4 Şubat 2022 Cuma

ZENGİNLİĞİN BAŞ BELASI CEHALET

İNTERNET

               ZENGİNLİĞİN BAŞ BELASI EDEBİ CEHALET!

 

   Ne hikmetse insanlık hep ünlü olanların peşinde koşar. İster sanatçı, ister bilim insanı, isterse bir yemek mekânı olsun. Bir başka şehre gidince, ekonomik durumu iyiyse gidenlerin, hemen oranın meşhur lokantasını, aşevini sorar ve soruştururlar. Öyle ya, dönünce kendi şehirlerine, kasabalarına bolca anlatacakları, hatta övünecekleri bir iş yapmış olurlar…

   Kendi çapında ünlü olan eğitimci yazar arkadaşım Almanya’dan geleli birkaç gün oldu. Tatile gelmekten çok zoraki bir geliş; birkaç günlüğüne…

    Arkadaşımızın konu biriktirme, yani öykülerine, makalelerine malzeme oluşturma biçimi bizlerden epey farklı…

   Her geldiğinde “ÜNLÜ” diye girdiği lokantaya, üzerinde bulunan Komiser Columbo pardösüsü ve kasketiyle girmiş. Kasada duran kişide ünlü lokantanın sahiplerinden en ünlü olanı oturuyormuş. Tabi ki bizim ünlü ve eğitimci yazarı tanıyamamış!

   Eğitimci yazar arkadaşımın nüktedanlığı üzerinde kasada bulunan ünlü lokantanın ünlü sahibine elinde bulunan üç eski kitabı göstererek;

   “ Bak ben bu kitapların yazarıyım. Ünlüyüm. Bu kitapları sana vereyim, dört porsiyon köfteyi bedavaya alayım!”

   Ünlü ve eğitimci yazar arkadaşımın elinde tuttuğu kitapların yazarları, Dostoyevski, Gogol ve Lev Tolstoy’un kitaplarıymış… Yani Rusların ve dünyanın üç dev yazarı; çoktan bir başka evrene yolculuğa çıkmış olsalar bile eserlerin, sanatın mucizesi olan kalıcılığın yaşama biçiminden yararlanıyorlar.

   Ünlü lokantanın ünlü sahibi, eğitimci yazarın teklifini şiddetle geri iter;

  “ Hayır, bu kitaplar karşılığında sana bedava köfte veremem!”

   Oysa kitaplara bir bakıp yazarlarını görse; belki de Tolstoy, Gogol, Dostoyevski onun için bir şey ifade bile etmeseler, onların çoktan ölmüş ve çok ünlü yazarlar olduğunu bilerek, ona yapılan şakaya şakayla karşılık verecek…

   Ne hazindir; “Para kazanmak”, “ Kazanacağım” derken, tüm dünyaya; edebiyata, sanata sırtını dönmek gerekmiyor. Şarkıdaki sözleri hatırlatmak isterim;

   “ Bu dünya senin olmaz

Ettiğin sana kalmaz

Söylemiştim sevgilim

Parayla saadet olmaz”

   Bugünün dünyasında parasız hiçbir şey olmayacağı ortada… Belli ihtiyaçlarımızın; sadece yeme-içme, giyim, ısınma, eğitim, barınma değil, sanat, spor, seyahat giderilmesi, gelişmiş ülke insanlarının ölçüsünde yaşam hakkı elde etmek belli kazançlara sahip olma anlamını taşıyor…

   Sanıyorum bizim insanımızın farkı burada başlıyor; ya çalışmamayı, aylaklığın muhteşem yoksulluğunu yaşamaya adanıyor; ya da neredeyse gece gündüz; yirmi dört saat çalışma aşkına tutuluyor.

   Hoca Nasreddin’in söylediği gibi; “ Yok mu bunun ortası?” Var elbet, fazlasıyla var; dünyevi ihtiyaçların sadece yemek, içmek, üremek, giyinmek, çalım satmak olmadığını anlamak zorundayız…

  Gelelim bizim ünlülere; köfte şakası, eğitimci yazar arkadaşımızın şakasını açıklamasıyla son buluyor. Parasını veriyor dört porsiyon köftesini paketletiyor. Gülüşüyorlar; kasada oturan ünlü lokanta sahibinin gülümsemesi ise acı acı; zenginliğin içinde edebi yoksulluğunun ortaya çıkması onu rahatsız ediyor.

   Bir başka ünlü John Steinbeck almış olduğu Nobel ödülü konuşmasında edebiyat için şöyle söylüyor;

   “ Edebiyat, konuşmak kadar eskidir. İnsanın ona olan ihtiyacından doğmuştur. Ve o günden bugüne, ihtiyaç azalmamış, daha da artmıştır. Halk ozanları… Şairler ve yazarlar birbirinden ayrı ve müstesna değillerdir. Her şeyden önce işlevleri, sorumlulukları, insanlık tarafından belirlenmiştir.

   İnsanlık, gri ve kasvetli bir bilinç bulanıklığının pençesinde… Burada daha önce konuşan selefim büyük yazar Wiliam Faulkner’in söylediği gibi ‘ Bu evrensel korku trajedisi o kadar uzun zamandır devam etmektedir ki, artık ruhsal problemler kalmadı diyemeyiz”

   Bu arada, eğitimci yazarımız köftelerini alır, yeni öyküsüne gerekli malzemeyi bulur ve ünlü lokantamız-dan çıkar; içindeki aziz motorların usulca çalıştığını, dünya sınırlarını aşan edebi dünyanın içinde seçilmiş bir insan gibi varlığını sürdürmenin sevgili neşesiyle yürür; Tekirdağ’ın cadde ve sokaklarına, diğer insanların içene karışır gider…

Güven SERİN


 

Hiç yorum yok: