Kamera; Güven Yıldız Moran-Pera Müzesi
HÜRRİYETİN SUSKUNLUĞU
Katalan ressam
heykeltıraş için sıkı bir söz söylenir; “ Miro’nun suskunluğu dillere
destandır. Gerçeküstücülüğün anılarını kaleme alanların, Miro’nun yaşamöyküsünü
kâğıda dökenlerin geçmek zorunda olduğu bir geçittir bu suskunluk.”
Ülkemin suskunluğunu,
merhamet ile vicdanın muazzam göçler, kaybedişler, korkular, sevinçler
yaşadığı, genleri evrene tutunacak kadar cesur ve bir o kadar suskun olan
halkımın suskunluğu da bir sanatçı kadar zordur.
Büyük kente,
neredeyse tüm ulusların olduğu şehre yol alırken otobüs ben de o yol alışın
içinde Miro’nun suskunluğuna benzeyen insanlarımın suskun hali içinde; aynı
anda birkaç işlem, düşünce, oyun oynamanın derdinde yol aldım.
On bir numaralı
koltukta oturan iyi giyimli oldukça bakımlı görünen beyefendi elini cebine
attı. Dört ayrı renkte dört hap çıkardı. Onları oldukları yerden özenle
çıkarttı. Sanki bir ibadet, sanat gösterisi; tıpkı Miro’un sanatına
hazırlanırken, tüm sesleri, hatta dışarıdan gelen ışığı bile engelleyen kalıp
perdelerini kapatıp, sanatı için işe koyulmasını canlandıran bir sanatçı
titizliğinde hapların tamamını avucuna koydu. Beyaz, pembe, kahve, sarı renkten
oluşan dört hap…
Miro için en nefret
ettiği şey “zihin tembelliği” İnsan olarak son derece alçakgönüllü, sanatçı
olarak ise kibirli… İnsan yanı sıvışıp kaçmaya müsait, sanatçı yanı ise derin
tahliller yapmaya…
Hapları elinde tutan
insanın mesleği neydi? Giyimi, duruşuna bakılırsa Miro içtenliğiyle çalışmayı
öncelik tutmuş, tutumlu, işine, yaşamına sadık ve risklerden bir o kadar uzak
yaşamayı tercih eden halktan birisi…
Haplara hayli uzun
sayılacak süre baktıktan sonra muavinin getirdiği suyu, yine hapları açan ince
titiz parmaklarıyla içecek duruma getirdikten sonra, avucunda bulunan dört ayrı
renkli hapları ağzına attı. Bir şarap uzmanı gibi hapların kokusunu, kalitesini
duyumsama gösterisinden sonra suyunu yudumladı.
Muavin tarafından
dağıtılan sulardan sonra neredeyse bütün otobüs yolcuları hap içme merasimine
başladı. Önümde duran kadın da, arkamda konuşan iki kadın da haplarını içtiler…
Kısacası, bir süre hap kokusu ve hapları ambalajlarından titiz bir şekilde
çıkartan insanların hap telaşı yaşandı.
Ön koltukta oturan
kadın ise çantasını açın yanında bulunan diğer yolcuya, geride bekleyen, daha
sonra kullanacağı hapların kutularını gösterdi. Niçin kullandığını,
payandalarına yaslanmış Ayasofya centilmenliğinde, cesaretiyle anlatmaya
çalıştı.
Neredeyse her
taraftan bilgi yağıyor. Bereketli bir yüzyıl 21. yüzyılımız. Çeyrek zamana
doğru akıyor göstergelerin rakamları. Bolca duyduğumuz hürriyet-özgürlük
seslenişleri hak edecek derece olgunlaşmamış ki, bir o kadar şaşkın bir
göç-kaçış ve güvenlik gösterileri yapılıyor.
Göçler, zoraki olan
milyonlarla beslenmiyor. Bir o kadar gönüllü arayışlar içinde bir o kıtaya, bir
diğerine göz gezdirip, kulak kabartıp Cumhurbaşkanı oğlu gibi İtalya’da karar
kılanlar. İsviçre’ye sığınanlar. Türkiye yerine Almanya’yı, Fransa’yı tercih
edenler…
Bir başka göçün tam
tersi olduğunu görüyoruz. Dışarıda; yıllar önce zengin olmak, yaşamını daha
konforlu hale getirmek için gittiği batı uygarlığından suskun ülkemize dönen
insanlara tanıklık ediyorum.
Dışlanmanın her
çeşidini yaşamışlar. Sonunda, ayrıldıkları bu toprak parçasının, iki değerli
kıtanın nice renge, sese, suskunluğa hiçbir koşul beklemeden hayat verdiği,
kucak açtığını hatırlayarak; tıpkı İngilizlerin, Rusların, Almanların Akdeniz
ve Ege sahillerine gönüllü yerleştikleri gibi zaten ruhlarıyla yerleşik
oldukları yurduna geri dönüyorlar.
Suskunuz; dünyanın
suskunluğu gibi… Her taraftan; güneyden, kuzeyden, doğudan, batıdan milyonlarca
bilgi sağanağı altında suskun bir hürriyet peşindeyiz.
Katalan sanatçın Miro
sessizliği, alçakgönüllülüğü ve bir o kadar sonsuza adanmış sanat eşelenişi; tuvale
ve heykele dokunuşu gibi;
“ güneşleriz, yalnızız/ Külleriz tozuz / Masallarız ateşiz/
Sisiz isimsiziz/ “ yayılıyor dünyaya; bir bütün olduğumuz halde, bir o kadar
sessiz, yalnız ve ayrılık arayışı içinde yalnızlaşmaya sıvışan sanatçılar,
zanaatkârlarız…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder