18 Haziran 2021 Cuma

SÜLEYMANPAŞALI AHMET AĞA'NIN VİCDANİ HAYKIRIŞI

 

İnternet


                 SÜLEYMANPAŞALI AHMET AĞA’NIN VİCDANİ HAYKIRIŞI

 

  Çoktandır uğramıyordu Ahmet Ağa atölyeme. Covid–19 korkusu, herkesi sardığı gibi Ahmet Ağa’yı daha çok geri çekilip yalnızlığa itmişti. Öteden beri tanışır, birbirimize güvenir, gerçek arkadaşların dokunabileceği konulara, sohbetlere dokunuruz…

  Epeydir yanıma uğramayan Ahmet Ağa bu sürede vicdanıyla daha fazla baş başa kalmış olacak ki, pek dokunmadığı ama onu oldukça rahatsız eden bir konuya; çocuklarıyla olan ilişkilerine yer verdi.

  Özel konular; özellikle aile meseleleri, özenle dinlemek, üzerine vazife olmayan yerlerde ise hiç konuşmamak anlamını taşır… Ahmet Ağa’nın altı çocuğu var. Beş kızı, bir erkek evladı… Bütün mesele de bu,çocuklarına bakış açısı; “Erkek Evlat “ ile ayrı bir yöne kaymış…

  Birçok insanın yaptığı hatayı bunca deneyim, mal-mülk sahibi Ahmet Ağa da yapmış; “ Beni erkek evladı bakar!” diye, malının, mülkünün büyük çoğunluğunu, sağken erkek çocuğunun üzerine vermiş… Bizim buralarda neredeyse olağan şeyler; nazikçe veya barbarca yapılan kayırmalar; kim bilir kaç ailede; Ahmet Ağa sancıları, küskünlükleri vardır…

  Ahmet Ağa’nın sevdiği sade Türk kahvesini söyledim. Biraz üfledi. Biraz püfledi ve ; “ Ahmet Ağa, sende bir şeyler var; seni dinliyorum.” Dediğimde, neredeyse kanayan vicdanını atölyeme döktü. Ağlamaklı anlattı bütün yaşadıklarını.

 ( Önce yutkundu, kapıya baktı bir başka gelen giden var mı diye. Ve gözleri dolu dolu haykırdı yüreğini yakan vicdan haykırışını: - Hata yaptım çocuk! Hastalığımızda bizi erek evlat bakar diye elimdekilerin-malımın-mülkümün büyük kısmını ona devrettim. Kızlarıma ise çok az, neredeyse sembolik bir şeyler verdim.

   Devrettim de ne oldu; malları alır almaz oğlumun istekleri bitmedi. Ve kendince mazeret bulup bana küstü. Konuşmuyor şimdi. Birkaç kez hastaneye düştüm. Günlerce yattım. Yanıma uğramadı bile. Üzerime titreyenler yine kızlarım oldu. Üstelik benim hatalarımı, günahlarımı yüzüme bile vurmadan gönüllü-severek, isteyerek yanımda oldular; baba sevgisiyle kuşattılar vicdanımın her yerini. Onlar, koşulsuz sevgi gösterdikçe vicdanım daha çok kanadı; için için…)

  Ne büyük bir haykırış! Ne korkunç hatalar…21.yüzyılın ilk çeyreği biterken dahi, insan denen canlı, alışkanlıklarından, içgüdülerinden vazgeçemiyor. Oysa akıl denen şey; bilimle, sanatla, edebiyatla bir yoğrulmuş olsa nasıl da kedi doğrusuna, vicdani adalete kavuşuyor…

  Ahmet Ağa, bir kahve iki çay içti. Derdini döktükçe döktü;

“Bu herkese ibret olsun diye anlatmak isterim çocuk! Fakat kimseye de ibret olmayacağını biliyorum. Bizim toplumumuz bildiğini okur; iş işten geçince pişmanlık duyar. Tavşan çoktan bayırı aşmış olur. Gece uykularım kaçıyor. Kızlarıma yaptığım haksızlığı bana bir kere söylememeleri, bana kızmamaları ise bu acıyı daha da katmerli hale getiriyor.”

  Bir saatlik dertleşme Ahmet Ağa’nın gözyaşlarıyla; “ Sağlıcakla kal çocuk” demesiyle son buldu. Onu dış kapıya kadar uğurladım. Ardından baktım; bastonuna yaslanan sadece bedeni değil; ruhu da, hatalarının, günahlarının ağırlığı içinde eziliyor; adeta, Ertuğrul Mahallesi, Demir Sokak, Ahmet Ağa’nın hüznüyle boğuluyordu…

  Bunca insan tanımanın, bunca deneyimden sonra geriye kalan kıssadan hisse olan bir şeyi de söylemeden, yazmadan geçemeyeceğim. Adalet denen şey bütün alanlarda gerekli. Mutluluğun gizemli anahtarı bu adaletin ellerinde…

  Maddiyat her çağda önemli olmuştur olmasına ama çağımız daha da zirve maddiyat zamanıdır. Bunu çözemeyen, çevresindeki insanlarla maddi hürriyeti, dengeyi sağlayamayan insanların ne iniltisi… Ne vicdani haykırışı bitecek, son bulacaktır dişe düşünmeden edemiyorum…

Güven SERİN



2 yorum:

Zeugma dedi ki...

Erkek evlat kayırmacılığına dair benzer, hatta neredeyse buradakiyle aynı detaylara sahip pek çok hikaye biliyorum. Bizim ailede de vardı.
Erkek evlat değil de "en sevilen, bana bu bakar denilen evlat" kayırmacılığı da yok değil. Ahmet Ağa'nındurumu hazin. Kızlarının yüce gönüllülüğü ona en büyük ceza aslında. Umarım içinden söker atar tüm acı ve pişmanlıklarını. Sizin gibi güvenilir ve evlattan öte bildiği dostlarının sayesinde...

GÜVEN SERİN dedi ki...



Çok teşekkür ederim Zeugma; o ceza ile birlikte göç etti gitti Ahmet Ağa,belki de kızları ona kızmayı bile hak görmeyip,düşünemeden af olmuştur,belki kendi iniltisi evrenin hiçliğinde bile duyuluyor-dur; kim bilir; hakkın adaletin basit bir neşesi var; vicdanı hür bırakır...