Bu bir Theo Angelepoulos filmidir;
sinema sanatının sihri ile donatılmıştır.
AĞLAYAN ÇAYIR
MEHMET SEREZ
Hiç durmadan yazan,araştıran ve tebessüm eden delikanlı.
Teho ile Mehmet aynı zamanların ve aynı toprakların,
ağıtların, masalların, müziklerin anı,hatıraları ve
sesleriyle beslendiler.
Teho Angelpoulos
Büyük Usta;duyarlı düşünür...
Ağlayan Çayır filminden bir sahne
AĞLAYAN ÇAYIR
Bu filmde göç etmiş-ettirilmiş insanların ruhlarıyla
buluşacaksınız;hiçbir korku hissetmeden, insanca...
Müzik; keman ve klarnet çok yakınınızda sizin
hüznünüzü silen bir mendil olacaktır.
AĞLAYAN ÇAYIR ve MÜBADELE
Ağlayan Çayır, Theo
Angelopoulos’un filminin ismi. Mübadele ise Mehmet Serez’in 38. Kitabının ismi.
Tam olarak; Tekirdağ Çevresi ve Çevresinde Mübadele
Mehmet Serez
Tekirdağ doğumludur. Theo Angelopoulos ise Atina. İkisi de aynı zamanların
havasını, suyunu koklamışlardır. Aynı zamanda aynı zamanların göçlerini,
mübadelelerini çok yakınlarından dinleme ve bu dinlemelerle insanların
yaşamlarının büyük hüzünler içinde yok oluşlarına da insanca kulak ve vicdan
kabartmışlardır.
Theo Angelopoulos
kendi adanmışlığını filmlerle sunarken, Mehmet Serez ise kitaplarıyla Tekirdağ
şehrinde beyefendi kişiliğine yapışmış oldukça insanca görünen tebessümüyle…
Yaklaşık 90 yıl önce
sadece Mübadele Anlaşmasıyla 456 Bin Müslüman Ata topraklarını terk etmek
zorunda kalmışlardır. Aynı durumda yüzyıllardır vatan belledikleri diyarı;
Anadolu’yu terk eden Rumlar da yaşamıştır. Ve bu yaşam, o insanların
yaşadıkları ömürler boyunca hep onların yakınında, büyük bir hüznün taşan
pınarları gibi taşmış, özlemler ile yakarışlara yükselmiştir.
Mehmet Serez 38.
Kitabında Mübadele Anlaşmasıyla yüz binlerce insanın değişen hayatlarını
rakamlarla anlatıyor. Kitabının 7. Sayfasında Mübadil mi Muhacir mi, diye
sorarak, çok önemli bir anlayışı, yanlış anlamaları da doğru ve anlaşılır bir
şekilde açıklıyor;
“ Mübadele, bilhassa Müslüman Türkler için sıradan bir göç değildir.
Türk mübadiller, ata topraklarında bırakmaya mecbur kaldıkları ev, bark, bahçe,
dükkân ve arazilerine karşılık Türkiye’den ayrılan Rumlardan kalan arazilerden
bir bölümünü almışlardır. Dolayısıyla bilinçli hiçbir mübadil, “muhacir”
sıfatını kabul etmez, her fırsatta bu sıfatı reddederek “mübadil” sıfatını
taşıdığını muhataplarına ısrarla anlatır.”
İşte tam da burada,
gerek mübadeleler, gerek, iç savaş veya başka ülkelerin orduları tarafından
işgal edilmiş halkların yüzyıllardır tekrarlanan acıları-ayrılıkları oldu. Öyle
özlem ve acılar doğdu ki, insanlar ayrılıp da geldikleri yerden getirttikleri
birkaç avuç toprağın üzerinde uyuyarak hasret giderdiler.
İki usta da, Mehmet
Serez de, Theo Angelopoulos da kendi sanatlarıyla insanların yaşadıkları
zorlukları, ayrılıkları anlatmaya çalışmışlar. Duyarlı yönetmen Angeleopulos,
Ağlayan Çayır filminde neredeyse üç saate yaydığı filminde, çok geniş tutup
uzaktan çekim yaptığı kadrajıyla sinema sanatına çok önemli katkılar yapmıştır.
Ağlayan Çayır, aynı
zamanda üç yaşında annesi öldürülen Eleni’nin Truvalı Helen’e bir
göndermesidir. Aynı zamanda sinemada başkarakter olarak kadının öne çıkması
Ağlayan Çayır filminde algılarımız önüne seriliyor.
Savaşların, iç
kargaşaların, göçlerin insanların hayatında ne kadar önemli bölünmelere yol
açtığını neredeyse tüm algılarımızla anlamamıza yardımcı oluyor. Müzik, yine
Eleni Karaindrou tarafından, ayrı bir sinema dili; sanat öğretisi olarak öne
çıkıyor.
Mehmet Serez 1929
Tekirdağ doğumlu. Ve doğduğu şehirde üretmeye, yaşam içinde tebessüm dolu
hareketlerine devam ediyor.
Theo Angelopoulos
1935 doğumlu. 2012 yılında trafik kazası sebebiyle bu dünyadaki üretimi
sonlandı. Her ikisinin de yaşayacağı eserleri, onları diğer zamanlara da
bıraktığı ortada. Birinin elini sıkıp, hal hatır sorarak “ Nasılsın Mehmet
Amca, Günaydınlar.” Diyebileceğim, dediğim yakınlıkta. Diğeri ise, evrenin
insana en büyük mirası olan, içsel algılarımızın ebediyete, tüm evrene
yolladığı sevgi ve özlem sözcükleridir; “ Theo” elini sıkmasam da, sana, çok
yakın olduğum diyarda, bizzat “merhaba”, “günaydın” diyememiş olsam da, şimdi içselliğimin
ve evrenin bana olan insan mirasıyla sesleniyorum;
“ Dostum Theo
merhaba!”
Irak’ın ABD
tarafından işgali sırasında herkesi Amerikan filmlerine boykota çağıran Theo
Angelopoulos verdiği röportajda şunları dillendirmiştir;
“ Sınırlar benim için
coğrafi bir kavram anlamına gelmez ve bununla, sanatsal sınırlama anlamındaki
sınırları kastetmiyorum. Sınırlar basit engellerdir. Burası ve orası, o vakit
ve şimdi, arasında…”
“ Sinema, benim
hayatım. Soluğumun ta kendisi! Yeni bir filme başladığımda çoğu zaman derinden
bir karıncalanma hissederim, kolumda tüyler dikilir, yeni bir filme başlıyorum
da ondan. Bu güzel duygunun sanki biraz sevişmek gibi olduğunu söyleyebilirim.”
Der Theo yeni bir filme başladığı zaman…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder