15 Eylül 2013 Pazar

BEN BENİM, DÜNYALAR ARASINDA VE GÖLGELER ARASINDA


Kamera; Güven  Fener Rum Kız Okulu

" Lemos'un, kaideler üstünde, direklere asılı ya da
koltuk değneklerine dayanan yarı insan-yarı hayvan mitolojik 
figürleri ya da av ganimetlerini çağrıştıran yedi heykeli
geleneksel halk masallarına gönderme yapıyor ve
o masalların amaçladığı gibi toplumun ortak bilincini
hedef alıyor."


Fener Rum Kız Okulu 
1988'den beri eğitim yapılmayan okulda zaman durmuş gibi.
Birazdan zil çalacak ve öğrenciler çocuk sesleri ve
adımlarıyla sınıflara doluşacak...


Kamera; Güven Fener Rum Kız Okulu

" Bu varlıklar, insanın yaşam ve ölüm arasında eşikte 
durması gibi bir eşikte duruyor; iki doğa ve iki durum 
arasında bekliyor." 


Kamera; Güven Fener Rum Kız Okulu

" Post-modern sanatta hayvan figürlerinin kullanılması
bir boşluğa, bir kişisel yetersizliğe işaret ediyor ve
bir diyalog çağrısı öneriyor." 


Kamera; Güven Fener Rum Kız Okulu

Harita odası, on beş yıldır dokunulmayan nesneler;
siyasal çarpıklığın, yağmacılığın hep var olacağını da
anlatıyorlar.


Kamera; Güven Fener Rum Kız Okulu

" Lemos bu melez figürleri, boşluğu ve kişisel
yetersizliği anlatırken, insanlık ötesi söyleme işaret
ediyor, kimliklerin tanınmasını ve ötekilik sorununun 
üstesinden gelinmesini öneriyor."


Kamera; Güven  Fener Rum Kız Okulu

" Yedi heykele bütün okulda algılanan bir ses
yerleştirilmesi eşlik ediyor. Bu sesler, okulun
geçmişiyle ilgili bütün sesleri, şarkıları ve
yankılanmaları içeriyor ve belleğine can katıyor."


Kamera; Güven   Sanatçı, Kallıopı Lemos

"Şeylerin düzeni ile insan doğası arasındaki sonsuz
ikilem..." 


Kamera; Güven Rum Kız Okulu
1988 eğitim yılı, son olarak eğitim gören kızlar. 


Kamera; Güven   Fener Rum Kız Lisesi


Kamera; Güven Fener Rum Lisesi-Kırmızı Mektep


Fener Rum Kız Lisesi
Sanatçı Kalliopi Lemos ile zamanın
durduğu okulda,zamanın içine yerleşecek
bir anı fotoğrafı. 


BEN BENİM, DÜNYALAR ARASINDA VE GÖLGELER ARASINDA

  Yunan sanatçı bu seslenişini ruhunun bedenine yayılan, iradesini teslim alan insanlık sevgisiyle yapıyor;

 “ Ben benim, dünyalar arasında ve gölgeler arasında.” Yaşamı oluşturan dünyamızın içindeki milyarlarca insanı ve onların ne büyük dünyaları olduğunu ancak bir sanatçı duyarlılığı ile ortaya çıkmış eserlerde görebilirsiniz.

 Bu sergi mitolojinin, heykel sanatının, çocuk seslerinin, çocuk şarkılarının yardımıyla en yüksek insani duyguları, bütün duyargalarımızla anlayabileceğimiz anlatımları adeta beynimize kazıyor.

  Serginin seçildiği yerde oldukça anlam taşıyor; 1988 yılında göç eden Rumların hüzünlerini, öğrencisizlikten kapanan bir okulun donmuş zaman dilimi içinde, dökülmüş sıvaları, solmuş duvarları ama tertemiz sıralarıyla her an zilin çalacağı ve çocuk seslerinin koşar adımlarıyla merdivenlerden sınıflara çıkacağı ana hazır gibi!

  Fener Rum Kız Okulu 1988 yılandan beri kapalı. Okul viran vaziyette! Tek bakımlı olan yeri öğrencilerin eğitim gördüğü sıralar ve yazı tahtaları. Rum Kız Okulunun hemen güney batısında bulunan Kırmızı Mektep olarak da bilinen Fener Rum Lisesi tüm heybetiyle duruyor. Mimarinin güzelliği insanı korkutur mu; evet beni korkutuyor…

  Sanatı ve sanatçıyı anlamak onların eserleriyle kendi zavallı dünyamızdan kurtulup diğer dünyalara tanıklık etmek insan denen canlının ağırlıklı olan bedeninin ağırlıksız lığa biraz daha yaklaştırmak gibi…

 14 Eylül Cumartesi zaman zaman bulutlu olan günün güneşi de boldu. Bu aydınlığın kıymetini bilen bedenim ruhumun açlığı ile büyük bir iştah ile Fener Rum Kız Okuluna koştu. Şanslıymışım; gittikten bir saat sonra o gün oraya gelmeyecek olan Yunanlı sanatçı Kallıopı Lemos geldi. Okulun görevlisi benim görmek istediğimi bildiği için bizi tanıştırdı. Tanıştırmakla kalmayıp bize rehberlik de yaptı.

 Sanatçının eserlere can katan elini sıkarken hissettiğim duygu zarafetin, nezaketin elini sıkarken hissettiğim duygu kadar heyecan doluydu. Kendini mağdur olan insanlığa adamış sanatçı, iltifatların karşısında gülümsemeye çalışıyordu. O kadar duyarlı ve o kadar adanmışlık içindeydi ki gülümsemenin nasıl bir şey olduğunu unutmuşcasına insani bir zorlanışın yüksek duygularını gördüm.

 Bu sergi, serginin içinde bulunan eserler, eserlere gölgeler arasında yaşayan ruhları davet eden sanatçı ne anlatmak istiyor?
İçeriği, konusu ve estetiğiyle 13. İstanbul Bienali’nin bu yıl tartışmaya açtığı kamusal alanda çağdaş sanat konusuna da sadık kalarak izleyicinin görüşlerine sunuluyor. Özellikle Türkiye’deki Rum toplumunun yaşantısı ve deneyimlerine, demografik değişmelere mikro düzeydeki etkilenmelere bir bakış…

 Sanatçı bu sergiye 7 eser ve çocuk seslerinden çocuk şarkılarını da sergi ile bütün hale getirip, boş sınıflarda zamanın durduğu yerde, seslerin varlığına rağmen küçük enerji dolu bedenlerin yok olduğunu da belirtmek istiyor;

“ Sanatçı, Fener Rum Kız Okulundaki eser yerleştirmesini Neo-kapitalist hırsların ve siyasal sorumsuzlukların kurbanı olan bu insanların korkunç kaderlerine ve insanlık onuruna ısrarla işaret ediyor. Bu açıdan bakıldığında bu konu Birleşmiş Milletlerin en önemli sorumluluk alanlarından birisidir. Babaerkin ve erkek egemen geleneklerin hüküm sürdüğü ülkelerdeki siyasal ve toplumsal krizleri ve kadın haklarını irdeleyen, Kadınlar ve Yoksulluk, Kadınlar ve Şiddet, Kadınlar ve Silahlı Mücadele, Kadın Hakları, Kadın ve Medya, Kadınlar ve Çevre başlıklı birçok konferansa da katılmış.”

 Kalliopi Lemos ile sohbetten hemen sonra “görüşmek” dileklerimizi sunduktan sonra ayrılırken Kalliopi Lemos orada bulanan, kendi koyduğu ziyaretçi defterini gösterdi. Benimde bir şeyler yazmamı istedi. Ve ben çocuk şarkılarının duyulduğu boş, viran sınıfların büyük salonunda, sanatçının denizkızı heykelinin hemen yanındaki deftere şunları yazdım;

 Yüksek duyarlılığınızdan, evrene yayılmış dengeleyici insan ve canlı sevginizden ortaya çıkan eserleri, kadınlar ve çocuklar, mağdur olan insanlar için yaptığınız bütün çalışmalar için sizlere minnetle teşekkür ediyorum. Bir gün şehrime; Tekirdağ'a yolunuz düşerse sizi misafirim olarak görmek bana şeref verir.

  Kalliopi “ Ben benim, dünyalar arasında ve gölgeler arasında” diye sesleniyor. Hatta bunu yaşam biçimi haline getirmiş. Peki, ya siz; sizler, kendiniz olmayı, esas öze tutunmayı ve diğer dünyaları tanımayı, keşfetmeyi hiç düşündünüz mü? Büyük kargaşadan, paylaşımlardan sonra size verilen en büyük ödül olan yaşamı, oldukça hor kullanıp perişan mı ettiniz? Büyük sürünün, büyük ezber yaşamların içindeki öfkelerin izle büyük işler yapıyoruz diye diye kocaman, görkemli bir hayatı berbat mı ettiniz?

  Güven Serin











Hiç yorum yok: