MUSTAFA BEY NE YAPSIN?
( Sanatçı
Muhtaç Halde )
İnsan denen canlı düşmeye görsün; kariyeri ister dopdolu, ister bomboş olsun; bir an önce erimeye, itilmeye, için için inlemeye başlar…
Mustafa Kaya çıraklığını dedesinin yanında yapmış, kadim bir kültürü; oymacılığı öğrenmiş ve bugüne kadar taşımış, getirmiş, yüzlerce eserin altına imza atmış birisi.
Mustafa Kaya ünlü birisi değil. Oymacılıktan büyük paralar kazanmış birisi de değil. Talih denen yaşam seçeneğinin onun yüzüne pek güldüğü de söylenemez! Halkın gözü ve diliyle Mustafa Kaya ve oyma sanatçılığı tartışılmış olsa birçok insan şöyle diyebilir;
“ Kendi etti kendi buldu…” Böyle demek, akla, iradeye ve vicdana uygun değildir. Hele hele çok az bulunan, çok az yetişen sanatçılarımız için kusur bulmak, kusur aramak bizim işimiz olamaz…
Yıllar önce Mustafa Kaya, yaptığı eserleri sahilde satmak istiyordu. Seyyar satıcı diye kim bilir kaç kez zabıtaları karşısında bulmuş, defalarca başını yere eğmişti.
Ya sonra? Basının yapması gerekeni yapmış, onun sesi ve soluğu olmuş:
-
Sanatçı Mustafa Kaya,
seyyar satıcı değildir! Demiş ve bize Kadir Başkan ve onun ekibinden Daire Başkanları,
Müdürleri Mustafa Kaya’ya sahip çıkmışlardı.
Mustafa Kaya’ya her bakışımda Fransa’da yoksulluk içinde ölen Türk ressam Fikret Mualla’yı anmadan, hatırlamadan edemiyorum. Mustafa Bey, sahilde açmış olduğu çadır görünümlü atölyesinde yıllara çalıştı. Vadilerde, ormanların kuytu köşelerinde bulduğu, insanların görünce “ Ağaç kütüğü” dediği nice kütüğe ruh ve can verdi. Yani hepsinden ayrı eserler yonttu.
Emekler harcadı ama küçük ücretler karşılığında bu emekleri sadece günü kurtarmak için değerlendirdi. Fikret Mualla da böyle, koskoca Van Gogh da böyle yaşadı, böyle öldüler; yoksulluk içinde…
2022 yılı Kiraz Festival’i bahane edilerek sahilde bir köşecikte bulunan Mustafa Kaya’nın çadır benzeri atölyesi kaldırıldı. Zaten ayakta durmakta zorlanan sanatçı Mustafa Kaya o günden sonra görülmedi.
Bir gün öğleden sonra ezik, çekingen ve oldukça süzülmüş, erimiş bir halde atölyemin kapısından içeri girdi.
Halk dilinde bir söz vardır hani; “ Perişanlık…” Hiçbir insanı perişan bir halde görmek istemem. Yaptığı hata, talihindeki karalık, beyazlık, pırıltı veya bataklık; her ne olursa olsun Mustafa KAYA oyma sanatçısıdır. Bir dereden, bir ormandan, bataklıktan çıkaracağınız herhangi bir ağaç parçasını canlandıracak olan Mustafa Kaya, yardıma muhtaç hale gelmiş.
Mustafa Kaya’ya uzanacak el, acıyarak geçici değil, onu sanatıyla, yaşadıkları her ne olursa olsun, oymacılığa dair edindiği bütün deneyimleri nasıl aktarır, düşüncesiyle devletimizin, milletimizin bağrından kopan eli, elleri uzatmalıyız…
Laf aramızda sahip çıkamadığımız oyma sanatçısı Mustafa Kaya, geçirdiği hastalıktan sonra yarı yaşar yarı yaşamaz bir halde hurda toplayarak var olmaya çalışıyor… Var olmanın bedeli, hele sanatçıysan ne kadar zor bir şey; sanatın hangi zorlukta çıktığını bilmeyen, sanatçı nasıl yetişir diye kafa yormayan insancıklar içinde…
Güven SERİN
2 yorum:
Üzüldüm çok,kaçıncı yokluk ve yoksunluk içindeki sanatçılarımızdan biri Mustafa bey. İsyanım bu devlet böyle millet nerededir,kime sahip çıkar...
Haklısınız sevgili öğretmenim; özellikle bu tür sanatçılar daha da korunup kollanmalıdır.Bu tür insanların hesap kitap gibi olayları yönetme becerisi,belki de kendi dünyalarında sanatçı düş dehlizlerinde kayboluyor...Duyarlılığınıza teşekkür ediyorum..
Yorum Gönder