9 Eylül 2013 Pazartesi

ŞAİRLER YAŞAMIN TANIKLIĞINI YAPAR


Kamera; Güven  Ganos (Işıklar) Dağları-Tekirdağ


ŞİİRLER YAŞAMIN TANIKLIĞINI YAPAR

  Evren, nasıl ki hareketin büyük enerjisine muhtaçsa, şiirlerde insanın ruhundan, yaşama katkı yapan bedeninden süzülen bilgelik damlacıklarına muhtaçtır. İşte, bu damlacıklardan süzülen tohumlar her daim yeşermeyi bekleyen ışığı ve nemi görür görmez fırlatır o ince narin bedenini yeryüzüne.

  Bir dönem, 1935 yılında Tekirdağ milletvekilliği de yapan, yaşamın içinde son ana kadar hareketin kutsanmışlığıyla koşuşturan Yahya Kemal, insan denen canlının görmüşlüğü, dinlemişliği, tecrübe edip irade ile seslenişini yapar;

Gelmek için ikinci bir hayata
Bir gün dönüş olsa ahiretten;
Her ruh açılıp da kâinata,
Keyfince semada bulsa mesken;
Talih bana dönse nazikâne;
Bir yıldız verse malikâne;
Bigane kalır o iltifata,
İstanbul’a dönmek isterim ben.

 Hayat boyu hiç evlenmeyen şair, mal mülk de edinmedi. Mal mülke duyulan o büyük özlemin yüksek esareti onu burnundan yakalayıp insan kılığının bir şekline sokamadı. Büyük insanlığın mal-mülk için çırpınışları, dünyayı karıştırıp nice masum çocuğu, kadını, erkeği katledişleri ortadadır; gün gibi.

 Bedeni ve ondan geriye kalanlar Aşiyan Mezarlığında, vapur çığlıkları, tuz kokuları yakınında dinlenmeye devam ediyor. Mezar taşında yine kendine ait bir şiir;

Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhardan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.

  Güven Serin



Hiç yorum yok: