5 Temmuz 2023 Çarşamba

YERE OTURAN KIZLAR

 

İNTERNET

                                                  YERE OTURAN KIZLAR

    ( Z Kuşağı Akımı )

  Teknoloji, çakma-sahte şehir yaşamları sayesinde epey yol aldığımız, güya temizlik adına markaları kucak kucak alıp evlerimize taşıdığımız bilinen bir gerçektir.

    Tüketilen temizlik maddelerinin denizlerimizi, doğamızı ve bedenimizi de temizlerken nasıl tükettiğini burada anlatmayacağım! Hani bildik bir sözümüz var ya; “ Her koyun, kendi bacağından…” Nasıl olsa, bizi bacağından asacak olan şey, randevusuna geç kalmayacaktır…

    Yere; kirli yerlere oturma rahatlığından, Z Kuşağının başlattığı akımların en önemlisinden söz edeceğim sizlere. Sizin de bilip gördüğünüz Z Kuşağı davranışları olsa da edebi dille bir yerde Z Kuşağı illüzyonu yapacağım…

   Daha önceki yazılarımda “Çingene Kadının Huzuru “ diye bir yazı yayınlamıştım. Sahilde çimenlerin üzerine oturmuş, bir yanında suyu, elinde dondurması; gölge ile güneşin, deniz ile insan neşelerin tatlarını bandıra bandıra yiyen, içen Çingene Kadından…

   Şimdi de bu rahatlığı özleyen, isteyen belki de evrimin temel prensiplerine göre hareket eden Z Kuşakları olan genç kızların nereye bulsalar hemencecik oturmalarına karşı duyduğum imrenmeden konuşmak istiyorum.

  Özellikle seçtikleri yerler kapı eşikleri oluyor. Bir de gireni çıkanı az olan bir evse, keyiflerine diyecek yok…

   Yırtık pırtık pantolonlarını zaten biliyoruz. Şimdi de bunca TEMİZLİK savaşları yaşanırken, aynı Z Kuşağı genç kızlar evlerinde harıl harıl temizlik yaparken, niçin apartman girişlerine veya biz; büyüklerin temiz olmayan yerlere oturmaya çekindiğimiz alanlara oturuyorlar?

    Yazın sanatı hatırına kendime çok sorduğum ve cevabını aradığım sorulardan birisine kötünün iyisi bir cevap buldum. Kısacası bu çocuklar; genç kızlar veya genç erkekler; biz büyükleri NAZİKÇE protesto ediyorlar. İnanın bana, bizlere ters gelen ne varsa onların dünyasında normal olana denk gelen vaziyetlerden birisi de bizlerin kirli, oturulamaz denen yerlere oturmalarıdır…

    Birkaç yıl önce buna benzer bir yazımda genç kız ile genç erkeğin oturdukları apartman girişindeki eşikten nasıl kaldırıldıklarını anlatmıştım. Yukarıda bulunan emekli karı koca, üzerlerine su atmışlar, onları; o iki zarif insanı kaçırtmışlardı. O anda; ıslanmış genç kızın duruşunda, kalbi ve vicdanı olanları ağlatacak, hatta inletecek bir insan masumiyeti vardı. Kızmamıştı suyu ve öfkelerini kusan karı kocaya. Kızmamıştı; çünkü onların takıntıları bizlerinki gibi pıtrak düşüncelerle, karalar bağlamış halde değil…

   Balkonda otururken siyah uzun saçları olan genç kızın sokağımızdaki, oturduğum yerin çaprazında ve 20 metre ilerisinde kalan apartman girişine oturmuş haline takılı kaldım. Bildik şey, elinde telefonu, orada geçirmesi gereken zamanı geçirmek adına telefonuyla meşgul oluyordu. Ara sıra, sokaktan geçenlere, karşısındaki apartman balkonunda oturan yaşlı kadına bakıyor; Picasso ve E.Manet gibi ressamların duyarlı zamanlarına hitap eder halde; sessiz, öfkesiz, neredeyse kıpırtısız halde; kirlettiğimiz yaşamın içinde “ Acaba bizlere de yaşam şansı var mı?” diye düşünüyor gibiydi…

  Net olarak ifade etmeliyim ki; bizlere tonlarca yük haline gelen saplantılarımız,kuruntularımız,ezber yaşam yasalarımız güncellenmez ise hiç kimse yeni kuşaklardan öz saygı beklemesin.En azından kendi kendini kandırmaz,o muhteşem şoku yaşamayız…

   Bu çalışmamı, yaşamı-yaşam hakkını öfkesiz, takıntısız ve eğlenerek geçirmek isteyen genç kadınlara ithaf ediyorum.

 Güven SERİN 

 

 

 

 

 

 

 

    


2 yorum:

Klio'nun Şarkısı dedi ki...

Gençken ben de yere otururdum. Mahallede duvar üzerine veya merdivene oturup sohbet ederdik. Şimdi titizlik belasına asla yapamıyorum:) Ama gençlere de "niye böylesiniz" demiyorum. Çünkü zamanında ben de yaptım. Benim gözlemlerime göre insanlar gençken ne yaşadıklarını, ne hissettiklerini unutuyorlar. Kıskançlıktan ya da yaş gereği hâkim olma dürtüsünden dolayı hatırlamak istemiyorlar belki de. Çok bencilce buluyorum bazı büyüklerin hâlini.
Kaleminize sağlık Güven Bey...

GÜVEN SERİN dedi ki...


Büyüdükçe ne çok şeyler kaybediyoruz; bir daha yerine koyamayacağımız ne çok masum bakışı,bedeni yok ediyoruz...Duyarlılığınız için teşekkür ediyorum Sezer Hanım..