! Aşırı çalışanlara, aşırı biriktirenlere ne tavsiye edersin?

—Güven-cim, söyleyeceğim tek şey var. Bugün geldiğim noktada arabam var kullanamıyorum. Param var harcayamıyoruz. Bir gün yengen bana dedi ki; “Kendini de yıprattın beni de! Dünya gözüyle gezemedik, göremedik…” Bu bana çok koyuyor. Dünya gözüyle gezilmeli, görmeli, yenmeli içilmeli…

   Enver İkizler: SAYIN BAŞKAN, güle güle…

 Güven SERİN 

  

 


2 yorum:

Arzu sarıyer dedi ki...

Ah dedim... Mekanı cennet olsun 🙏🙏🙏. Herkesde olamayan vefanı kutluyorum...

GÜVEN SERİN dedi ki...


Çok teşekkürler Arzu öğretmenim...