Kamera; Güven Ganos (Işıklar) Dağları-Tekirdağ
ŞİİRLER YAŞAMIN TANIKLIĞINI YAPAR
Evren, nasıl ki hareketin büyük enerjisine
muhtaçsa, şiirlerde insanın ruhundan, yaşama katkı yapan bedeninden süzülen
bilgelik damlacıklarına muhtaçtır. İşte, bu damlacıklardan süzülen tohumlar her
daim yeşermeyi bekleyen ışığı ve nemi görür görmez fırlatır o ince narin
bedenini yeryüzüne.
Bir dönem, 1935
yılında Tekirdağ milletvekilliği de yapan, yaşamın içinde son ana kadar
hareketin kutsanmışlığıyla koşuşturan Yahya Kemal, insan denen canlının
görmüşlüğü, dinlemişliği, tecrübe edip irade ile seslenişini yapar;
Gelmek için ikinci bir hayata
Bir gün dönüş olsa ahiretten;
Her ruh açılıp da kâinata,
Keyfince semada bulsa mesken;
Talih bana dönse nazikâne;
Bir yıldız verse malikâne;
Bigane kalır o iltifata,
İstanbul’a dönmek isterim ben.
Hayat boyu hiç
evlenmeyen şair, mal mülk de edinmedi. Mal mülke duyulan o büyük özlemin yüksek
esareti onu burnundan yakalayıp insan kılığının bir şekline sokamadı. Büyük
insanlığın mal-mülk için çırpınışları, dünyayı karıştırıp nice masum çocuğu,
kadını, erkeği katledişleri ortadadır; gün gibi.
Bedeni ve ondan
geriye kalanlar Aşiyan Mezarlığında, vapur çığlıkları, tuz kokuları yakınında
dinlenmeye devam ediyor. Mezar taşında yine kendine ait bir şiir;
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhardan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder