1 Haziran 2018 Cuma

ETEĞİ,ÇİÇEK DESENLİ KADIN


Ne çok sevilirdi; ve ne çok yalnızdı... 




ETEĞİ ÇİÇEK DESENLİ KADIN
-------------------------------------------

  Güneşin, güneşle birlikte kuzey rüzgârı-poyrazın en yoğun olduğu saatler; öğle zamanı. Oturduğum çay bahçesi ve insanlar, kimi dinlence peşinde, kimi sohbet…

  Biraz ötemde meşe ağacın gölgesine sığınmış üç kişi; iyi giyimli üç adam; daha önce hiç görmediğim insanlardan… Onların on metre ötesinde ise üç kadın oturuyor. Uzaktan da olsa kamu da çalışan; tanıdığım insanlar; işlerinden çıkıp, öğlenin dinlencesi için sahile inmişler.

  Kadınlardan uzun boylu olanın çiçek desenli eteği, poyrazın estiği güne uygun olmasa da, eteğin bir kadına ne kadar yakıştığını anlatmak adına güzel bir an…  Sanki Marilyn Monroe sahnesi…

  Çalışma saatleri gelmiş olmalı ki; üç kadın masadan kalktılar. Adettendir; orada gördükleri çiçeklere karşı fotoğraf çekilmek istediler. Kadınlardan ikisinin durumu iyi; üzerlerinde kot pantolon vardı. Çiçek desenli kadının işi ise zor! Marliliyn bir kez daha sahneye çekim için çıkmış gibi…

  Poyrazın her yoklayışı, eteğinin havalanmasına karşı, elini dizleriyle kasıklarının arasına koymasına neden oluyor. Nasıl olduysa; üç adamdan birisi bu durumu fark etti. Diğerlerine de söyledi. Oldular altı göz… Sanki ilk kez böyle bir gösteri izliyorlar; gözlerini dahi kırpmadan bakıyorlar…

  Rüzgârın oyunculuğu, kadının ısrarlı; etek ile rüzgâr, kadın ile eli, dizleri arasında gidip gelen, bir çağrı… Plajlarda;kimse kimseye bakmaz iken, gizli olanın çekiciliği midir, yoksa eğlenmesini, gezmesini bilmeyen biz insancıkların en ufak bir doğal olay karşısında bile; erotik gösterilerde ki titremeler, kasılmalar ve kendinden geçmeler…

  Eteği çiçek desenli kadın eteğinle baş etme çabalarıyla fotoğraf çektirip gözden kayboldular. Üç erkek; üç beyefendi; görünüşlerinden ciddiyet, düzen akan üç abazan dönüşmüşlerdi. Kadınlar kaybolana kadar, tek bir ses çıkartmadan, heykel duruşuyla, onların yönlerine baktılar.

 Her şey; eteği çiçek desenli kadının, görme istikametinden kaybolmasıyla son buldu. Bu sefer, birbirleriyle şakalar yaparak düştükleri durumdan, işledikleri suçtan kurtulma çabalarını perdeleyecek kadar masum ve çocuk yüzlere büründüler…

  Kapalı toplumun, toplumların ortak kaderi; sıkça, yakaladığı fırsatları kendince kara geçirme… İnsanoğlunun sıkıştırılmış durumdan bir şekilde kurtulma çabaları; hem içindeymiş, hem de yokmuş gibi; aynı durumu kendi insanı, eşi, dostu, kızı için düşünse; büyük tepki verirken; dışarıda bulduğu görüntüyü, bedava ve tanrısal bir lütuf gibi yan cebine koyma…

 Eğlenceyi, kurumsallaştırma-yan, kültürleştiremeyen toplumların acı kaderi; güleceği zaman ciddi olur, en ciddi durumlarda gülmeye, şakalaşmaya kalkar; bir büyük yaman çelişki; hepimizin ortak kaderiymiş gibi…

Güven Serin 

2 yorum:

deeptone dedi ki...

bizim ülkenin halleri işte, avrupada olmuyor böyle bişi :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


Matrak bir şey kabul ediliyor gibi görünse de,aşılması gereken zorlu bir sosyolojik virajlar geçidi:))