20 Mayıs 2022 Cuma

SEMETLİ ve IŞIKLAR TURİZM İÇİN AĞLIYOR

 

Kamera; Güven
Semetlili Rıfat Usta ve Yunus Usta
Kamera; Güven
Semetli Diyarı
Özkan Hoca,Yunus Usta,Lokman Bey
Kamera,Güven

Kamera,Güven

Kamera, Güven
Ardıçlar Diyarı Semetli Tekirdağ

                     SEMETLİ ve IŞIKLAR TURİZM İÇİN AĞLIYORLAR

                ( Semetli Bülbülleri Türküler Söylüyor)

 

  Neredeyse birkaç adım ötemizde bulunan eski köylerimiz, yeninin mahalleleri turizm için ağlıyorlar. Turizm deyince akla gelen yabancı turizmden söz etmiyorum henüz! Kendi insanımızı, bölgemizin insanlarını bu cennetimsi yerlere çekmekten, tanıtmaktan ve boşalan köy ve mahallelerimizi canlandırmaktan, yaşatmaktan, huzur, neşe duymaktan söz ediyorum…

  Birçok insan ölmeden önce yapılacak bilmek kaç yapılacak gezinin, gösterinin, tat ve tuzun peşinde koşmayı hayal eder. Veya gerçekleştirmek için ardına dahi bakmadan, kendi izlerini, sesini ve soluğunu bile duyamadan koşup durur…

  Bazen çok uzaklarda değil yakında aramak gerekir bulunacak olan düşlerin mutluluklarını, huzurlarını. Semetli ve Işıklar öyle yerlerimizin en başında gelen Ganoslar-Işıklar Dağlarının kadim kültürlerine yaslanmış, kendi rüzgârı, güneşi, bereketi ve öyküleriyle kavrulan eşsiz yerlerimizdendir.

  Yunus ÇAKIR (Usta), Lokman TURAN, Özkan PAPATYA ve ben; yeni, yepyeni sloganımızın şafak tazeliği içinde “ Yöremizi Tanımalı, Tanıtmalı” düşünceleri içinde çıktık yollara. Gideceğimiz yer, SEMETLİ, birkaç hafta önceden kararlaştırdığımız yer. İki amaç taşıyor, gitme eylemi içinde olmamızın sebebi. Ganoslar Dağlarının kuzeyini görüp, şafakla birlikte bülbülleri dinlemekle birlikte çoban sürülerinin patikalarından yürüyüş yapmak. İkincisi de 82 yaşına ulaşmış, şimdilerde can sıkıcı hastalığıyla boğuşan Rıfat ustayı ziyaret etmek…

  Son nefese kadar yazacağım, haykıracağım bir şey; “ Doğaya, insana koşulsuz gitmek: Kendi bereketli sürprizlerini sunuyor insan danan canlıya.”

  Sabahın erken saati 05 zamanları koyulmuş olduğumuz yolun ilk yoldaşı koca kanatlarıyla yolda avını bekleyen yöremize tekrar dönmüş olan yırtıcı kuşlardan olan Şahin oldu. Günün nafakası için yere konmuş, belki avını kaçırmıştı. Usulca ve telaşsız havalandı Semetli’nin tarlalarının, derelerinin, koruluklarının üzerine. Sonra, bir ormandan çıkıp diğerine geçmek üzere bir büyük tavşan yolun yarısından geri döndü. Aracın doğaya yakışmayan sesi ürkütmüştü onu. Oldukça sağlıklıydı. Derken yaşlı bir tilkiyi Semetli’nin yakınlarında, kolay av sandığı kümeslere yaklaşırken izledik. Aç ve bakımsızdı. Her canlının son haliyle karşı karşıya; oldukça ihtiyar görünüyordu…

  Semetli köyü-mahallesi de diğerleri gibiydi. Sessizliğe, viranlığa baş kaldıramıyordu. Her köydeki manzaranın acıklı hali okuldu. Çatısı çökmüştü. Öğrencileri çoktan gitmiş. Öğretmenleri derse hiçbir zaman başlamayacak olan viran okulun zili de çalmıyordu artık…

  Köyün Ganoslar istikameti tarla yollarına girdik. Bir süre sonra uygun bir yerde bıraktık, bizi taşıyan vefalı beyaz aracı. İlk dere geçme sınavımız öyle başladı. Yörenin vadileri, çatakları derelerle; dupduru sularla doluydu. Yeşilin her tonu bulunuyordu ağaçların birbirine yaslanıp, upuzun koridorlarla sarmaş dolaş olup doğaya renk kattıkları yerde.

  Semetli’nin bülbülleri coşmuştu. Suların şafak akışı içerisinde, kurbağalar da ses verse de, bülbüller yankılanıyordu Açıkhava tiyatrosu şenliği içerisinde. Yaşamı, yaşamın devamı olan çoğalmayı, coşkuyla anlatıyordu Semetli bülbülleri…

  Dereler geçtik, kaygan kayalara basarak. Çobanların sürüleri, koyun ve keçilerle, yabanıl hayvanların milyonlarca yıl içerisinde oluşturdukları patikaların, yer yarıkları, yağmur sularının, doğayı anlamayıp, korumayanlara yapmış oldukları erozyon gösterileri içinde ilerledik yukarılara doğru.

  Dağların yukarısında bulunan meşeler, ıhlamurlar, ardıç ağaçları, güneşin ışıklarıyla şölenlerin yeşil olanlarını haykırıyorlardı… Başka illerimizde, kasabalarımızda, Ganoslar ve Istrancalar yörelerimizde, kamplar, yürüyüşler yapmıştık bolca. Semetlinin dağlarında yürümek ayrıcalığı, şaşkınlılığı ve çok boyutlu görüntüleriyle imrenmenin bilmem kaç halini yaşıyorduk…

  Duyarlı insanlarımızın; belediyelerimizin, Turizm ve Kültür Müdürlüğü ve turizm dernek ve şirketleri tarafından iyi anlaşılıp, tanıtılsa belki de en önemli yürüyüş, tırmanış, seyir yeri olacak cennetimsi dünyadaydık…

  Dönüşte Semetlili Rıfat Ustayı ziyaret ettik. Yaşının, bacak, bel ağrılarının ötesinde usta moraliyle kucakladı bizi. İki dostun-ustanın; buluşması pek insancaydı. Yaşları birikmiş gözlerin, ruhsal dumanları tütüyordu, bahçesi, ellerinde marifeti olan evin kıyıcığında…

   Dönüşte uğradık Işıklar köyü ve mahallesine. Bir başka değer, bir başka yerimiz! Birkaç adım uzaklıkta uygar dünyaya ve rüzgârın hünerleri, doğanın büyücülüğüyle TEKİRDAĞ TURİZMİ için ağlıyorlardı.

—Niçin ağlıyorsunuz, Semetli, Işıklar Köyleri?

—Görmeyen, bakmayan gözlere, duymayan kulaklara, bir cenneti bırakıp gidenlere ağlıyoruz, ey yolcular!

Güven SERİN 

 

 













Hiç yorum yok: