KADIN TERBİYESİ
Bir yazarımız, görmüş geçirmiş olmanın, okumuş, öğrenmiş bir aydınlığa ulaşmış zekânın içtenliğiyle konuşmakta ve yazmaktadır. Sözünü ettiği şey “Kadın Terbiyesi” dir. Hani, şefkatin, dengenin, uyumun, çözümün arandığı insan türü…
Bir adım daha öne çıkıp bu duruma; “ İnsan Terbiyesi” deme cesaretini göstereceğim. Kadının da, erkeğin de terbiyeye, deneyime, şefkat yüklü olmaya büyük ihtiyacı vardır…
Denenmiştir, görülmüştür; bir tarafı eksik milletlerin şefkatten, huzurdan, neşeden, sanattan, bilimden aldıkları paylar oldukça azdır… Toplumun yarısı olan kadınları sadece anne unvanıyla düşünmekten ötedir onun bilinçli, deneyimli, bilgili ve görgülü bir insan olmasını istememiz…
Özellikle annesi erken yaşta ölen insanlarımızın aradıkları şefkati, yuva sıcaklığını bulma ümitlerini yitirmeleri sonucu, yalnızlıklarını sadece sanatta, felsefede ve edebiyatta arama çabaları bir parça teselli olurken, bazıları da içkiyle çözmek isterler, çözümsüz, karmaşık, bir goncaya dönüşmemiş duygularını.
Fikret Mualla en güzel örneklerden birisidir. Bir yeteneğin, anneyi erken yaşta kaybetmenin acıları, öfkesi, burukluğu hiçbir zaman azalmamıştır. Kurtuluşu sadece fırçasında ve içki şişelerinde bulmaya çalışmış; belki de aramıştır anneyi veya anneye benzeyen bir kadını; her yudumun dopdolu ümitlerinde…
“ Bilir misiniz ki Türk münevverinin en büyük talihsizliği hem kendisinin hem de eserinin kadın terbiyesinden mahrum bulunmasıdır. Bunu bir kademe ilerlettiğiniz zaman, düşünce hayatında da kadın terbiyesinin olmadığını ve bu yüzden ferdi saadet arasındaki uçurumun her gün biraz daha fazla açıldığını görebilirsiniz.”
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın düşünceleri tam da böyledir; özellikle çocuğu büyüten, çocuğa daha çok dokunan annenin-kadının eksik olan her şeyi-terbiyesi; çocukları da nasıl etkilediği, yazarımızın üzerinde durduğu ferdi neşeden, huzurdan, başarılardan da uzak kalabileceğini yazarken, kim bilir kaç neslin kaybedilmiş olmanın acısı için bir teselli bulamıyorum…
Sanırsınız ki sınırsız şefkat çok işe yarar! Asla, bu toplumun bir başka icadı olan söze ulaşırsınız; “ Şımarma! Şımarıklık” yine ferdi neşenin, başarının, içtenliğin, adaletin tarafında olamama gibi talihsizliğe ulaşabilirsiniz.
Kadın terbiyesinin gücü, görgüsü, uyumu tam da burada insan terbiyesine dönüşünce, topumun eşsiz üretimleri, dengeli çocuk yetiştirmeleri; ufka bakılınca tüm insanlık, tüm canlılar için ŞEFKAT sözcüğünün anlam ifade ettiğine; evrensel dehaya ulaşma biçimine yaklaşabiliriz.
Çevremize, isterseniz en yakın arkadaşlarımıza, komşularımıza biraz ölçülü, bir parça anlayışlı baktığımızda görebiliriz TERBİYE denen o büyük mucizeden neler aldıklarını veya almadıklarını. Nasıl, en ufak bir olayda çaresiz öfke nöbetlerine kapılıp kapılmadıklarını tam da yazarımızın sözünü ettiği kadın terbiyesinden yararlanıp yararlanmadığının şavkı çıkar gün yüzüne.
Kadın terbiyesi, denen mucizenin eksikliğini kendi yaşamından örnekleyen Tanpınar sözlerini şöyle tamamlıyor;
“ Annemi erken yaşta kaybetmenin bu mahrumiyette, eksikliğe, mühim bir hisseye sahip olduğunu söyleyebilirim. Anemin ölümünden sonra babam da içine kapandı, ablam da, ben de…
Muhakkak olan şu ki, kadın terbiyesi üstümüzde varlığını sezdirmeden etrafta gezindiren bir gözlemci titizliğiyle çalışır. Eşyaya ve insana dokunuşları ayrı ayrı da, birlikte de güzeldir. Perde birden perde olduğunu hatırlar, boş duran bir sürahi sevinçli bir telaş içinde kendiliğinden dolar. Kütüphanedeki bir kitap yanlış yerde bulunduğunu ancak o dikkat sayesinde fark eder ve yüksünmeden yeni yerine yerleşir.”
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder