13 Haziran 2017 Salı

FRANSA AÇIK TENİS TURNUVASI SONA ERDİ


Jelena Ostapenko


Rafael Nadal


                           FRANSA AÇIK, TENİS TURNUAVASI SONA ERDİ




 Grand Slam, dünyanın en büyük dört tenis turnuvasından birisi Roland Garros, Fransa Açık Toprak Saha Turnuvası, erkeklerde Rafael Nadal, kadınlarda ise Jelena Ostapenko’nun şampiyonluğuyla sona erdi.

 Karşılaşmalarda spora dair her şey vardı. Mücadele, hırs, centilmenlik ve büyük emekler… Seyirciye dair de muhteşem bir algı, ritim, refleks; estetik ve akıl dolu vuruşlar, anında; top yere düşmeden kıyametimsi alkışlarla ödüllendirildi.

  Toprak Saha heyecanı, ebedi bir sahiplenme,100 yıl önce ölen pilot Roland Garros anısına 1918’de Fransa’da başlamıştır. Aynı zamanda tenisçi olan pilot Roland Garros’un anısı, uluslararası spor karşılaşmalarına dönüşmüş olması; gelişmiş ülkenin, vefa, onur, istikrar algısının, sahiplenmesinin de ne demek olduğunu anlatır.

  Oysa bu yüce milletin; milletimizin; böyle ne çok anıları var yaşatılacak; uluslar arası sahneye taşınacak;1915.1919.1920.1923.1938 gibi; tüyler ürpertici değerli anlar…

  Fransa Açık, Toprak Saha, tarihsel anları arşive; güne ve geleceğe taşıdı. Tenis Dünyası, Nadal ismine, bu efsane algıya dönüşmüş tenisçiye duyarlı ve büyük beklenti içinde şampiyonluğa hazırken, kadınlarda, dünya 47. si olan Jelana Ostapenko, henüz 20 yaşında. Genç, soğukkanlı ve şampiyonluğu hak ederek güçlü rakibi Simona Halep’i 2–1 yenmesi,bir sürpriz…

  Rafael Nadal’ın Fransa Açık Gram Slam,10. şampiyonluğu… Bir kırılmazlık, anıtsal bir ölümsüz esere dönüşen Nadal, duruşu, tutumu, tenis içinde gösterdiği kararlılığı; kendine özel tekrarlanamayacak insani ve sportif davranışlarıyla daha şimdiden efsanevi bir yer edindi.

  Rafael Nadal’ın yendiği rakibi ise tenis dünyasında 1 numara; Stan Wawrınka. Wawrınka, daha nice finallere, şampiyonluklara aday bir tenisçi. Kolay bir rakip olmasa da, Nadal’ın Toprak Saha mücadelesi inanılmaz bir mücadeleye sahip oldu. Nadal için kolay geçti.

  Çünkü o,Nadal… Rafael… Bir İspanyol… Nadal’ın işi çoktan bitti, en fazla 27 yaşına kadar diyenlere;31 yaşında gelen Fransa Toprak Saha Grand Slam şampiyonluğu, tarihsel bir cevap olacaktır.

  Kadınların Fransa Açık Toprak Saha Grand Slam şampiyonluğu ise Jelena Ostapenko 20 yaşında. Dünya 47. sıralamasından dünya 12. sırasına yükselen, belki de kadınlarda, tenis dünyasına yepyeni bir ismin doğuşunu duyurdu.


  Dünyanın üç kıtasında; Amerika, Avusturalya, Avrupa da yapılan; dört bölümden oluşan Grand Slam Tenis Turnuvaları en prestijli hale geldi. Dünya tenisçilerinden gözü buralarda olmayan yoktur. Bu büyük bir şeref olmaktan öte, inanılmaz bir içgüdüsel tercihtir de.

  Bu kadar büyük, önemli, tercih edilen olmak? İstikrar… Önem… Değerli kılmak için her şeyin düşünülmüş olması…

 Tenisçilerin milli marşları çalınırken; İspanyol ve Letonya; kim bilir kaç kez buğulandı gözlerim. Ülkemi; ülkemin tenisçilerini çoktan aramayı kestim de; ülkemin böyle büyük, değerli, efsane organizasyonlara soyunmaması, hazır hale gelmemesi; ne büyük tarihin, uyarlık sürecinin de yok sayılması anlamına geliyor.

  Söz gelimi, böyle turnuvaların bu ülkeden doğması; bir bölümünün Tekirdağ’dan başlaması, Çanakkale, İzmir, Ankara’ya uzanması ne büyük anlam ifade eder… Trak, Truva, Likya, Roma, Hitit, Sümer, Eti, Bizans, Selçuklular, Osmanlı uygarlıklarının bütünselliğini inkâr etmeden doğan bir ülke;
Türkiye’nin bu tür istikrar abideleriyle süslenmesi; lüks olmaktan öte, beceri, duyarlılık ve akıl istiyor; büyük akıl… Büyük ilim…

  Grand Slam; dört aşamalı bu muhteşem organizasyonlar, Avustralya Açık mücadelesiyle başlayıp, Fransa Açık, İngiltere Wimbledon ve Amerika Açık oynanarak tamamlanıyor.

  Elias Cenneti’nin İnsanın Taşrası isimli çalışmasında bir söz geçer insana dair;

“ Söylemesi ne kadar kolay; Kendini bulmak! Ve gerçekleştiğinde, insan için ne kadar korkunç!”

 Fransa Açık Tenis, Grant Slam’in unutulmazları haline gelen, Nadal ve Ostapenko için şunu not düşmek isterim; Her iki sporcuda da Kafka bakışlar; tanrı olmaya özenmemiş, ilk önce insan kalmak, bilinen yüce duvarların içine hapsolmak yerine, sahaya düşecek mücadeleye, spora ölümlü insan bedeniyle, ebedi bir ölümsüzlük mührü basmak…

 Güven Serin 








Hiç yorum yok: