22 Eylül 2022 Perşembe

TEKİRDAĞLI ÜRETİCİLER SİZLERİ ALINLARINIZDAN ÖPÜYORUM

 


Pazarcı Raif Usta


Pazarcı Raif Usta

    TEKİRDAĞ ÜRETİCİLERİ, SİZLERİ ALINLARINIZDAN ÖPÜYORUM

    Tekirdağ çiftçisi, ziraatçısı yaşadığı her türlü zorluklara, kan kayıplarına rağmen üretmeye devam ediyor. Yıllar içinde bir sürü çiftçi, ziraat işini yapanlar kasabalara, kentlere göç etseler bile, kalanların üretme aşkı, destansı bir çalışma içerisinde yol alıyor…

  Tekirdağ Süleymanpaşa pazar kurulan yerlere gitmiş olsanız, en taze, en canlı ve ucuz ürünleri bizim çiftçilerimizin alın teri, şafak vaktiyle yoğurdukları emeklerinde bulur, görür, hatta tanıdıklarla şakalaşırsınız.

    Özellikle Perşembe pazaryerine gittiğimde Naipli Pazarcı Raif Usta ile aramızda şifreye dönüşen bir konuşma başlar. Raif Usta, üreten her insan gibi, karşılığını almışsa emeğinin, gülmelere ayrı bir gülme, şakalara ayrı bir şaka katarak, komşu pazarcıların bile durup gülümsediği seslenişi yapar;

 —Gazeteci, beni yazma bak! Beni sakın yazma gazeteye!

—Yazmam! Merak etme sen Raif Ağa, yazmam, kesinlikle yazmam! Sözcükleri de benim ağzımdan çıkar. Tıpkı Aruz kalıpları gibi edebi bir konuşma, şiirsel bir tanıdık selamıdır bizimkisi…

    Raif Usta’nın biraz ilerisinde yılların Ali Ağabeyi, her uğradığımda “ Hoş geldin, Nasılsın?” nezaketi, eski insanların misafire ayırdığı misafir odası gibi temizlik kokar…

   Naipli Raif’in biraz aşağısında, Perşembe pazarının güney tarafında, Nusratlılı Zafer ŞİRİN, Süleymanpaşalı Ramazan Ağabey, Nusratlılı Sabahattin, Naipli pazarcı Yılmaz ERTEKİN, üretici olmanın bin bir bereketi, Süleymanpaşalı pazarcı Mehmet, pazarın başına gelirseniz, Süleymanpaşalı üretici Hamit DİNÇER’İN babası Salih ve oğlu Salih DİNÇER’İN tezgâhları da diğer tezgâhlar kadar tazelik, bereket, renk, albeni seslenişi içinde selamlarlar; sofranın tadını tuzunu bilen erdemli kişileri…

   Aç kalmamanın en değerli seçeneği, formülüdür üretmek. Yaşamak için besinleri üretmek vazgeçilmez kuralsa, dünya siyasetini anlamak, dünya uygarlıklarıyla aynı yarışın içinde, öncü bir yerde olmak içinse, bilimi, sanat dallarını, edebiyatı, felsefeyi, insanı insan yapan şölensi her türlü dönüşüm, onarıcı eğlenceleri, karnavalları da üretme AŞKI içinde kucaklamalıyız…

   Gördük ki, küçücük bir virüs birden milyonlarca, hatta milyarlarca İNSANI; gururu, nefreti, kurnazlığı, hilebazlığı, dürüstlüğü, masumiyeti, kadını, erkeği, çocuğu, nineyi, dedeyi, birden: Yerli bir ediyor…

   Dünyada birkaç yıl yaşanacak yiyecek kıtlığı, virüs denen küçük şeyin belki de yüz katı acıları, telaşı, korkuları, trajedileri yaşatır…

    Bunu hisseden, bilen ülkeler, çok hızla üreticilerini çoğaltmak, desteklemek, gönüllerini hoş tutmak için her türlü ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik destekler yaparken, üreticilerin önünde olan her türlü ENGELİ de kaldırmak için yarışa giriyorlar.

   Sanılır ki üretme sadece ekonomik açıdan tercih edilir. Üreten insanın gülüşü, bereketli elleri, kileri, ambarı, tarlası, bahçesi, kulübesi görülmeye değerdir.

   Yalnız yaptığın Likya Yolu yürüyüşü Antalya Tekirova bölgesinde tamamlanmak üzereydi. Mandalina bahçeleri yanından geçerken gördüm, yetiştirdikleri, aylardır bekledikleri ürünleri toplayan elleri. Susamış, acıkmış bir halde seslendim bahçe sahibine;

   —Kolay gelsin. Parasıyla 1 Kilo mandalina alabilir miyim? Sesimi, seslenişimi duyan tarla sahibi, adam, kadın, çocuk kız, neredeyse hepsi bir tatlı telaş içinde bir dakikada bir kucak mandalina getirdiler. Parayı uzattım uzamasına;

—Para burada geçmez kardeşim, afiyet olsun, yeter mi? dediklerinde, sırt çantam sadece mandalina kokmuyordu; iyilik, bereket, marifet ve bonkörlük de kokuyordu…

  Tekirdağ'ın şafak vakti uyanan, yollara düşen nasırlı, boyalı, üretken elleri: Üreticiler, hepinizin alınlarından öpüyorum…

 Güven SERİN 

 


 



Hiç yorum yok: