28 Kasım 2019 Perşembe

GORİOT BABA






                    GORİOT BABA


   Honore De Balzac’ın önemli bir eseridir Goriot Baba. Babalık sınırlarını sonuna kadar zorlayan, her okunuşunda içinizde bir şeylerin yer değiştireceği yaşam ve yaşama biçimleri…

  Bazı insanlar; Goriot Baba gibileri kendilerini evlatlarına adarlar. Balzac ömründe hiç baba olmasa bile, babalığın sınırlarını zorlayan, iç dünyamızı titretecek kadar babalık hissettirmiştir bu eserinde. Bu yapıtı tekrar okuma cesareti gösterirseniz, “Bu kadar da olur mu?” sorusuyla karşılaşacak, içinizdeki bazı organların ezildiğini fark edeceksiniz.

  Şefkatin çok fazla olanını yaşayanlardan birisiyim. Gülsüm ninem sayesinde şefkatin sınırları zorlanmış bir çocukluk yaşadım. Masalların, şımarma ve bitmek bilmez isteklerin çocuğunu, onun kahrını sonuna kadar çeken bir kadının kucağında, sırtında büyüdüm. Ya sonra? Olgunlaşmak için attığım her adımda verilen fazla şefkatin zararıyla karşı karşıya kaldım. Alınganlığım artmış, tahammül sınırım zedelenmiş, isteklerim karşılanmadığı zaman, dayanılmaz bir insan olmam kaçınılmazdı…

  Nineme olan büyük sevgimi anıtsal bir bağlılık içerisinde her an anıyorken, fazladan alınan her türlü övgünün, şefkatin, sevginin çok ciddi bedeller ödeteceğini yaşayan bir insan olarak Goriot Baba’yı yıllar sonra ikinciye okudum. Neyle yüzleşeceğimi biliyorsam da, yine yüzleşme zorlukları yaşadım… Kitabın bir an önce bitmesini isterken, içimde kopan fırtınaların, yerle bir olan ovaların su baskınlarına maruz kaldım…

  Edebiyatın yüceliği buradan gelir. İnsanın hücrelerine kadar ulaşacak iletişim biçimi olmanın yanında, yol yakınken sizi uyarır. Geri dönmenizi ister. Sevginizi, nefretinizi denetlemenizi yardımcı olur. Daha iyi bir insan olmanın yanında daha huzurlu bir canlıya dönüşürsünüz; ölümlü ama huzurlu bir yolcu…

  Goriot Baba’nın ana felsefesi; “Babalar, çocukları yaşadığı sürece yaşamalıdır.” Arzusu, isteği, sevgisi üzerine kuruludur. Doğanın doğal akışına ters düşse de Goriot Baba’nın akıl almaz evlat sevgisine ters düşmez. Karısının erken yaşta ölmesi, kızlarına sarılarak yaşanacak bir hayatın, en hakiki çalışkanlık, verimlilik halinden en miskin, düşkün ve yoksul hale kadar ulaşması…

  Büyük eserler böyledir; Goriot Baba gibi okununca, sarsıntıları yıllarca devam eder. İçinizde dolaşan Goriot felsefesi, acınacak bir insan olmaktan öte imrenilecek bir deli, yeryüzünü değiştirecek bir öncü gibidir. Ulaşılır olanın ulaşılmazlığı içinde bütün övgüleri ve sövgüleri hak eder…

  Bu eserin içinizi deşmesine izin verirseniz, dengelenme yolunda üşenmeden yolculuk yaparsanız eninde sonunda doğal olan akışa, huzurlu sükunete sahip olacaksınız. Kartaca veya Truva Harabeleri üzerinde dolaşan Romalı komutanların gururu; kalıcılığı değil geçiciliği anlatır. Büyük İskender’in Perslerin başkenti Persepolis’i yerle bir ederken duyduğu büyük sancı da öyle… Barbarların dünyasını sonlandırmaya gelip de en büyük barbarlığı yapanlar onmaz, onarılmaz hastalıklara kapılırlar…

  Goriot Baba da bu hastalığa kapılmış olanlardandır. Her şeyi; kazandığı her şeyi, kızlarının rahatlığı, lüks yaşamı için hiç çekinmeden her kuruşunu harcayan, sevginin sınırlarını, uzaysal bir alana taşıyan büyük bir hastalık içinde, son anında bile kızlarının ismini sayıklayan ulaşılmaz bir kahraman…

  Goriot Baba’ın tek derdi kızlarını görmektir. Oysa onlar lüks saltanatın tarafına çoktan geçmişler, paraya ihtiyacı oldukları an kapısını çalıyorlar. Göstermelik “Babacığım” seslenişleri Goriot Baba’nın bedeninden öte ruhunu dahi eritiyordu. Bu anın yansımalarını şöyle anlatıyor;

 “ Beybaba dediler mi donup kalıyorum; ama ‘Babacığım’ diye seslendiler mi, hâla küçüklermiş gibi geliyor bana, bütün hatıralarım gözümde canlanıyor, onların daha çok babaları oluyorum. Hâla kimsenin olmadıklarını sanıyorum.” Bütün bu sözcükler biterken; Goriot Babanın gözlerinden yaşlar akıyordu…

  Sevgi çok değerli bir duygu… Şartları, koşulları, dayatmaları yoksa özümüzün içinden süzülerek geliyor, aklın ve iradenin bütün korumalarını da kaldırmamışsa; sonsuza uzanan bir öykü yazılmaya başlar; sevginin, sevgilinin, duyarlılığın, nezaketin; insana dair hikâyeleri…

  Goriot Baba, sığınmış olduğu pansiyonun kirli, paslı, rutubetlen odasında kızları için atan yüreğin seslenişiyle şu cümleleri sarf ediyor; “ Onlar eğleniyorsa, mutlu oluyorsa, şık giyiniyorsa, halılar üstüne yürüyorlarsa, ben üstüme ne giymişim, yattığım yer nasılmış, bunun ne önemi var? Onlar ısınıyorsa, ben hiç üşümem!”

  Goriot Baba, yüce bir sevginin en saf halidir. İlaç niyetine asla tavsiye edilmez… Goriot Baba’nın kurban oluşu sadece kızlarına değil, sevginin sınırsızlığının da sınırlı olması gerektiğini anlamaktır amacı… Sefil duruma düşmeden de sevip sevileceğinin gösterisinin karşılığıdır bu eser…


Güven SERİN 

Hiç yorum yok: