17 Ocak 2013 Perşembe

ULİS'İN BAKIŞI


Kamera; Tamer Kaptan   Ganos Dağları 

İnsan yükseklerde aşağıları, aşağıda ise yukarıları
merak eder; bütün telaş,görme, dokunma ve sahip
olma üzerinedir; ya dinleme...


ULİS’İN BAKIŞI

Bu dünya için, kendi edinimlerinde  kendi hayatlarından çok daha öte emeğin, düşüncenin, oluşumların içine giren insanlar vardır; o insanlar, onlara kızan, onlara taş atan, küfür edenlerin bile saygısını kazanır, öyle giderler bu dünyanın bitmeyen kargaşalarının içinden.

  Theo Angelopoulos Yunanlı yönetmende öyle insanlardan birisi; sadece birisi, iyilerinden, insanlığa, günahsız-lığa  ağırlıksızlığı adanmışlardan yani. Ulus’in Bakışı da onun yönettiği ciddi, düşündürücü bir filmdir.

  Dünyanın sinema tarafından kurtarılacağına inanmak isterim, der Teho Angelopoulos. Gerçekten de inanmak ister! Aynı inancı bende taşıyorum; inanmak istiyorum sinemanın dünyayı kurtaracağına. Sadece sinemanın mı; tiyatronun, şiirlerin, romanların, felsefenin, tarihin, sanatların…

  Sinema ciddi bir iştir. Günü kurtarmak adına yapılan binlerce film, günün büyük kargaşalarda yok olanlar gibi doğarlar ve sessizce ölürler. İnsana, hatta insandan öte insana seslenen filmler sanat yapıtlarıdır. Görselliğinin yanında işitselliği, insanın incecik ruhuna akan, süzülen insanlık pınarları-dır.

  Theo ile aramızda sınır olarak Meriç Nehri vardı. O sınırın ötesinde filmlerine can verirken, ben sınırın beri tarafında İpsala Ovasının, Meriç Nehrinin, masal dağları gibi görünen Balkanların tadını çıkarmakla, çocukluğumun haylazlığı sürmekle meşguldüm.

  “Ruh kendini kurtarmak için kendine bakmalıdır.” Sözü, filme mitolojiden, eski çağlardan da bir tat katar. Yakın tarihimizin gözyaşları, hayal kırıklıkları, iç içe geçmiş kültürlerin nasıl bir kıyıma uğradığını da anlatır sinemanın sanata, büyük bir esere dönüşmüş gücü.

  İnsana unutmak yakışır; unutmasa çıldırabilir insan. Tarihe de hatırlamak görevi verilmiştir; tarihe arkadaşlık yapan kitaplara, yönetmenlere, senaristlere, müzisyenlere hatırlamak evrenin büyük, içten bir ricası gibidir.

  Sinema bu yüzden önemlidir, içinde azap çeken ruhları da anlatır. Onları hatırlatır ki, savaşların, lanetli adaletsizliklerin, kan içiciliğin önemi anlaşılsın; anlaşılsın ki bu kadar güzelliği olan dünyaya güzel bir eser olarak gelmiş insanın insanlıktan çıktığının kanıtları da önümüze serilsin.

 Teho Angelopoulos’u 2012 yılında kaybettik. Geride bize ve bizden öteye anlatacağı, seyrettireceğini  dinleteceği ve insana yakışan düşüncenin erdemini tattıracağı filmleri kaldı. Bu filmler, bize bizi getirecek. Kulaklarımız kemanla, viyola, akordeon la, gitarla, piyano ile sarmaş dolaş olacak. Hüznü, geçmişin büyük çentiklerini en iyi keman ile viyola anlatır; sanki bütün şikayetçi ruhlar o an ayağa kalkar ve bize seslenir; bir türlü kendimize gelemeyen, hâla sınır çizmek, ülke bölmekle meşgul olan bizlere.

 Tekirdağ şehri; yani benim, bizim şehrimiz sinema salonu yönünden zengin olmasına rağmen sinema salonları çığlık atıyor. Ne okulların, ne üniversitenin sinemaya gözle görünür bir katkısı var; oysa ilericiliğin, geçmiş ile geleceğin en güzel köprüsünü bu zamanımız, şimdiki bulunduğumuz zaman kuracaktır. Ama nasıl? Susarak, korkarak, özendiremeyecek mi? Sinema salonlarımız boş olduğu gibi, sanata adanmış filmlerden çok uzaktalar; oysa altı yedi salondan bir tanesi sadece sanat yapıtlarına ayrılıp, insanlar birer birer özendirilerek, sinemanın büyük gösterisi, büyük insanlık için gerekli olduğu anlatılarak bir yol alınabilecekken ne hazindir ki böyle bir düşüncenin yoğrulmuşluğun  el uzatmasına uzak kalarak, bize ayrılan zamanı, diğer unutulmuş zamanların canlılarına ayrılan zamanlar gibi büyük bir hoşluk ve boşluk içinde geçiriyoruz.

  Ulis’in Bakışları bir Teho Angelopoulos filmidir; ümitsizliğin, savaşın, hayal kırıklıklarının içinden bile ümidin yeşereceğinin zamanına sinema ile Teho Angelopoulos ile başlayın.

  Bu filmde belki de içinizdeki diğer kendinizi çıkaracaksınız ortaya. Balkanlara düşen ateşlerin acılarıyla göğe yükselen ağıtları, Teho ustanın büyük yardımcısı büyük müzisyen Eleni Karaindrou’yu da bu filmde dinleyecek; dünyanın içinde değer dünyalara; sanki yeraltının, gökyüzünün başka dünyalarına da tanıklık edeceğiz.

  Ulis’in Bakışı filminde müziği, felsefeyi, yakın tarihimizi bulmanın yanında bakışı, yolculuğu şu sözle daha bir özümseyeceksiniz;

“Yolculuk bitmedi henüz. Keşke sana döndüm diyebilsem… Yunanistan ölüyor, yolun sonuna geldik…”, “ Ey tabiat çok yalnızsın değil mi; bende senin gibi yalnızım!”

 Duyuyorum, kemanı, viyolonseli, top seslerini, insan çığlıklarını ve ölen uygarlıkların büyük seslenişlerini duyuyorum…

 Güven Serin

 

  


Hiç yorum yok: