15 Haziran 2017 Perşembe

MÜNZEVİ BİR HAYAT


Argadini... Çok geç olmadan...


MÜNZEVİ BİR HAYAT
----------------------

  İnsanlardan uzaklaşıp tek başına yaşanacak bir hayat… Çokluğun titreşimleri, belli ki, yazgısı edebi düşünce yaratıcılığına adanmışları rahatsız ediyor. Hâlbuki bütün beslenişleri, yalnızlığa gidecek yolun, bütün erzaklarını da, yine bu insanlardan şükranla temin etmiştir.

  Theo Angelopoulos’un filmi; Sonsuzluk ve Bir Gün, belki de bu süreci iyi, daha iyi anlamak adına, kendi yüzleşmemi de derinlerden çekip, sıradan olmanın, kalmanın hüzünlü neşesine kavuşmak içindir…

  Bu filmi, defalarca izlemiş olmam, bir daha izlemeyeceğim, anlamı taşımıyor; kat'iyen… Müziklerine, tane tane dokunmak; tıpkı, Anna’nın bıraktığı mektupta, gözlerinin dokunuşunu anlatması gibi bir anlama kavuşur. Bütün parçaların, bütüne yazgılı olup, onların birleşimini izleme şans ve onurunu yakalamak gibi bir şey…

  Münzevi bir hayat; gerçek edebiyatçıların ortak kaderi; yazgısı olmalı… Yarı tanrı kaidesine çıkmanın yüce bedeli… İşte bu yüzden, bu film, aynı zamanda Theo Angelopoulos’un kendi münzevi hayatının karşılığı; aynada ki soluk görüntüdür.

 Belki de, çok geç olmadan, bir gün, bir gecenin bile ne büyük öneme sahip olduğunu, basit yaşamların, nice yüce, derin, zarif yaşama denk bir adalet içinde sıralanışını da işitmemiz, kavramamız mümkün.

  İnsan olmanın, ölümüne, çürüyüşünü, kaybedişine trajik bir hüzün, ağıt yakmak yerine, tanrı ve tanrıçalara daha çok üzülmemiz gerektiğini de düşünebiliriz. Onların ulaşılmazlığı, ebediliği aynı zamanda büyük münzevi yaşamların da teselli haline gelecek kanıtı gibi; dimdik, uzanıyor sonsuzluğun gün ve gecelerinin içinde.

 Işık, sadece en üst kimliğe ulaşmış, kavramları, karakterleri yerli yerine oturtan, sahneler hazırlayan, seyirci koltuklarını yerleştirip, bunu yazıya döken, ezgilerle süsleyen, insana ait; ölümlü olana sunulan şükran; böyle bir şey olmalı…

 Güven Serin 



Hiç yorum yok: