6 Kasım 2017 Pazartesi

VURUN ABALIYA



                                              Rizeli Çoban Hamdu Sema




VURUN ABALIYA

En çok hakaret ettiklerimizden birisi de çobanlık mesleğidir. Niçin? Belki de göçler, çok hızlı terk edişleri, bize, bizi anlattığı için; şehirli özentinin, tescilini yapmak için...
Oysa şehirli olmak da çobanlık gibi, uzun bir süre, deneyim ister... Apartmana, yalıya taşındım; kenti oldum! Olunmuyor...
Çobanın, kâhyaya dönüşen binlerce yıllık sürecini, insanları yaşatan geçmişini; kuzuyu, koyunu, keçiyi kurttan, çakaldan, ayıdan koruyuşunu; soframızın en güzel yiyeceklerini; peyniri, yağı, eti, sütü, postu bize getirişini bilmediğimizin, unutmuş olmamızın cehaletini örtmek için de olabilir...
Fakat Rizeli kız çoban Hamdu Sema'nın ikiz doğuran keçisini sır çantasında taşıma hikâyesi hepimizin başkahramanı olmuştur.
Bir çoban kız; üstelik keçiye koyuna kokuyor. Niçin binlerce insan onu kahraman yapıp paylaştı? İçimizde ölen yaşamların sızılarına, çığlıklarına bir parça derman olması için... Belki, bir anlığına susturuyoruz, kaçtığımız olan bütün değerli şeylerin, şiirsel, onursal, masalımsı ruhlarının seslerini!
Faruk Nafiz'in Çoban Çeşmesi, edebi olarak, sonsuza yazgılı;
Derinden derine ırmaklar ağlar
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi
Ey suyun sesinden anlayan bağlar
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi?
Güven Serin


2 yorum:

Makbule Abalı dedi ki...

Rize'li çoban Hamdu Sena'nın öyküsünü ben de okumuştum. Aslında köylerimizde adı sanı belli olmayan, bilinmeyen, belki daha ilginç hikayesi olan ne çok
kızımız vardır. TEOG sınavlarında on binlerce birinci çıkarken onların arasından şaşırtıcı sayıda çoban da çıkmıştı. O zaman hikayeleri farklı boyutlara bürünüyor.
Asıl dikkat çekilmek istenen; her koşulda güzel ve farklı işler yapma, doğru işler yapma ise medyanın araştıracağı çok insanımız olmalı. Keşke güzel örnekler çoğalsa...

GÜVEN SERİN dedi ki...



Doğru bir istek,dilek sevgili öğretmenim...Çoğalmalarını bende istiyorum;içtenlikle...