10 Nisan 2023 Pazartesi

DİYARBAKIRLI KIZLAR: AVJİN ve GÜL KAREN

 

İnternet

                 DİYARBAKIRLI KIZLAR: AVJİN ve GÜL KAREN

  Sabah haberleri, saat 09 sıralarında, İsmail Küçükkaya’nın konukları olan iki genç kızı izledim ve dinledim. Z Kuşağı olarak adlandırılan iki Diyarbakırlı genç kız. Bahçeşehir Fen Lisesi mezunları.

  Sıradan bir program ve başarı öyküsü deyip geçebilirdim. Ne çok şey kaybederdim o düşüncenin önyargılı dürtülerine uysaydım…

  Avjin AKTOP ile Gül Karen AÇA, deyim yerindeyse iki güneş, iki büyük pırıltı, ekranın karşısında kim olursa olsun şöyle düşünürdü:

—İki pırıltı, iki güneş, iki cesaret ve iki UMUT…

 En çok dikkatimi çeken şey ise iki OLGUN yürek, şımarmadan, başarı sarhoşluğuna düşmeden dimdik, capcanlı erdem denen zenginliği tekrar hatırlamama sebep oldular…

  Birisinin anne babası da öğretmen, diğerinin babası öğretmen annesi hemşire! Diyeceksiniz mesleklerin ne önemi var? Deseniz de olur, demeseniz de! Ama şu bir gerçek ki, öğretici insanların, yani öğretmenlerin evlatlarının başarıları, epey moral kaybetmiş öğretmenlik mesleği ve ideali için apayrı duygu, düşünce ve onurdur…

  Avjin ve Karen’in anne babalarını ve onların öğretmenlerini milyonlarca insanın yaptığı şeyi yapıyorum: - KUTLUYORUM…

  Kadim toprakların içinden çıkan her başarı bende, belki de genlerimde evrensel bir mutluluk pınarı uyandırdığını, yerin bilmem kaç bin metre altından yeryüzüne pınar gibi çıktığını söylemek isterim.

  Haber programını dikkatle izledim. Titizlikle ölçtüm biçtim, insanlık kostümünü dikmek isteyen bir terzi gibi yazı sanatına yaslanarak duygularımı anlatıyorum.

   İsmail Küçükkaya, oradaki konukları olan kızlar kadar rahat ve huzur içindeydi. Başarı denen şey, özgün bir hal, sağlam ve hakiki bir duruş sergiliyorsa, sanki mekânların yüzü bile gülümsüyor; bırakın haber yapan İsmail Küçükkaya’nın tebessüm edişini…

  Meğer özgün olana, genç insanların başarı ve umutlarına ne çok ihtiyacımız varmış! Programın başlarında şu yanlış duyguya kapıldım. Evet, ezbere dayanan bildik birçok başarı hikâyesinden birisi…

   Oysa deneye, üretime, döngü içinde yıllara yayılan gerçek bir başarının taptaze yürekleri; iki Diyarbakırlı Kız…

   İki Diyarbakırlı kız, onlardan önce bir sürü çocuğumuz gibi Amerika ile Türkiye arasında köprü, bağ olacakları kesin… Gül Karen Harward Üniversitesi bursuyla çıkacağı yolun yolcusu olmaktan öte harika bir Anadolu, Asya, Avrupa, Türkiye öncüsü de olacak. Avjin New York Abu Dhabi Üniversitesi bursuyla tıpkı arkadaşı Gül Karen gibi öncü ve idealist bilinç içinde çıkacak yolculuğuna.

  Her ikisi de Dicle’nin, Fırat, Sümer, Akad, Babil, Asur ve Mezopotamya’nın destansı öykülerini de anlatacak, işleyecekler.

  İsmail Küçükkaya konuklarını uğurlamadan önce son bir şeyler söylemek ister misiniz diye sordu. İlk sözcü Gül Karen aldı. Ve şu sözleri, sanki insanlık arşivine bir not, kayıt, iz olarak geçti:

—Güzel şeyler birlikte çalışılırsa oluyor.

  Sıra Avjin’e geldiğinde, hiç kem-küm etmeden, yaşadığımız deprem kıyametini:

—Depremi unutmamalı ve unutturmamalıyız; halen çadır, konteynır sorunu çözülmeyen insanlarımız var…

   18 yaşlarında iki genç kızın son sözlerine bakar mısınız? Acı, hüzün, trajedi, kıyamet içinden gün ve su yüzüne çıkan iki NİLÜFER-LOTUS çiçekleri gibiydiler; zihni temizleyen, iradeyi güçlendiren ve saflığı simgeleyen iki harika değer, canlı, umut ve destan…

Güven SERİN 

 

 


2 yorum:

Makbule Abalı dedi ki...

Onca kötü haber arasında özellikle çocuklara, gençlere, kadınlara, insanlara dair umut veren, güzel bir haber duyduğumda ben de nasıl mutlu oluyorum. Ne yazık bu tür haberler ya duyulmuyor ya görülmüyor.

Bu akıllı gençlerin gözlerindeki pırıltı dikkatimi çekti öncelikle. Başarılarını yürekten kutluyorum. Yolları açık olsun. Dileriz çok kişiye örnek olur, umut ve hayallerin en zor koşullarda bile gerçekleşebileceğini kanıtlarlar.
Sağlıklı, mutlu yarınlara.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkür ediyorum Makbule Öğretmenim.Her daim umutlara,yaşama heyecanına muhtaç insanlık.Hele kötü haberlerin kol gezdiği bölgemizde böyle güzel haberlere sevinsek mi üzülsek mi bilemiyorum.İsterdim ki ülkemizin üniversiteleri imkanları daha iyi olsun ve onlar gitmek yerine kalmanın sevincini en az bizlerin onların gitme sevinci yaşadığımız gibi yaşasınlar...Selamlarımla..