Kamera; Güven Fener Rum Kız Okulu
" Lemos'un, kaideler üstünde, direklere asılı ya da
koltuk değneklerine dayanan yarı insan-yarı hayvan mitolojik
figürleri ya da av ganimetlerini çağrıştıran yedi heykeli
geleneksel halk masallarına gönderme yapıyor ve
o masalların amaçladığı gibi toplumun ortak bilincini
hedef alıyor."
Fener Rum Kız Okulu
1988'den beri eğitim yapılmayan okulda zaman durmuş gibi.
Birazdan zil çalacak ve öğrenciler çocuk sesleri ve
adımlarıyla sınıflara doluşacak...
Kamera; Güven Fener Rum Kız Okulu
" Bu varlıklar, insanın yaşam ve ölüm arasında eşikte
durması gibi bir eşikte duruyor; iki doğa ve iki durum
arasında bekliyor."
Kamera; Güven Fener Rum Kız Okulu
" Post-modern sanatta hayvan figürlerinin kullanılması
bir boşluğa, bir kişisel yetersizliğe işaret ediyor ve
bir diyalog çağrısı öneriyor."
Kamera; Güven Fener Rum Kız Okulu
Harita odası, on beş yıldır dokunulmayan nesneler;
siyasal çarpıklığın, yağmacılığın hep var olacağını da
anlatıyorlar.
Kamera; Güven Fener Rum Kız Okulu
" Lemos bu melez figürleri, boşluğu ve kişisel
yetersizliği anlatırken, insanlık ötesi söyleme işaret
ediyor, kimliklerin tanınmasını ve ötekilik sorununun
üstesinden gelinmesini öneriyor."
Kamera; Güven Fener Rum Kız Okulu
" Yedi heykele bütün okulda algılanan bir ses
yerleştirilmesi eşlik ediyor. Bu sesler, okulun
geçmişiyle ilgili bütün sesleri, şarkıları ve
yankılanmaları içeriyor ve belleğine can katıyor."
Kamera; Güven Sanatçı, Kallıopı Lemos
"Şeylerin düzeni ile insan doğası arasındaki sonsuz
ikilem..."
Kamera; Güven Rum Kız Okulu
1988 eğitim yılı, son olarak eğitim gören kızlar.
Kamera; Güven Fener Rum Kız Lisesi
Kamera; Güven Fener Rum Lisesi-Kırmızı Mektep
Fener Rum Kız Lisesi
Sanatçı Kalliopi Lemos ile zamanın
durduğu okulda,zamanın içine yerleşecek
bir anı fotoğrafı.
BEN BENİM, DÜNYALAR ARASINDA VE GÖLGELER ARASINDA
Yunan sanatçı bu
seslenişini ruhunun bedenine yayılan, iradesini teslim alan insanlık sevgisiyle
yapıyor;
“ Ben benim, dünyalar
arasında ve gölgeler arasında.” Yaşamı oluşturan dünyamızın içindeki milyarlarca
insanı ve onların ne büyük dünyaları olduğunu ancak bir sanatçı duyarlılığı ile
ortaya çıkmış eserlerde görebilirsiniz.
Bu sergi mitolojinin,
heykel sanatının, çocuk seslerinin, çocuk şarkılarının yardımıyla en yüksek
insani duyguları, bütün duyargalarımızla anlayabileceğimiz anlatımları adeta
beynimize kazıyor.
Serginin seçildiği
yerde oldukça anlam taşıyor; 1988 yılında göç eden Rumların hüzünlerini,
öğrencisizlikten kapanan bir okulun donmuş zaman dilimi içinde, dökülmüş
sıvaları, solmuş duvarları ama tertemiz sıralarıyla her an zilin çalacağı ve
çocuk seslerinin koşar adımlarıyla merdivenlerden sınıflara çıkacağı ana hazır
gibi!
Fener Rum Kız Okulu
1988 yılandan beri kapalı. Okul viran vaziyette! Tek bakımlı olan yeri
öğrencilerin eğitim gördüğü sıralar ve yazı tahtaları. Rum Kız Okulunun hemen
güney batısında bulunan Kırmızı Mektep olarak da bilinen Fener Rum Lisesi tüm
heybetiyle duruyor. Mimarinin güzelliği insanı korkutur mu; evet beni
korkutuyor…
Sanatı ve sanatçıyı
anlamak onların eserleriyle kendi zavallı dünyamızdan kurtulup diğer dünyalara
tanıklık etmek insan denen canlının ağırlıklı olan bedeninin ağırlıksız lığa
biraz daha yaklaştırmak gibi…
14 Eylül Cumartesi
zaman zaman bulutlu olan günün güneşi de boldu. Bu aydınlığın kıymetini bilen
bedenim ruhumun açlığı ile büyük bir iştah ile Fener Rum Kız Okuluna koştu.
Şanslıymışım; gittikten bir saat sonra o gün oraya gelmeyecek olan Yunanlı
sanatçı Kallıopı Lemos geldi. Okulun görevlisi benim görmek istediğimi bildiği
için bizi tanıştırdı. Tanıştırmakla kalmayıp bize rehberlik de yaptı.
Sanatçının eserlere
can katan elini sıkarken hissettiğim duygu zarafetin, nezaketin elini sıkarken
hissettiğim duygu kadar heyecan doluydu. Kendini mağdur olan insanlığa adamış
sanatçı, iltifatların karşısında gülümsemeye çalışıyordu. O kadar duyarlı ve o
kadar adanmışlık içindeydi ki gülümsemenin nasıl bir şey olduğunu unutmuşcasına
insani bir zorlanışın yüksek duygularını gördüm.
Bu sergi, serginin
içinde bulunan eserler, eserlere gölgeler arasında yaşayan ruhları davet eden
sanatçı ne anlatmak istiyor?
İçeriği, konusu ve estetiğiyle 13. İstanbul Bienali’nin bu
yıl tartışmaya açtığı kamusal alanda çağdaş sanat konusuna da sadık kalarak
izleyicinin görüşlerine sunuluyor. Özellikle Türkiye’deki Rum toplumunun
yaşantısı ve deneyimlerine, demografik değişmelere mikro düzeydeki
etkilenmelere bir bakış…
Sanatçı bu sergiye 7
eser ve çocuk seslerinden çocuk şarkılarını da sergi ile bütün hale getirip, boş
sınıflarda zamanın durduğu yerde, seslerin varlığına rağmen küçük enerji dolu
bedenlerin yok olduğunu da belirtmek istiyor;
“ Sanatçı, Fener Rum Kız Okulundaki eser yerleştirmesini
Neo-kapitalist hırsların ve siyasal sorumsuzlukların kurbanı olan bu insanların
korkunç kaderlerine ve insanlık onuruna ısrarla işaret ediyor. Bu açıdan
bakıldığında bu konu Birleşmiş Milletlerin en önemli sorumluluk alanlarından
birisidir. Babaerkin ve erkek egemen geleneklerin hüküm sürdüğü ülkelerdeki
siyasal ve toplumsal krizleri ve kadın haklarını irdeleyen, Kadınlar ve
Yoksulluk, Kadınlar ve Şiddet, Kadınlar ve Silahlı Mücadele, Kadın Hakları,
Kadın ve Medya, Kadınlar ve Çevre başlıklı birçok konferansa da katılmış.”
Kalliopi Lemos ile
sohbetten hemen sonra “görüşmek” dileklerimizi sunduktan sonra ayrılırken
Kalliopi Lemos orada bulanan, kendi koyduğu ziyaretçi defterini gösterdi.
Benimde bir şeyler yazmamı istedi. Ve ben çocuk şarkılarının duyulduğu boş,
viran sınıfların büyük salonunda, sanatçının denizkızı heykelinin hemen
yanındaki deftere şunları yazdım;
Yüksek
duyarlılığınızdan, evrene yayılmış dengeleyici insan ve canlı sevginizden
ortaya çıkan eserleri, kadınlar ve çocuklar, mağdur olan insanlar için
yaptığınız bütün çalışmalar için sizlere minnetle teşekkür ediyorum. Bir gün
şehrime; Tekirdağ'a yolunuz düşerse sizi misafirim olarak görmek bana şeref
verir.
Kalliopi “ Ben
benim, dünyalar arasında ve gölgeler arasında” diye sesleniyor. Hatta bunu
yaşam biçimi haline getirmiş. Peki, ya siz; sizler, kendiniz olmayı, esas öze
tutunmayı ve diğer dünyaları tanımayı, keşfetmeyi hiç düşündünüz mü? Büyük
kargaşadan, paylaşımlardan sonra size verilen en büyük ödül olan yaşamı,
oldukça hor kullanıp perişan mı ettiniz? Büyük sürünün, büyük ezber yaşamların
içindeki öfkelerin izle büyük işler yapıyoruz diye diye kocaman, görkemli bir
hayatı berbat mı ettiniz?
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder