16 Şubat 2013 Cumartesi

İNSAN YANIMIZ


Enez-Edirne
Tarih,ziyaret ve fark etme,etmediklerini.

"Zihnim,dişi yanımın açığa çıkışına direniyor; düştüğüm
boşlukta içgüdülerime ve iç sesime tutundum" diyor,
sözcüklerin yazıya dönüşme sanatına tutunan kadın.






İNSAN YANIMIZ

  Bir kadın, yaşamın büyük fırtınalarını, insan zihninin kâbuslar arasında sıkışıp parça parça olmasını düşüncenin yazmaya dönüşmesiyle çözmüş bir kadın şöyle sesleniyor;

 “ Zihnim, dişi yanımın açığa çıkışına direniyor: düştüğüm boşlukta içgüdülerime ve iç sesime tutundum” diyor…

  Bir başka kadın, bir genç kız; haftada bir uğradığımız Sekiz Kardeşler çay evine gelmiş bekliyor. Gün yeni ağırmış, günlük spor çalışmalarımız sona ermişti. Uzun zamandır birlikte olduğumuz dostlar ile çay, sohbet ve açma keyfinde buluştuk. Buğday tenli genç kız, iş bulma umuduyla çay evine uğramış. Umutları var; gözlerinde pes etmişliğin büyük çöküntüsü yok. Zekânın insan tarafı öne çıkmış ve oldukça güzel ve zarif bir çiçek gibi, onu kurtaracak meşguliyetin bir an önce başlaması için iş yeri sahibini görüşmek ümidiyle bekliyor.

 İş için geldim, diyor buğday renkli kız; ama ihtiyaçtan, yani maddi durumum için değil; okulumu dondurdum. Bazı sıkıntılarım var. Bu sıkıntılarımı aşmak için çalışmalıyım, meşguliyetin sihirli kollarına atılmalıyız, diyor genç kız.

  Yazar Günseli Önal’da “Sınırsız Tutku” romanı hakkında Tülay Dilek ile söyleyişi yapıyor. Söyleyişi insan denen canlının insan yanına seslendiği gibi, insanın kaderini, kader seçeneklerini değiştirecek bir etki, heyecan ve insanın neler yapabileceğinin büyük gösterisine dönüşmüş.

  Tülay Dilek soruyor yazarımız Günseli Önal’a; “ İçsel yolculuk yapmak ve bilinçaltınızı yabancılara açabilmek için nasıl bir hazırlık süresi içine girdiniz?

­Sınırsız Tutku kitabı yazmayı düşündüğüm ve hazırlığını yaptığım bir çalışma değildi. Kırklı yaşlarımın sonuna yaklaşıyordum. Çok zor, hep mücadele ile geçen bir hayat yaşamıştım. Geldiğim noktada içimden bir şey yapmak gelmiyordu, hiçbir şeyden haz alamıyordum, motivasyonumu yitirmiştim. Ne kadar ilerlemeye çalışıyor olsam da, aynı yerde dönüp duruyordum sanki. Daha ilerisi yoktu artık. O güne kadar yürüdüğüm yolun sonuna gelmiş, hayat mücadelesinin içinde kalmamı sağlayan itkiyi kaybetmeye başlamıştım. Akıntıya karşı yüzüyor gibiydim ve yorulmuştum. Hayatımı aynı şekilde devam etmek zorundaydım. Yönümü kaybetmiştim, boşluktaydım ve bir şeye tutunmaya ihtiyacım vardı.

 “Bu boşlukta neye tutundunuz?”

  İç sesimi dinleyerek içgüdülerime tutundum. Ne olduğumun ve yeryüzünde neyi yaşamak için bulunduğumun farkına varmanın yolunun, ailemin ve toplumun cinsel organından dolayı hissettirdiği utancı, suçluluk duygusunu ve korkuyu aşamadan geçtiğini algılıyordum içten içe. Yaşadığım her şey, utancımın kaynağına inmeye hazırlamıştı beni. Daha fazla ilerleyemeyeceği-mi görmüştüm. Bir mola verip zamanda geriye doğru yürüme ve başladığım yere dönme isteği uyanmıştı içimde. Yaşarken görmediğim, görmek de istemediğim her şey bilinç altımdaydı. Arzuladığım sonuçlara ulaşabilmek için hep ileriye doğru yürüdüğüm yolun paraleli gibiydi bilinçaltım.

  Ağlayarak başlamıştım yazmaya. Karanlıkta kalan yanımı merak ediyordum. Neyi kaçırdığımı, yaşamadığımı görecektim. Duygularımla yüzleşme ve dışa vurma ihtiyacım, beni aşıyordu artık. Zamanı geriye çevirmek için tek yapmam gereken U dönüşü idi. Gazeteciliğe ara verip yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde, aklımda hiç olmadığı halde “Korkutan Güzellik” diye bir başlık atmış ve ağlamaya başlamıştım, ama yazmaya devam ettim.

 Günseli Önal röportaj yaptığı Tülay Dilek’e bunları anlatıyordu; insanın insan yanının, içgüdülerinin, her şey bittiği bir anda bir U dönüşü yapıp zamanın gerisine gidebileceğini, büyük gururlu insanın en çökmüş zamanda bile ayağa kalkıp, insan yanımızı da yanımıza alıp yeniden, yepyeni bir hayata başlayacağımızı da anlatıyordu; bizi de yüzleşmeye, insan yanımızı aramaya davet ederek…

  Sekiz Kardeşlere gelen genç kız da okulunu insan yanını aramak için dondurmuştu belki! Belki, her şeyin bitti dendiği, kendiyle çok erken savaşmaya başladığı bir anda, bir U dönüşü yapıp, çalışmanın, hareketin, meşguliyetin insana, insanca “hadi yeniden başla” demesinin içgüdüsel sesini duydu; kim bilir…

 Güven Serin



Hiç yorum yok: