Theo Angelopoulos alışılmışın dışına çıkar;
suskunun perdesini kaldırmak ister;
her zamanki gibi...
Theo;sanata adanmış sanatçı...
ULİS’İN ÇAĞRISI
Yunan yönetmen Theo
Angelopoulos’un önemli bir filmi; Ulis’in Bakışı… Film hakkında ilk öne çıkan
şey; Yunan Mitolojisinden haberdar olmak…
Truva deyince herkes
bilir; Çanakkale’de bir yer olduğunu… Truva Savaşını duymayan; Truva filmini
pek çok insan seyretmiştir de.
Bu savaşta birçok
kahraman öne çıkar; güzel Helen’i kaçıran Paris ve onun ağabeyi Hektor; teke
tek savaşta bir başka kahraman Akhileus tarafından yani Aşil tarafından öldürülün;
ölümü, bütün kahramanlara duyulan özlemin aşkına herkes tarafından gözyaşıyla
onurlandırılan Hektor…
Angelopoulos Ulis’in
Bakışıyla derinliklere dalıyor dalmasına ama, insanın yüzeydeki çırpınışını,
sinema sanatıyla anlayıp anlatmak ve bu çırpınışa son vermek istiyor.
Bu yüzden Ulis; yani
Odiseus; bir başka Truva kahramanı seçiliyor. Truva Savaşına katılmadan önce
İthake kralı seçilen Ulis… Aynı zamanda tahta at projesini yapan Ulis…
On yıl süren savaş
herkes için bitmiştir; ölenler ve kurtulanlar; yanan, yağmalanan Truva şehri ve
esir düşenler… Bir kişi için daha bitmemişti; o da Adisseus yani Ulis’tir. On
yıl süren Truva Savaşından sonra, ülkesine dönememiştir. Lanetlidir… On yılını
da denizlerde savaşarak geçirir. Yani yirmi yıl sürecek bir yaşam dalgalanması…
Film tam da burada
giriyor beyaz perdeden uzun yolculuğumuzun durağı olan ölümlü dünyamıza.
Yolculuk bitmedi
henüz… Henüz; bitmedi yolculuk; tekrarı yapılıyor sanatın sanatçısı ve Eleni Karaindrou
tarafından yapılan müzik eşliğinde; yeniden demlenmeye, mayalanmaya; yepyeni
bir oluşuma;
“ Kaç sınır geçmesi gerekin insanın evine ulaşması için?”
filmi, filmin insandan insana akan duygusallığı, tücrübeyi, deneyimi; belki de
yaşam iksiri sayılacak olayları anlamamızı istiyor. Çünkü savaşın; savaşların
insana, insanın evine, özlemine, sevgisine gitmesi için büyük bir engel
olduğunu da vurgulamak istiyor.
Ulis, yani Odisseus
bu yüzden seçilmiştir; evinden uzakta 20 yıl geçiren; on yılını Truva Savaşı,
on yılını da lanetlendiği için denizde boğuşarak, başka başka sorunlardan
canını kurtarma, evine ulaşma çabaları içinde; ne büyük insanlık kaybı ve
kazançlarının yaşandığı çıkıyor ortaya; üstelik bir destan, bir film, bir antik
kent;
Bütün bunlara şahitlik yapıyor; hepimizin gözleri önünde;
yerin yedi kat altından çıkan Truva şehri gibi…
“ Sanki benim ilk bakışımdı; uzun yıllar önce yitirdiğim…
Yolculuk henüz bitmedi… Kaç sınır geçmesi gerekir insanın evine ulaşması için?”
“ Ağlıyorsun!
Evet ağlıyorum. Çünkü sevemiyorum…”
Ulis’in Bakışı; bir
çağrıya; Ulis’in çağrısına dönüşüyor; sinemayı; mitolojiyi; destanları, tarihi
önemeseli! Diyor; onları ortaya çıkartan, bize taşıyan kitapları… Sinemayı…
Sinema yönetmenini… Oyuncularını… Müzisyenleri…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder