YOĞUNLUK ATÖLYESİ-SANATÇI ATÖLYESİ
KARANLIK ODA
---------------------------------
Aslında bu ismi
kendi algılarım sayesinde, karanlığı iliklerime kadar hissetmem sayesinde
oluşturdum. Burası 2013 yılında açılmış; Sanatçı Atölyesi veya Yoğunluk
Atölyesi olarak bilinen; İstiklal Caddesinin etrafında serpiştirilmiş en yoğun
sokaklardan birisi; Asmalı Mescit Sokakta kiralanmış bir sanatçı evi.
15.Bienal-Yılaşırı
Etkinliğine destek olan ve kendi etkinliğinle çok önemli bir çalışmayla; benim
söylemim; Karanlık Oda sunumuyla katkı veriyor. En fazla beş kişinin alındığı
çatı katına üç kişi çıktık. Ağır perdenin ardında ki karanlık odaya girer
girmez; korku ve diğer duyu organlarının farkına varma telaşı…
Dört dakikalık
zaman, ne yapacağını bilmemek; bilememek… İmdadınıza içeride veya yan komşunun
odasından gelen saatin sesi; ışığın karanlığın içerisinde birkaç objeyi
gösterip tekrar kavuğuna çekilmesiyle; mekânın sınırlarını ve sığınacağınız
köşeleri anlamaya çalışmak…
İç ve dış etkilerin,
bizim üzerimizde ki etkisi; yani, komşunun merdivenleri çıkan ayak seslerini
duymak, içeride ki saatin tik takları kadar etkili… Karanlığın savunulmaz,
önlenemez yoğunluğu, çaresizliği çareye dönüştürecek diğer duyu organlarının
topyekûn neler yapabileceğinin evrimsel telaşı başlıyor.
Zaman denen şeyi, ne
çok ve ne bonkörce harcamış olduğumuz dış dünya ve karanlık odanın zamana
dokunuşu ve onu ileri geri ayarlaması, yok sandığımız hislerimizin,
duyularımızın varlığıyla kucakladığımız kocaman karanlık ve güneş kadar önem
kazanan, karanlığı aralayan sızma ışık kırıntıları…
Zaman zaman içeri
sızan ışık, etrafı, odanın içinde ki objeleri gösterse de, daha fazla seslere,
sesler sayesinde etrafımızı; yani en yakınımızda olan insanları; komşularımızı
hatırlamaktan öte, onların önemini de görmek; bu çalışma sayesinde, görme
biçimine, algılar, dış dünyanın büyük kargaşası sayesinde daha sokulmak da
mümkün görünüyor.
Yoğunluk Atölyesi
çok iyi bir iş çıkarmış. Hayatımızı kolaylaştıran teknolojiler sayesinde
neredeyse, duyma, dokunma, hissetme kavramlarını, evrimsel üstün yanlarımızı
körleme noktasına gelme vakti; geri dönüp, var olanla çatışmadan da, yeni
olanla birliktelik mümkün olabilir…
Hemen hemen girdiğim
tüm bienal-yılaşırı, mekanlarında genç insanlara sorduğum soru; Sizce iyi bir
komşu nasıl olmalı? Çoğunun verilecek bir cevabı olmadı; gülümsemek, ciddi
düşünmekten başka; şimdilik… Bir genç kız cevap verdi; “ Bana saygı duysun
yeter.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder