28 Ekim 2022 Cuma

SANA MAHCUBUM ARKADAŞ

 

İNTERNET

                                       SANA MAHCUBUM ARKADAŞ!

   Doğudan bakınca Trakya diyarları Batı-Avrupa olarak görülür. Bir bakıma, can güvenliği, insanlarımızın sessiz mülayim bakışı doğruluyor gibi… Tamam, buraya kadar öyle ama diğer yanlarımız, hızla değerli insan ilişkilerimizden, halk kültürü, dayanışma bilinci,gelenek ve görenekler bir bir terk etmedi mi bölgemizi?

  Köylerden, kasabalardan kaçarken arkamıza bile bakmayarak, daha sonra köy yumurtası, köy sütü, köy peyniri ve ekmeği muhtaçlığına düşen de bizler değil miyiz? Birkaç dönüm yerler için en yakınlarımızla kavga edip de küsenler de bizler; biz Batılılar, Avrupa insanları değil midir?

  Ege doğumlu bir öğretmen arkadaşım, ikimizin de ortak olduğu bir arkadaşa 7–8 yıl önce yararı-bir konuda faydası dokunmuş. Bizim Trakyalı arkadaş o gün bugündür Egeli arkadaşı gördüğü her yerde;

 “ Sana çok mahcubum hocam; sana çok mahcubum, ama bir gün oturup yemek yiyeceğiz…”

  Anlaşılan,7–8 yıl önce Egeli öğretmen arkadaşın Trakyalı arkadaşa, bir konuda yararı dokunduğu zamanda “Sana yemek söyleyeceğim “ diye söz verilmişti. Aradan aylar, mevsimler ve yıllar geçmiş. Yolda, cadde karşılaştıkları her vakit Trakyalı;

“ Sana çok mahcubum hocam, ama söyleyeceğim yemeği bir gün…”

   Egeli öğretmen arkadaşım bu yemek söyleme olayından o kadar rahatsız ki, Trakyalı arkadaşı gördüğünde mümkün mertebe yolunu, yönünü değiştiriyor.

  Bu nasıl bir ilişkidir anlaşılır gibi değil dostlarım… Sana yemek söyle diyen yok. İyi ama tarafına yapılmış bir iyiliğin karşılığını alt ve üst tarafı bir yemeği bile söylemek yerine yüzüne gözüne bulaştırmak hangi kültürün parçası olabilir?

  Körleşme, yozlaşma, bencilliğin gafletiyle birlikte bataklıklara batma böyle bir şey midir acaba…

  Gezmeyen, görmeyen, merak edip okumayan, araştırmayan, toplumların insan ilişkileri; zarafetleri, verdikleri sözler de bir garip oluyor. Yani tam manasıyla zavallı duruma düşüyoruz…

  İşin garibi sürekli yemek söyleyeceğim, sana mahcubum diyen Trakyalı arkadaş ise ekonomik yönden hiçbir sorunu olmayanlardan. Sanıyorum yoksul olsaydı çoktan öderdi gönüllü vermiş olduğu sözün borcunu…

  Egeli öğretmen arkadaş yine aynı söylem içinde Muratlı Caddesi’nde yakalanmış. Bu sefer öyle canı sıkılmış ki soluğu benim yanımda aldı. Ve açtı ağzını yumdu gözünü;

  “ Arkadaşım, senden yardım istiyorum. Bu arkadaş söyleyeceği yemeği artık söylemesin bana. Ben yemiş kabul ediyorum. İnan bana artık onu görünce nereye kaçacağımı şaşırıyorum. Hep aynı terane… Ne olur yardımcı ol bana.”

  Konuşa konuşa bulduk çözümü. Ortak arkadaşımız olan Trakyalıya gördüğümüz ilk yerde yemek sözünden vazgeçmesini önereceğiz. Egeli arkadaşımız bu yemeği çoktan yemiş kabul etmiş bile, diyeceğiz…

   Durun bakalım, bu işi becerecek miyiz? Yıllar oldu, söylenmeyen yemek, tutulmayan söz, artık can sıkar, can yakar hale geldi…

 Güven SERİN 

  


2 yorum:

Handan dedi ki...

Annemin bir şiiri geldi aklıma:

Ucuzluk
En ucuz şey
Söz vermek
Günümüzde...

Veririz
Orda biter
Hiç kızarmaz yüzümüz de...

Halide Karamahmutoğlu

GÜVEN SERİN dedi ki...

Olacak O Kadar program müziği vardı ya; "Tam yerine rast geldi manzara koyduk/Olacak olacak o kadar" Tam yerine rast gelen bir şiir; teşekkürler..