TRT
2’DE SANAT VAR
( Faroe
Adalar’ından yayılan esinti )
Birkaç yıldır TRT 2
ülke genelinde eksik olan,85 milyon için yeterli olmayan sanat etkinliklerine
başladı. Güzel ve önemli paylaşımlar-yayınlar da hayli yapılıyor.
Bir düşünsenize
dostlarım, antik zamanların “Altın Çağlar “dedikleri yıllarda ki şehir
devletlerinin başköşesine tiyatrolar, kütüphaneler oturtulmuş. Yani, felsefenin
olduğu yerde sanat da, spor da var…
Ya şimdi?
Cumhuriyetimiz kurulduğu yıllardaki sanat çıkışları, daha sonraki hükumetler
tarafından yerine getirildi mi? Sanmam…
Niçin mi? 81
ilimizin yanında en az illerimiz kadar kalabalık nüfusu olan ve onlardan daha fazla
yüzlerce ilçemiz var. Kaç tanesinde sanat yapılan mekânlar, özgün yapılar;
kurum ve kuruluşlar var? Kaç ilimizde opera ve tiyatro binası var?
Devlet ve Şehir
Tiyatrolarının sayısı bellidir; öteden beri Devlet ve Şehir Tiyatrosu açılmış
illerimizin dışına çıkabildik mi?
Birkaç gün önce evde
geçirdiğim dinlenme süresi içinde can sıkıcı dizi-lerden, hiçbir şey vermeyen
tartışma programlarından kaçmak için açtım TRT 2’yi. 2020 yılında çekilmiş
programın yarısına rastlasam da hani o meşhur söylem gibi tam; “ Sanat, müzik,
kültür ziyafeti” bu kadar olur…
Program sunucusu
müzisyen Fuat Güner’in müzik ve sanat adına gittiği yer Faroe Adaları'ydı.
Danimarka Krallığına
ait adalar topluluğu olan Faroe Adalar’ının en sevilen; şarkıcı, söz yazarı ve
aktristin konuğuydu Fuat Güner. Sanatçılarla yapılacak programlara lezzet katan
öne önemli şey; programı yapan ve sunan kişinin de sanatçı olması. Fuat Güner
de böyle sanatçılarımızdan birisi; yani her şeyi; duruşu, görgüsü,
müzisyenliği, yabancı dil bilgisiyle sanırsınız ki kırk yıllık arkadaşına konuk
olmuş…
İşe yaramayan, vakit
ve insan ömürleri çalan, korkunç derece insana huzursuzluk veren diğer
yapımları düşününce bu programa “sığındım” dersem yalan olmaz…
Atlantik sularının
doğal, sessiz adacıkların huzurlu kültürleri ortasında, kendine özgü sesi,
soluğu, yorumlarıyla, geçmişte bugüne uzanmış bir Şaman şarkıcı soluğuyla
birlikte müziğin bütün esintisini de dünyaya üflüyordu…
Bir işin hakkını
vermek ve o işi severek, inanarak, zevk alarak yapmak ne büyük mucize…
Neredeyse tüm
dünyanın insanlarının koşturmaca içerisinde, kazanç elde edeceğiz diye bin bir
türlü sıkıntı yaşamaları yanında bir de “ Ne iş olsa yaparım” mecburiyeti
içinde sadece yaşamın fiziksel-mide tarafında kalan insanlarımızın, kendine has
ve özgünlüğünü, hünerlerini ortaya çıkarması mümkün görünmüyor…
Faroe Adalar’ından
tüm dünyaya ses, nefes, ahenk veren, bir şamanın huzurlu evrimini yapan Eivor
Palsdottir şarkısında bir şeyler anlatıyor;
“ Gözlerinin anlattığı hikâyeleri anlayabiliyorum
Kaderimi ellerinden okuyorum
Şimdi kendimi bu düşüşe teslim ediyorum
Umarım yere çakılmama izin vermesin
Sen…
Tek gördüğümsün
Senin için…
Pervasızca düşüyorum
Ben en sarp dağları aştım
Yedi denize yelken açtım
Bunca zamandır seni arıyordum
Her bir zerremde
Şimdi kendimi bir düşüşe teslim ediyorum
Umarım yere çakılmama izin vermesin
Sen…
Tek gördüğümsün”
Şarkının sözleri,
seslenişin güçlü anlatımı, Atlantik akıntıları gibiydi; sürekli, istikrarlı ve
özgün; dünyayı dolaşmaya kararlı bir döngü haykırışı…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder