3 Mayıs 2017 Çarşamba

İLETİŞİM YAYINLARINI KINIYORUM




                                   İLETİŞİM YAYINLARINI KINIYORUM…


Elimdeki kitap, Jorge Luis BORGES’in Dantevari Denemeler Shakespeare’in Belleği üzerine yapmış olduğu çalışmalarını anlatıyor. Çeviren, Peral Bayaz Charum.

  Bu değerli çalışma; şehir kütüphanemizin kayıtlarında; şehir insanlarının edebi, sosyolojik ve kültürel olarak daha da aydınlaması için alınmış. İLETİŞİM yayınlarının piyasaya sürdüğü, fakat çok ince bir şeyler gizlendiği, bilinçaltına etki etmeyi hedeflemiş çalışmanın ürünü…

 İşte bu yüzden İLETİŞİM yayınlarını kınıyorum. Paranoyak korkulardan, işaretlerden, saplantılı bir milliyetçilik kökleri olduğundan değil; her topluluğun, milletin, ülkenin hak ettiği saygıyı, anlayışı, itibarı görmek isteyen bir yurttaş kimliğimle kınıyorum.


  Kitabın 7. sayfası KRONOLJİ ile başlıyor. 28.sayfaya kadar devam ediyor. Yani 22 sayfa kronoloji… İşte bütün incelik bu 22 sayfada ortaya çıkıyor. Hem de yaşadıkları yerin kıymetini bilmek şöyle dursun, tarihe, tarihe geçen yüce olaylara, önemli şahsiyetlere hiçbir önem vermeden, kendi tarihlerini gözlerimizin içine sokarak…

  Kitabın kronolojisi; yani yazarın doğduğu zamandan,1896 dan dan başlayarak 1986,ölüm zamanına kadar geçen önemli olaylardan söz ediyor. Birçok kitapta, yazarın doğduğu andan itibaren, döneminin önemli olaylarının anlatımı vardır.

  Değerli okuyucu; dikkat buyurunuz! İletişim Yayınları öyle bir ustalıkla işe başlıyor ki, şaşmamak, kuşkuya ve hüzne kapılmamak elde değil. 22 sayfalık ve 97 dönemin önemli olay anlatımlarında Türkiye; dört yerde geçiyor.

  Yazarın doğum tarihi 1896 yılında, dönemin önemli olayı olarak; “ İstanbul Ermeni ‘milliyetçiler’ Osmanlı Bankasına saldırdı. Yetkililer şiddetle karşılık verdi ve üç bir Ermeni öldürüldü.”

 Kitabın kronolojisi bu önemli olayla başlıyor. İstanbul’da; Osmanlı Başkenti olan yerde, saldıranlar Ermeni Milliyetçi oluyor da, onların öldürülmesi işi “ şiddet” ifadesiyle anlatılıyor.

 Burada; tüm öldürme olaylarını kınadığımın altını, yüz bin kez çiziyorum… Zayıf iradeleri, yönetimleri, adaleti; kınıyorum… Katiyen, ölümü, öldürmeyi bir hak olarak görmüyorum.

 Bir şeyi daha kabul etmiyorum. Yaşadığın yere vatan diyorsan, burada doğup, ölüyor, zengin oluyorsan; altını oyduğun o büyük dehlizlerin çökme olasılığı, sosyolojik bir vaka değil midir?

 22 sayfa 97 evrenin anlatımıyla devam eden kronolojik sıralama da bolca ABD olayları, yazar, ressam, şair ölüm ve doğumları, onların eserlerinin sunumları varken; ülkemizde doğmuş, ülke sevdasını, içtenliğini hiçbir zaman yok etmemiş iki yazar ve şairin ismi geçiyor.

 Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet… Kitabın kronolojik sıralamaları 1890 tarihinde, boş geçirilirken Osmanlı İmparatorluğu adına Japonya’ya gitmiş ve geri dönerken 16 Eylül 1890 yılının gecesinde batan Ertuğrul Firkateyni; bu büyük Deniz Faciasına yer verilmiyor.

 Sanırım, bu olay, dönemin önemli olayı olarak sayılmıyor. Çünkü bizleri anlatıyor. Bizim sancılarımızı, acılarımızı…

  Kronolojik sıralamada 1915 yılına gelindiğinde; “ Ermeni Kırımı” çok kısa bir hatırlatma ile yola devam ediyorlar. Yani hafifletici bir sebep; soykırım yerine; “kırım” sözcüğüyle, tam olarak neyi anlatmaya çalışıyorlar? İnsanlığın, neredeyse bütün dönemlerinde, içinde yaşattığı diğer milletlere uyguladığı vahşeti, adaletsizliği veya çaresizliği mi?

 Milletlerin tarihleri; kahramanlık zamanları, aynı zamanda, büyük kan döküldükleri zamanlar olup; bugün, hiçbir uygar ülke, tarafsızlık yemini ve inancıyla bu olayların irdelenmesine yaklaşmıyor…

1915 kronolojik sıralamasında Çanakkale Savaşı; “lütfen” gibi geçiliyor. 1916;Çanakkale’nin bitişi, kazanımı yok… Olmasını bekleyemem de. Bu durumda 1918,1919 Samsun da yok… 1920,1923 Cumhuriyet de yok… Kurtuluş Savaşı, İnönü de yok… Harf Devrimi, Kadınların Seçme ve seçilme hakları yine yok…

  Türkiye Cumhuriyet’in Kuruluşunu gerçekleştiren Mustafa Kemal’in ölüm tarihi de yok. Olmasını da beklemedim; bu zift kokan anlayıştan.

 Fakat olan ve dönemin önemli olayı diye ilk Nazi Kampını ve Adolf Hitler, Almanya’da şansölye oluşunu, anlatıyor.

 1938’de Mustafa Kemal’in; kendini bu ülkede; millet, yurttaş saymış herkesin büyük hüzün yaşadığı zamana; Alman diplomat Ernes vom Rath’ın Paris’de suikasta uğradığını önemli olay olarak koyuyor.

  1960’da yine Türkiye’den 27 Mayıs ihtilali oldu, diye geçiyor.1963 yılında “Nazım Hikmet” birçok sanatçının ölüm haberi olarak veriyor.

 1947’de İsrail Devleti’nin kuruluşu anlatılırken,1940’lı yıllarda, eğitim reformu olarak yeşeren Köy Enstitülerinden; katiyen söz edilmiyor. Yaşar Kemal’in İnce Mehmet’i ve 1980 Askeri Darbe’si; ülkemizden verdiği önemli olayların anlatımı; böyle sonlanıyor.

 Doksan yıla yakın bir anlatımda; Osmanlı İmparatorluğu tarih oluyor, Gelibolu, Çanakkele Savaşları oluyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruluyor, Cumhuriyet ilan ediliyor ve inanılmaz bir süreç yaşanıyor; ülkemize nice Alman bilim insanı göç ediyor; hiçbirisi kayıtlara girmiyor.

  Kınıyorum! İletişim Yayınlarını ve onların zift kokan felsefelerini, elimde ki en görkemli silah; yazı sanatıyla KINIYORUM…


 Güven Serin 
 

  

Hiç yorum yok: