18 Şubat 2014 Salı

BİR BAŞKA ADAM


Erguvanlar, baş döndürücü kokulara sahiptirler; kısa
zamanların muhteşem gösterisini yaparlar

Tekirdağ


BİR BAŞKA ADAM

  Eski dostlar, Muzaffer İlhan Erdost, Nevzat Helvacı, Akın Birdal ve İlhan Selçuk bir araya gelmişler. Yanlarına garson gelip ne içeceğini sorduğunda, hepsi birden;

Rakı! …

 Yemekler gelmiş, sular ve buzlar etrafa anasonla birlikte dost gülümsemeleri saçılırken, Muzaffer İlhan Erdost aklına gelen bir tekerlemeyi söylemiş;

“ Bir kadeh viski içtiğim
                             Zaman
  Bir başka adam olurum
  O bir başka adam
  Bir kadeh viski ister.”

 Daha sonra bu tekerleme insan zekâsı ile başka söylemlere de uyarlandı;

“ Bir kadın sevdiğim
                    Zaman,
  Bir başka adam olurum
  O bir başka adam
  Bir kadın sevmek ister.” Buna benzer seçenekleri artıra biliriz.

 Evrenin bir parçası olan dünyamız ve dünyamızın yaşam döngüsünü hazırlayan tabiat; neredeyse sonsuz seçeneklere sahiptir. Tabi ki bu seçenekleri görüp, anlamak ve anladıklarımızı saygı, sevgi ve minnettarlık algısıyla kabul etmek; insaniyetimizin derecesini; uygarlığımızın çıktığı basamakları da gösterir.

 Öyle zamanlar yaşıyoruz ki; yasaklar, çelişkili kanunlar, yönetmelikler bizi daha bir çelişkilere, korkulara, rüşvetli yaşamlara yaklaştırıyor. İnanılmayacak kadar yüksek cezalar; içki içilen, içki satılan yerlere hoşnutsuz ve koşullu bakışlar; her geçen gün içkiye ölümcül bir zehirmiş gibi bakarak; sürekli zamlar, yasaklar; içkimin keyif alınan bir şey olmasından çok, kaçak yapılan, insana zarar veren bir şey olduğunun altı, kalın bir şekilde çiziliyor.

 Hâlbuki beş kilo su içsek fenalaşır; yirmi beş kilo su ile ölüm tehlikesi yaşarız; esas olan, insanın olaylar karşısında kendi öz fikri; alacağı önlemler olması gerekiyorken; daha çocuk yıllarında, yaşamın zarif, nazik, hoşgörülü ve muhteşem bir şey olduğunu eğitim, görgü anlatım ve uygulamalarıyla; yarınların bir başka adamlarına, kadınlarına mutlu bir ülke geleceği adına yapmamız lüks değil bir zorunluluktur…

  İran’da sekiz yüzyıl önce yaşamış şair Şeyh Sadi, gecenin seherinde yüreğinin sarayını gözyaşlarıyla delerken söyleniyor;

Her soluk alışta, ömürden bir soluk eksiliyor.
Çevreme bakıyorum, kimseler kalmamış.
Be adam, elli yıldır yaşadın, hâlâ uykudasın.
Hayat temmuz güneşi altında bir kardır.
Erimiş bu kar, pek azı kalmış.

  Güven Serin 


Hiç yorum yok: