8 Mart 2022 Salı

SİZ SAATLERİ ve SAVAŞ

 


Ukraynalı Öğretmen 

                                          SİZ SAATLERİ ve SAVAŞ

                   

( Hayat narindir. Savaş, kaba ve ölümcüldür.)

  Televizyonda akşam haberleri; Rusya’nın Ukrayna’yı nasıl yuttuğunu, tükettiğini anlatan, açıklayan, gösteren bir sürü insanın bir bavula, bir çuvala sığdırdığı yaşamlar, kim bilir hangi diyarlara doğru sürükleniyor; sisler, yağmur taşıyan bulutlar gibi…

  Yanı başımda bir kitap; Cemal Süreya’nın Güz Bitiği; kapağındaki resim, teren ve fabrikalar… Bacalarından karbondioksit yayılıyor yeryüzü ve gökyüzüne doğru. Yaprağı kızıla dönmüş ve çıplak kalmış ağaçlar; belki de çıplak kalan insanlığı anlatıyor; şairini gözüyle, diliyle, eliyle…

  Kızım soruyor; “ Niçin savaşıyorlar baba?” duymuyorum güya! Duymak gelmiyor içimden, duymak istemiyorum fakat duyuyorum. Yine aynı soru; “ Niçin savaşıyorlar? Ukrayna’ya niçin yardım etmiyorlar?”

  Kızım ısrarını yanımda kalarak belli ediyor. Bunca ölümü, göçe bir cevap istiyor biz büyüklerden. Bizler savaşı başlatmasak da çocuklar en yakınlarından ister doğru cevabı. Verilmezse, edilmezse savaşların doğru kritikleri eninde sonunda büyüyecek olan çocukların da olacaktır savaşma sebepleri…

  Bir sade kahve rica ediyorum kızımdan. Zaman kazanıyorum dolmuş süzülecek gözler adına. Bir bavula sığdırılan hayatların, daha iki hafta önce yemyeşil mutlu şehirlerin akıp gitmesine karşın, iyi insan olduğumuzu hatırlıyoruz; film tadında izlerken göçleri, savaşların kanlı-canlı taraflarını.

  Göçler, acılar, kederler görmüş Cemal Süreya yazının ruhu ve diliyle fısıldıyor;

“ Kent yıkılıyor. Sokaklar uçtan uca kazılmış. Sesimiz radyasyon içinde. Mühendisler geldiler; kedi resmini bile cetvelle çizerler. Gözlemevinde art arda mevsimler sökülür.

  Mahşerin ortalık yerinde size rastladık. Elinizi şuramıza koydunuz.

   Sürgündük. Göçebeliğin elverişli yanlarını da yitirmiş gibiydik. Yanınızda göçmen olduk. Bir yerleşmişlik duygusu ki, hırkamız yazlık sinemada iliklenir.

   Güneş her sabah verilmiş bir söz gibi doğuyordu. Gerçek neydi biliyor musunuz: HER ŞEY…”

  Her şeylerin içinden bakıyoruz gerçeğe. Ukrayna’ya Rusya’nın ilk saldırdığı gün bir Ukraynalı evi bombalanan öğretmen kadının sözleri dökülmüştü bütün dünyanın üzerine;

  “ Böyle bir şey olabileceğini hiç düşünmemiştim. Bu hayatta bunun olabileceğini gerçekten hiç düşünmemiştim.

   Savaşlar hakkında şiirler yazdık. Ben bir müdürüm. Eğitimciyim. Tarih olarak okuduk. Ama ülkemizde olacağını hiç düşünmedik.

   Evim tamamen yıkıldı. Pencereler yok, kapılar yok. Evin bir kapısı uçtu. Odalar çöktü. Ben çok şanslıyım. Kurtuldum. Beni hayatta tutan çok güçlü koruyucu melek olmalı.”

   İnsana, canlılara özgü bir şey olmalı; gidenlere ağıt yakarken, kalmış olmanın mutluluğu ve bizi koruyan meleklere minnet ile teşekkür etmek. İnsanlığın savaşı bitecek gibi görünmüyor. Göç eden Ukraynalılar arasında bile ayrım yapan gelişmiş Avrupa ülkeleri, yanı başımızda bir savaş olsa kaçıp da sığınacağımız ilk yer olacaklar…

   Belli ki evrimini tamamlayamayan içgüdülerine her daim yenilecek insanlık; daha kim bilir kaç bin kent yıkacak, kaç milyar insan öldürecek; biz saatleri, siz saatlerine karışırken, bu acıları gelecek kuşaklara aktarmayı, deneyecekler: Yazarlar, şairler, film yönetmenleri, söz yazarları…

  İsterdim ki Ukrayna’nın Rusya tarafından yutulduğunu Yunanlı yönetmen; Teodoros Angelopulos anlatsın; Eleni Karaindru da müziğiyle destek versin; Sonsuzluk ve Bir Gün’ün yürekliliği içinde bir başka şair söylesin sonsuza ait şiirini;

“ Çiy tanesinin titreyişi,

Suya vuran son yıldız…

Parlak bir güneşi müjdeledi

Bir tek bulut,

En ufak bir sis perdesi…

Yoktu uçsuz bucaksız

Gökyüzünde.

Meltemin soluğu…

Yüzümü okşuyordu hafifçe…

Kalbimin yapraklarına

Fısıldar gibi…

HAYAT NARİNDİR!

Ve…

Hayat narindir.

—Söyle bana… Yarın… ne kadar sürecek?

—Sonsuzluk ve bir gün kadar…”

  Uygar dünyanın gözleri önünde sahnelenen savaş; her türlü söz bu zalimliğe kendince katkı verip kendi kendini tatmin ederken yönetmenler sahneyi sonlandırmadan, oyuncular inmeden sahneden; belli ki ölümler durmayacak. Ukraynalı öğretmen, sonsuza kadar fısıldayacak;

 “ Savaşlar hakkında şiirler yazmıştık…”

Güven SERİN  

 

 

 

 

  


Hiç yorum yok: