24 Nisan 2023 Pazartesi

NEREDE O ESKİ...

 

İnternet

İnternet

                                                          NEREDE O ESKİ…

    ( İpi Kopmuş Tespihe Döndük…)

  Bildik ve kaybedilmiş değerleri ne çok tekrarlar benim sevgili toplumum; milletim… Sanki kendisinde, kendimizde hiçbir kusur, eksik yokmuş gibi bütün kalbi ve güya masumiyeti içinde…

   Doksan yılı geçen ömrü, edebi dünyaya bitip tükenmez enerjisi ve geride bıraktığı eserlerle saygın bir iz bırakan Burhan Felek doğduğu, büyüdüğü Üsküdar İhsaniye mahallesi, Sultaniye Sokak 63 numaralı hane ve orada geçirdiği yaşamını yıllar sonra kâğıda döküp, mahalle kültürü adına çok değerli ve sımsıcak kokular taşıyan ekmek gibi; geride, böyle mahalle, sokak, insan kokuları bırakmış!

   “ Eski devirde bir mahalle vardı. Bugün artık bu mahalle anlayışı, o zamanki anlamıyla mevcut değil… Mahallenin bir bütün oluşu, insanların kibarı, zengini, fakiri, kabadayısı, sarhoşu, bakkalı, esnafı, kömürcüsü, hatta kireç satanı… Bu bütünün vazgeçilmez, ayrılmaz parçalarıydı.

   Mahalle sakinleri, o devirde, fakirlere yardım, zayıflara himaye, taşkınları terbiye ederlerdi ve bir mahalle, müstakil toplum olarak, hemen kendi işlerini kendi hallederlerdi.”

   Burhan Felek,1970’li yıllarda bu hatıralarını kâğıda, esere dökerken,1900’lü yılların başlarından söz ediyor. Özgün mahalle yaşamlarının olduğu zamanlardan! Bizim yaşlarımızda ki insanlar ise 1970’li yılların köy ve mahalle yaşamlarından söz ederken, aynı duyarlı iç çekişlerden konuşuyoruz…

   Biz birbirimize benzeriz, düşüncesi içinde köylerimizi, mahallelerimizi akın akın terk edenler bizler değilmişiz gibi, bu dönüşümün, korkunç beton ve çelik yığınları arasında saf ve samimi düşüncelerimizi yok edişimizin kabahati sanki başkalarıymış gibi, hepimiz en yüce duygularla neredeyse koro halinde:

 —Nerede o eski bayramlar? Nerede o eski komşular? Nerede o eski mahalleler? Diyerek, üzüm üzümü baka baka kararıyoruz…

    İnsan denen canlının nasıl hüner taşıdığını, şapkasından nasıl da tavşan çıkardığını; toplum bilimcileri, bir de edebi dünyanın o uçsuz bucaksız özgürlüğü içinde gezinen yazarları bilir. İsterse insan; 100 katlı gökdelen yaşamı içinde dahi kendi mahalle ışığını yakıp, aydınlanma becerisini gösterebilir…

  Yaşlı Avrupa medeniyeti sırf bu yüzden kalmıyor mu tarihin, eskinin, kuşaklar arası bin bir türlü değerlerin içinde… Bir taraftan yeni, yepyeni buluşlar yaparken, bir taraftan büyük dedelerinin eşyalarını saklayıp, onların taşıdığı antik, manevi değerlerle övünüyorlar.

  Ya bizlerin büyükbaba ve büyükanneleri? Onlardan geriye ne kaldı? Sadece masallar mı? Şefkatli sarılışla; hayal meyal dokunuşlar mı? (…)

  Ramazan-Şeker Bayramı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı bir arada kutlandı. Bu coşkuya nasıl katkı ve katkılar sunabildi?

  Burhan Felek’in anıları içinde geçen bir sözcük; “ Tarih insanların hikâyesidir”

  Tam da bu yüzden, insan hangi unvan, hangi aşama, bilgi, görgü içinde olursa olsun tarihe, bize bırakılan eserlere, bırakılan mirasların tümüne muhtaçtır.

    Neden mi?

Bizlerin hikâyesi, yarı parçaları ve yaşam enerjimizin önemli bir bölümü orada gizlidir de ondan…

  Desiniz ki insan nedir? Tüm zamanlara ait bir canlı derim. Geçmişi öldürmeden güne, günü de yarınlara taşıma yeteneği olan muhteşem bir canlı…

    Tam da burada söylemek isterim! Dünya ormanları, kardeşliği, kaybolan değerlere duyulan büyük özlem; can ve canlarımızı yakarken, niçin bir tek fidana su vermiyor, apartmanımızda, sokağımızda, sitemizde daha fazla insana selam verip, gerçek-samimi birkaç sözcükle eşlik etmiyoruz? Denemeye değmez mi?

  Kutlu olsun bayramınız, umut, neşe taşısın şarkılarınız, türküleriniz…

 Güven SERİN 

  

 

  

 





Hiç yorum yok: