3 Ekim 2019 Perşembe

DON KİŞOT






                                       DON KİŞOT-DON QUİJOTE




  O bir çılgın, budala; yoksa bir dahi mi? Bazı ve en gerçekçi yorumlara göre ise; “ O gezgin şövalye olmayı oynayan bir kişidir.”

  Johan Huizinga’ya oyunu şöyle yorumlar; “ Oyunun dört temel özelliği vardır; Özgürlük, tarafsızlık, sınırlılık ve düzen. Bütün bu özellikleri Don Kişot-Don Quijote’nin şövalyeliğinde sınayabiliriz. Don Kişot, kendisini ideal yere ve zamana yerleştirir; özgürlüğüne, tarafsızlığına, inzivasına ve sınırlarına sadıktır. Ta ki sonunda yenik düşüp oyunu terk ederek Hıristiyan ‘aklı başında lığa’ dönüşüne ve bu yüzden ölüşüne kadar!”

  Kitaplığımın kitaplarına bakarken yaklaşık bin sayfaya sahip Cervantes’in Don Kişot eserine ayrı bir sevgiyle sarılıyorum. Çok sevdiğim bir insan oradan bir kitap almak istese; bir hediye algısı yaratılsa, Don Kişot, hiçbir zaman verilmeyecek hediyelerden birisidir.

  Her olgunluk eşiğinde ağır ağır okunacak; Don Kişot’un çılgın, çıldırmış felsefesiyle o hüzünlü bakışın peşinden yürümek bize iyi gelecektir. Bana oldukça iyi geliyor; kendi özgürlük alanımı, yetinen, yaşama sadık sıradan bir insanın, edebi dünyanın uzatılan elleriyle çocuk serbestliğine atılan adımlar gibi…

  Don Kişot’un çılgın halinin bana sunduğu şey; neredeyse çocukluğumun tamamı. Yaşlı dut ağacının her dalına tünemiş bir kuş misali bir çocuk; gülfidanları arasına derme çatma bir kulübe inşa eden, saray mimari kadar gururlu ve onurlu bir insan. Çiçeklerin açma vaktini hiç kaçırmadan, sırasıyla; sümbüllerden zambaklara, erguvan ve güllere kadar olan o ince detayları, erik ağaçlarından süzülen yapışkanlara kadar; upuzun, derin ve çıldırmış bir çocukluk…

  Dehaların ortaya koyduğu; yarattığı eserlerin peşinde koşan araştırmacılar her daim şaşırmaya, çelişkiye düşmeye mehillidirler.

  Cervantes araştırmacılarından Miguel de Umamuno; Don Kişot’un; yani saygıdeğer şövalyenin aklını kaybetmesine şöyle bir yorum yapar;

  “ O aklını, bizim için, bizim yararımıza, bize ruhani cömertliğin ölümsüz bir örneğini bırakmak için kaybetmiştir.

  Ve sözcükleri Harold Bloom tamamlar; “ Yani Don Kişot bizim sıcaklığımızı, hayal gücümüzün kıtlığını telafi etmek için çıldırır.”

  Ya aklı kıt görünen, fakir bir köylü olan Sancho; her defasında Don Kişot’a inanan, bir adanın valisi olacağı hayaliyle şövalyenin peşinde koşan Sancho, Don Kişot’un tamamlayıcısıdır. Birbirini bütünleyen iki dost; çıldırma anına ve bütün çılgın hayallere tanıklık eden bir kafadar…

  Don Kişot; yani hüzünlü ve özgür şövalyenin hayalinde yarattığı erişilmez, üzerine toz zerreciği dahi kondurulamaz olan Dulcinea; hepimizin düşlerini süslemez mi? Tıpkı, Dante’nin yarattığı o eşsiz sevgili; Beatrice gibi…

  Neredeyse bütün eşsiz sevgililer; erişilmezdir! Kerem’in Aslı’ya olan, Ferhat'ın Şirin'e süzülen sevdası gibi…

  Bir yerde bu konuyu; yani dünya edebiyatının zirvesine oturmuş olanlardan birisi olan Carventes’in Don Kişot eserini, ders niteliğinde araştırıp yorumlayan H.Bloom şu sözlerle neredeyse son vuruşu yapar;

  “ Eğer mağduru başka kadınlar ya da erkekler tarafından aldatılmazsa deliliğin ne anlamı vardır? Hiç kimse, hatta Don Kişot’un kendisi bile Don Kişot’dan yararlanamaz. Yel değirmenlerini canavar, kukla gösterilerini gerçeklik sanar fakat kimse onunla dalga geçmez çünkü o zekâsıyla sizi yener. Onun deliliği edebi bir deliliktir.”

 
Güven Serin

4 yorum:

Zeugma dedi ki...

Bundan kaç yüzyıl önce yazılmış sıra dışı bir eser, öyle değil mi? Çocuk masalı olmaktan çok daha fazlası. Cervantes o yıllarda Osmanlılara karşı bir donanma savaşı içindeyken esir düşmüş, Osmanlı gemilerinde forsa imiş, diye biliyorum. Ülkesi İspanya adına savaşmış, ancak İspanya onu yok saymış, hiç umursamamış. Bu kitabı o yüzden yazmış derler, eğer öyleyse çok da iyi yapmış. Sisteme karşı savaşırken tek başına olmaktan korkma demiş:)Yeniden okuma isteğiyle doldum, çünkü tüm detayları hatırlamam gerek:)
Yazı çok güzeldi. Elinize sağlık...

GÜVEN SERİN dedi ki...



Gerçekten de öyle;yeniden ve yeniden okunacak bir eser...Tüm insanlık için yazılmış...Düşleri olan ve kendi kavgasını bıkmadan tükenmeden veren insanlık için...Ne zamanki düşlerini bırakıp hastalığa ve dine teslim oldu;yani akıllandı;o zaman Don Kişot ölür...Balzac bu konuda değerli bir tespit yapar; " Ancak en son katedralin en son tuğlası en son papazın kafasına düşüp ezdiği zaman insanlık gerçekten özgür olabilecektir."

Sonuçta,düşleri olan bir kahraman;zekanın bin bir çeşidi dans ediyor;yüzyıllardır kendi hükmünü sürüyor Don Kişot;daha kim bilir kaç yüzyıl da sürmeye devam edecek...Teşekkürler Zeugma...

deeptone dedi ki...

en sevdiğim roman bu. türkçe çevirisi süper ya, yky klasiklerinde, ingilizce de okudum, keşke ispanyolca da okuyabilsem :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


Kesinlikle;yazarın kendi diliyle yazdığı kitabın tadı daha değerli olacaktır...Ne olursa olsun o bir şövalye,kahraman:))