8 Ekim 2022 Cumartesi

TEKFURDAĞ'IN DENİZİ VARMIŞ!TEKİRDAĞ'IN DENİZİ YOKMUŞ!

 

İNTERNET

               TEKFURDAĞ’IN DENİZİ VARMIŞ! TEKİRDAĞ’IN YOKMUŞ!

 

   Dostlarım, nasıl yazacağımı, şehrimizin zenginken yoksul deniz ulaşımı yaşantısına nasıl dikkat çekeceğimi şaşırdım…

  Bu nasıl iştir; bize çok, neredeyse biz kadar yakın Tekfurdağ’ın denizi varmış! Tekirdağ'ın ise denizi yokmuş! Gel de üzülme buna…

   Tekfurdağı insanları ahşap konaklarından çıkıp hemen evlerinin önünden denize girer, evlerinin önlerinden oltalarını, ağlarını atıp balık tutarlarken, Tekirdağ insanının böyle bir hali, imkânı yokmuş…

   Sanki Tekirdağ insanına eziyet çektirmek, Tekirdağ insanını hiçbir zaman deniz kültürü olmayacak şekilde basiretini bağlamak için çalışmış birileri… Tekfurdağı insanları mehtap zamanlarında tekne turları yapar, oldukça sağlıklı kayıkçıların süslü, temiz tekneleri, mehtap akşamları, müzisyenlerin, yanık sesli şarkıcıların şehriymiş…

  Ya Tekirdağ insanı? Mehtap geceleri diye bir şeyi olmadığı halde Tekfurdağı gibi deniz boyunda 135 km uzanan sahilleri de yokmuş… İnsanlarının büyük çoğunluğu balık nedir, kayık, tekne, gemi nedir bilmezmiş…

  Tekfurdağı halkı ise gemilerle içli dışlı, ister İstanbul, ister İzmir veya Samsun’a gitme, deniz yolculuğu içinde ucuzluğun, deniz neşesinin keyfini sürerlermiş…

  Oysa Tekfurdağı ile Tekirdağ iki kardeşlermiş… Kötü kalpli bir cadı mı, yoksa mitolojinin içinden çıkan bir başka kötülük mü nedir; birinin kaderini, hüzünle, düşünce fukara-lığıyla doldurmuş. Tekfurdağ'ın kaderini ise; denizle, meyve bahçeleriyle, cumbalı ahşap evlerinden yayılan komşuluk maneviyatı, bereketiyle dopdolu, iç içe yapmış…

  Ne büyük kötülük değil midir Tekirdağ yurttaşları adına. Hemen karşımızda Marmara, Avşa, Erdek, Bandırma ve diğer yerleşim yerleri bize gülümseyerek, el uzatarak bakarken, Tekirdağ insanlarının büyük çoğunluğu için oralara gitmek; Kaf Dağı’na gitmek kadar masalımsı ve zorluklarla, güçlüklerle dolu; dopdolu…

   Gelin birlikte matematik biliminden faydalanarak sürekli Tekfurdağı ve gelişmiş medeniyetlerin gölgesinde kalan Tekirdağ insanı için deniz aşırı, deniz yolculukları adına bir hesap yapalım.

  Örneğin, Tekirdağlı dört kişilik bir aile Marmara Adası’na gitmek istiyor. İki saatlik yolculuk için, kişi başına; 120 TL ödeyeceklerdir. Yani dört kişilik bir ailenin kırk km ötedeki Marmara Adası’na gidip gelmesi 1000 TL. Sadece tekne yolculuğu için bu fiyatı ödeyecek aile, kalacak yere, yeme içmeye ödeyeceği ücretleri düşünürsek; dört beş günlük bir küçük tatil; 20 Bin TL’ye çıkacak…

  Asgari ücretli bir aile böyle bir yolculuk yapabilir mi? Yoksulları, bu ücretin altında kalanları buraya katmıyorum! Çok üzgünüm… Peki, ama doğru dürüst beslenmeyen, beslenemeyen, yılda dört beş gün tatil yapamayan bir aileden gerçek; damıtılmış bir huzurun olması mümkün mü?

  Hemen bir başka örnek vereyim! Sürekli çoğalan, yenileri açıldıkça yetmeyen kurum ve kuruluşlarımız var. Adliye Sarayları… Hapishaneler ve Hastaneler… Sağlıklı toplumlarda bu tür kurum ve kuruluşlar giderek çoğalır mı, yoksa azalır mı?

  Marmara Avşa ve Erdek, Bandırma, İstanbul, İzmir, Samsun gibi yerlere Tekfurdağı insanı, yurttaşları ulaşıyorken, onlar masalımsı bir geçmişin şenliklerini bırakmışken, Tekirdağ insanı, halkı niçin 21.yüzyılın birinci çeyreğinde deniz yolculuğunu halka indiremiyor? Halka taşımıyor, taşıyamıyor?

  Özellikle yaz ayları ve kış aylarının belli günleri, Büyükşehir Belediyesi’nin büyük gemileri, yüzlerce yolcusunu huzur, ucuzluk içerisinde bir kentten diğerine, bir şehirden diğerine taşıması sadece Tekfurdağı insanlarına mı layık?

  Tekirdağ'ın denizi, gemisi, kaptanı, sağlam yöneticileri olmadığı için midir bu yalnızlık, bu kararsızlık ve bu gamsızlık…

 Güven SERİN

  


Hiç yorum yok: