Kamera; Güven -Antalya- Picasso'nun
Jacquline için yaptığı çalışma
SEVGİ HİÇ ÖĞRETİLMEDİ
Ağzımızdan
düşürmediğimiz bir ömür peşinden koştuğumuz SEVGİ sözcüğü gökten inecek mucize
gibi bekleniyor. Mucizeleri beklemek bir parça güzel olsa da, günümüzün yaşam
biçimi; ölçüp, biçmek; hesap, kitap ve irdelemekten besleniyor.
Nedense bol
sandığımız her şeyi oldukça bol bir şekilde tüketmenin yarışı içindeyiz. Herkes
temizlikten, titizlikten yana taraf olduğu halde, evine ayakkabılılarını
dışarıda çıkarıp girdiği halde, aynı titizliği, sokağına, caddesine, parkına ve
bahçesine göstermiyor.
Ganos Dağları, eşsiz
tepeleri, alımlı vadileri insanla buluştuğu an çöp deryasıyla doluyor. Güya,
herkes doğayı seviyor. Bu sevi yüzünden doğanın içine gidiyor. Arkadaşları,
akrabaları, çocukları, eşleri ve sevgilileriyle piknik yapıp eğleniyorlar. Bu
eğlencenin en mutsuz tarafı, yedikleri-içtikleri şeylerin kaplarını,
poşetlerini olduğu gibi orada bırakıyorlar.
Hemen hemen her gün
gazetelerde ölüm; öldürme üzerine okuduğumuz haberlerde sevmekle bütünleşen bir
sürü cinayet haberi okuyoruz. Gördüğümüz cinayetler artık kanımızı dondurmuyor.
Bizleri şaşırtmıyor. Çünkü ölüm, genellikle sevgi; sevme adına işleniyor.
Ayrılmak isteyen eşi; kadını, bir başkasına yar etmeme; ölesiye; hatta
öldürürsüye sevmek sanki sıradan hale getirildi. Ne hazin bir sevgi…
Anne ve baba
sevgileri ayrı bir renk… Verilecek para; mal-mülk bittiğinde yerle bir oluyor.
Hatta duymaya, görmeye pek alışılmadığımız darp olayları yaşanıyor. Yani,
almaya alışmış, almakla sevgi sırıtması yaşamış çocuk; alamamayı, reddedilme sanıp
kızgın bir İspanyol boğasına dönüşüyor.
Sevginin, sevgiliye
dönüşmüş hali de, halkını yönetmeye adanmış yöneticilerin sevgisi de ayrı bir
gösteri içinde. Her şey yolundaysa, sevgi sözcüklerinin ardı arkası kesilmiyor.
Ama ilişki bir parça bozulmaya görsün; duyulmadık beylik, paşalık laflar
ortalıkta uçuşuyor.
Görünen o ki dostlar;
sevgi de öğretilmemiş bizlere. Ninelerimiz, teyzelerimiz, halalarımız,
annelerimiz oldukça şefkat içinde büyütseler de eksik kalan bir şey var… Nedir
acaba? Her şeyi hazır bulmamız; her isteğimizin karşılanması…
Şefkatin de gün ola
azalacağını, biteceğini düşünemeden, yüksek gurur içinde gösteriye dönüşmüş bir
abide gibi sonsuz bir algıyla büyütürken, yok olan nineler, teyzeler ve sonra
anneler paniklememize neden oluyor.
Niçin?
Bizi sevecek
birileri kalmıyor. Ve bizde bize uygulananı tekrar etmek, aynı kalıpları; aruz
ölçüsü gibi; ezberlendikten sonra sorun kalmıyor sanılıyor. Bizler de
çocuklarımıza, torunlarımıza adanıyoruz. Bir şey bekliyoruz onlardan; yaşlılık
zamanı bizleri bakmalarının teminatını arıyoruz; sevgi yoğunluğu şartıyla…
Peki, ama sadece
şımartılmış şefkatlerin sevgi kabul edilmesi böyle kabul görmesi mümkün müdür?
Sevginin esasları, ara tonları, diğer tınıları öğretilerle bulunamaz mı? Sadece
kendi çocuğunu, torununu seven, diğer çocukları önemsemeyen sevgiyi; o saf,
güzel kimyayı ortaya çıkarta bilir mi?
Kedi için ölen,
köpeği görünce söven; tam tersi nice sevgi ve sevgisizlik gösterileri içinde
yaşıyoruz.
Tutarlı olmaktan çok
tutarsızlıkla yeşeriyor.
Matematik, fizik,
kimya, biyoloji, Türkçe ve birçok ders; branş öğretiliyor. İyi öğrenen, iyi
ezberleyen çok iyi mesleklere de sahip oluyor. Ya sevgi! Sevgi de öğretiliyor
mu? Ana kucağından tutun da, anaokullarına, ilköğretim, orta, lise sıralarında
sevgi öğretiliyor mu?
İnandığım bir şey
var; sevgi de öğretilere ihtiyaç duyduğu. Bilinen görgü, korku kurallarından,
yasalarından çok öte sevginin de öğretilmesi gerekiyor. Küçük bir çocuğun küçük
bir çiçeğin büyümesini izlemesi, onu sulayıp büyütmesi, bir kedi, köpek, kuş
veya başka bir canlıyı besleyip büyütmesi, onun yaşam hakkına, yaşam biçimine
dikkat edip saygı duyması; sevginin de olgunlaşmasını, çeşitlerinin ortaya
çıkmasına neden oluyor.
Ben her şeyi yaptım;
saçımı süpürge ettim; varımı yoğumu verdim, sırtım hiç kurumada, demenin
faydası yoktur. Esas olanı; sevgiyi öğretmeliyiz; bizler eksik öğrensek, hiç
öğrenmesek de, ilk önce kendimiz öğrenip, sonra öğretmek bizim insanlık
vazifemiz, içimizin bir hoş huzur bulması için şarttır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder