Kamera; Yunus GANOSLAR
Göklere el açmak ve bütün çareyi
göklerden gelecek sihirli güce
bırakmak ne kadar insanca?
Halbuki insan da göklerden gelir
ve göklerde yaşar; ama çareyi
göklere, çaresizliği yerin yedi kat
altına barakmıştır; ne hazin...
PARDON ABİ
Komşum Çetin’i çoktandır görmüyordum. Yine o kendine has yürüyüşü ile geliyordu. İnsan komşusu ile bile ayda-yılda bir görüşüyorsa varın gerisini siz düşünün. Şehirler, şehir insanı, uygarlaşma böyle mi olmalıydı?
Çiftçi Çetin, yazın köyde, kışın şehirde yaşayan birisidir. Birçok Tekirdağ sakini gibi oda aynı yaşam yürüyüşünü, koşuşturmamasını yapıyor. Çetin’i özlemiş olmalıyım ki her zamanki seslenişimin tonu biraz daha dostane oldu;
“ Çetin merhaba dostum! Nasılsın?”
Çetin, biraz yokuş, biraz da rüzgâra karşı yükünü almış ağır vasıta gibi ilerlerken böyle bir seslenişi hiç beklemiyor gibi aracın fren yapması gibi, şoförün fren yaptıktan sonra korkulu şaşırması gibi bana baktı.
Kısa bir hal-hatır sormasından sonra komşumun iyi olduğunu, her zamanki gibi tebessüm ettiğini öğrenince birazda onun tebessümünden çalarak ilerlemek üzereydim ki, Çetin’in tanıdığı berber Çetin’e çarparak; “PARDON ABİ” seslenişi ile Çetin’i benden sonra daha bir şaşırttı.
Neye uğradığını anlayamayan Çetin çarpmanın etkisi ile yere yıkılacakken, ona çarpan şaka yapan berber arkadaşı onu tuttu. Tanrı, önce eşeği kaybettirip sonra da bulduktan sonra mutlu olanların mutluluğu ile yere düşecekken düşmeyen Çetin mutlu oldu mutlu olmasına ama işin eşek şakası olduğunu anlayınca;
“ Seni Deyyus seni, ben sana gününü göstermez miyim?” Deyip ona şaka yaparak çarpan, Deyyus dediği Berberin ardından koşarak ilerlerdi.
Bu iki arkadaşın ardından ayrılırken Çetin’e çarpan berberin kahkahasını da duydum. İçten gelen, şaka ile arkadaşına korku yaşatıp, sonra da ondan kurtulmuş olmanın soylu Deyyusluğu ile koşmak ne güzel bir şey…
Basit, sıradan yaşamak böyledir işte; günün içinde bir şaka ile karşılaşır, sizde şakanın karşılığını vereceğim diye yokuş yukarı ve rüzgâra karşı; “Yakalayacağım Seni Deyyus” diye, diye koşarsınız. Kaçanın gözlerindeki mutluluk büyüktür. Sesi, metrelerce öteden duyulur. Unutulan kahkahalar atar, şakanın kaçan tarafında olan.
Teferruata boğulmadan, sade yaşamların hiç beklenmeyen zamanlarda büyük ödül gibi şakalaşmaları vardır. Ciddiyetin, çelişkilerin, teferruatın içinde boğulmuş olanlar böyle şakaları; “deyyus” diye seslenerek koca adamların çocuklar gibi koşmalarını anlamlı bulmaz.
Eğer, hayat sadece ciddiyet, korku, vahşetler üzerine kurulu olsaydı; insanlık çoktan ömrünü tamamlardı. Hayatın haylazları, şakacıları, filozofları, gezginleri, hep çocuk kalanları en güzel renkleridir. Hayat biraz da delilik ile şenlenir…
Çetin’in kovaladığı berber ve Çetin yokuş yukarı, aynı zamanda rüzgâra karşı koşuyorlardı.
Yakalayacağım seni Deyyus, diye bağırıyordu Çetin. Yakayı ele vermeyen berber de iç ısıtan kahkahalardan yapıyordu. Tam tersi benle birlikte yokuş aşağı ve rüzgârı arkaya alanların ne bir gülüşleri, ne de ; “deyyus” diye kovaladıkları gülen bir çocuk vardı.
Ne hazin…
Güven Serin
2 yorum:
Yazını okurken aklıma takıldı bunca vahşet, rezalet, kayırma, kandırma, kaldırma, kasıt ve karmaşadan sonra birileride çıkıp bize Pardon ya der mi acaba?
Günaydın Ruhgezgini. Derler elbet. Muhteşem bir zenginlik, haklılık ve gurur ile derler...
Dünyanın iki yüz ülkesine karşın yirmi ülkesi huzuru, sanatı, bilimi yakalamışken düşünmek gerekir; ama düşünme akıl yüretme onların soylu özel işlerine doğru akar akar...
Yorum Gönder