1 Ekim 2010 Cuma

KITALAR BİRLEŞİYOR

Kamera; Güven      Tekirdağ

Gün geceye, gece güne dönüştü
sessizce.Gün mü geceye, gece mi
güne dönüştü önce;bilemedi adam!
Bir şeyi bildi ki adam, gün ve gece
ondan önce de dönüşüm içinde,
ondan sonra da dönüşecek
yeni öykülere,hikayelere...

KITALAR BİRLEŞİYOR


Yaşlı adam önce Avrupa’yı sevdi sonra Asya’yı.
Yer merkezi, çok uzaklardan bir ses…
Sesi önce yaşlı adam, sonra kadın duydu.
Bir işarettir adamı denize getiren.

Saatler, günler, aylar ve yıllar geçti, adamın
denize girişinden beri.
Ve o gün dağların tepesinde bir ışık çaktı.
Önce incir, sonra çam ve sonra da çınar ağacı
eğildi ışığın güzel hatırına.

Karanfil keskin ve buğulu koktu dağların
tepeleri ile deniz arasında.
Yasemin çiçeği karşılık verdi, tabiata salınmış
karanfilin buğulu keskin kokusuna.

Yaşlı adam balığa dönüşecekti, kaygan bedeni
ile çıkmasaydı karaya.
Küçük bir koy, insansız; ışığın çaktığı tepenin
hemen altında.

Sevinç, heyecan içinde yorulmuş beden önce
büyük bir kayaya uzandı.
Balığa dönüşmeye başlayan kaygan beden
güneşin yaşam ışıkları altında ölümcül bir acı
duydu.

Beden acısı gönül acısı gibi değildi. Birisi ölüme
davet ederken, diğeri yaşama çağırıyordu.
Yaşlı adam ışığın çaktığı tepeye bakmaya korkuyordu
bir rüya olmasın diye!

Yamaçlarında büyük kayalar bulunan yüksek tepenin
bakımlı güzel çam ağaçları gür yeşillikler içinden
salıyorlardı ışığı yaşlı adama doğru.

Yaşlı adam acı dolu bedenle, acı dolu özlemi
birleştirip doğruldu. Bir keçi gibi tırmandı yüksek
tepenin ışığına doğru.

O an, deniz önce geriledi uzaklaştı. Sonra ilerlerdi
ve çıldırmışçasına yükseldi gürültülü bir sesle.
Yaşlı adamı kaybetmiş deniz, bir öfke mi, yoksa
bir sevinç mi gösteriyordu bilemedi adam!

Sadece buruk bir el salladı artık kaygan olmayan
kuru insan bedeniyle denize.
Teşekkür etti bunca yıl bağrına basıp, sularında
onu sakladı diye.

Yaşlı adamın tepeye çıktığı yerde bur uğultu, bir
ses cümbüşü yaşandı. Ardı ardına kuş sürüleri
havalandı göğe doğru. Ve bir daire çizdiler,
yaşlı adam ile ışığın sevdalı buluşması adına.

Kuşların dairesi, karanfil, yasemin, beyaz laden
ve biberiye çiçekleriyle donatıldı,
bir rüya gösterisi gibi...
Önce incir, sonra çam ve çınar ağacı…

Önce ışığa, sonra da yaşlı adama “hoş geldin” der
gibi yeşil yapraklı orman; hafif yelin dokunuşları
ile salladı ele benzeyen dallarını.

Işık, kadına, yaşlı adam yenilenmiş bir bedene
dönüştü evrenin sonsuz zamansızlığı adına…
Güven

4 yorum:

Hamiyet Akan dedi ki...

Senden şiir ziyafeti çekmekte güzelmiş :) Şiirin beni dağlara tırmandırdı, denizlere yelken açtırdı, çiçek çiçek olup yamaçlara saçtırdı, kuşlar gibi kanat çırptırdı ve daha neler neler ruhuma fısıldadı. Güven, tek kelime ile harikaydı.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Şiir tadında dost iltifatlarına teşekkürler Hamiyet. Sanırım bu ağaç, yılda birkaç kez meyve verecek:))
Yediveren gibi yılın her mevsimi meyve veren siz değerli kalemlere de blog dünyasına,blog kültürüne sağladıkları katkılardan dolayı ayrıca teşekkürü borç biliyorum.

Şiir tadında güzel dünyamızın güvenilir dostluklarına selamlar olsun.

modafobik dedi ki...

Of cidden bayıldım yahu, bi şiir kitabı falan çıkarmayı düşünmez misin? :)

GÜVEN SERİN dedi ki...

Çok teşekkürler ederim. Size söz; ünlü olunca ilk işim şiir kitabını çıkarmak olacak. :))

Bir gerçek var ki ne şairliğe soyunmuş durumdayım, ne de şiir konusunda önemli bir bilgiye. Ama bir şeyin farkındayım ki insan,ticari düşünmeyip hislerine kulak verip onların meyvelerini toplar ve gerekli işlemi yaparsa; imbikten geçen damlaların bir yudumu bile sarhoş eder, edilmesi gereken duygu insanlarını...