ŞARKIMIZIN İÇİNE ETTİ HAYVAN HERİF!
Böyle bir sesleniş
ancak romanlarda mı olur? Yoksa masallarda mı? Belki Gorki’nin Ayaktakımı
Arasında ki Tiyatro Oyununda…
Büyükşehir Belediye
Başkanı Kadir ALBAYRAK da gazetemize verdiği röportajda; “ Tiyatro, insanlık
tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir” diyor. İnsanın geçmişini, güne
taşıması, kendi değişimini sahnelemesi ise ancak sanatın gücüyle; hem güldürür,
hem de ağlatır bizi.
Söz ağlamaktan
açılmışsa, Gorki’nin bu oyunu yazdığı zamanlarda Rusya da sulu gözlü bir
edebiyat vardır. Tıpkı şu an ülkemizde, gerçeğin reformunu halen yapmamış
olduğumuz gibi; çektiğimiz acılar, korkular miller ötesine; hatta uzayın
derinliklerine yayılacak kadar uzun ve çok…
Çoğu da boşluğa güzel
bir hoşluk bırakacak kadar köksüz, bilgisiz ve görgüsüz… Ama niçin, en güzel
bilgilerin, görgülerin, bize sunulan değerlerin peşinden koşmuyoruz? Hele,
günümüz bilgi, teknoloji çağıysa, bir parça elemeyi de biliyorsak, seçice bir
çağrının kucaklamasıyla nelere ulaşırız; biliyor musunuz? Deryalara…
Ülkemizin ağıtlarını
eski ağıtçıların benzer türüyle yapmaya devam ediyoruz. Tüh! Yazık oldu! Ne
olacak bu… Bittik! Öldük!
Sadece bir tek sözü
bile gerçeğe ulaşılmak için ilk söylendiği zaman kadar sağlam değil midir?
Kimin sözü? Elbet bu Cumhuriyetin kurucusu Mustafa KEMAL’İN…
“ İlerleyen zaman
içerisinde ihtiyaçlar, algılar, yaşam biçimleri değişebilir. Benim sözlerimle
çelişkiye düşerseniz; BİLİMİ seçiniz!”
Boşuna mıdır; daha
Cumhuriyet kurulur kurulmaz, eğitime, sanata, ekonomiye, bilime tutunmak…
İşte, günümüzden 114
yıl önce, adı “acı” anlamına gelen Gorki de sanata tutunmuştur; hem de insan
sanatına. Eğitim almadan, yaşamın kendisini eğitim görerek insan düşüncesini en
üste zorlayıp, eserlerinde ve yaşamında merkeze insanı-emeği alan Gorki; sulu
gözlü ağlamaları bir kenara bırakın, diye en altta yaşayanlara da ASİL bir
karakter vermiştir.
İnsanın, özellikle
kendini üst kimliğe sokan, kalıplara esir olan, yaşarken ölümü, yüz bir kere
tadan insanın hikâyesidir Gorki’nin hikâyeleri, oyunları…
Gorki’nin Ayaktakımı
Arasında oyununda aktör kendini asmıştır. Baron (soylu kişi) kapıdan girer ve
salonda yemek masası, insanlar eğleniyor. Ve Baron seslenir;
Aktör kendini asmış! Serserilerden birisi de cevap verir;
ŞARKIMIZIN İÇİNE ETTİ HAYVAN HERİF!
Gerçeğin cevabıdır bu
cevap. Çoğu zaman, bir ölüm töreninde tam da gözlerimizin önünde yaşanır
gerçeğin sulu gözlü, yanıltıcı hali;
Ölen kocanın
arkasından ağlayan, eş, çocuk; “ Şimdi biz sensiz ne yapacağız? “ diyerek
gözyaşı dökerler; GÜYA! Hâlbuki bütün korkuları, alışılmış yaşamın içinde,
alıştıkları güvenceyi, tatları, korunmayı nasıl yapacaklarını bilmemektedir.
Hâlbuki orada bir
serseri bulunsa ve kâinatın duyabileceği alçak ses tonuyla haykırsa;
“ Törenin içine
ettiler; hayvan herifler” dese; soylu kişiler, gerçeği örtmek için, ölümü bile
örtmeden serselinin peşine düşerler…
Başkanın
seslendirdiği gibi, insanlık tarihi kadar eski tiyatroyu biraz önemser seniz,
Gorki’nin şu sözleri de sizinle birlikte olacaktır;
“İnsan! Ne güzel, ne gurur verici… İnsana karşı doymak
bilmez bir arzu besle, doğayı al ve ondan bütün güzellikleri çıkar. O
senindir…”
Yunus der ki ; “ 29
hece, okusan uçtan uca. Sen elif dersin hoca; manası ne demektir? Yunus Emre
der hoca; gerekse var bin hacca. Hep sisinden iyice bir gönül’e girmektir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder