16 Kasım 2011 Çarşamba

BEN BEKÇİ MURTAZA

Şimdi spor zamanı; yavaş yavaş; sonra soylu
sakatlıklar yaşanabilir.
Görmüşüm kurs,almışım amirlerimden sıkı bir ders:))

BEN, BEKÇİ MURTAZA



 Bazen insan kendi insanlığından sıkılır, yılan gibi deri değiştirmek ister. Günlük hayat artık bizi sıkıyor; ne televizyonlar, ne de bilgisayarlar yeterince eğlendirip bilgilendiriyor bizi. Medyanın, bilgisayar denen teknolojinin vazgeçilmezliğini de biliyorum. Ama hepsi bir yere kadar! Bir yerden sonra insanın doğal beslenme ihtiyacı başlar. Toprağa yalınayak basmalı, suya girip serinliğin keyfini sürmeli, ormanın hışırtısını, kuşların seslerini kendi kulakları ile kendi doğalarında dinleyip görmeli…

 İnsan doğanın parçasıdır. Parçası olduğu içinde doğadan ve doğallıktan uzaklaşmaya başladığı anda acı çekmeye başlar. İşte asıl sıkıntı da buradadır; sonsuz gibi görünen seçeneklerin eğlenceleri, insanı mutlu etmemeye, varlığının bedenini huzur içinde bırakmamaya başlar.

 Doğal yaşamın pislikleri yoktur. Rezillikleri de… Söz, doğallıktan doğal yaşamın saflığından açılınca aklıma halkın içinde yaşamış, doğal ilişkileri kendi doğallığında inceleyip kaleme almış Orhan Kemal geliyor. Orhan Kemal’in kendi zekâsı ile var ettiği Murtaza karakteri de böyle doğal ortamların doğallığı içinde doğmuştur.

Doğal hayatın usta kalemi Orhan Kemal, sanat için şöyle sesleniyor;

“ Sanatın, genel olarak sanatın ödevi, herhangi bir olayı düpedüz anlatıp seyircileri, okuyucuları, dinleyicileri heyecandan heyecana sürükleyip ağlatmak ya da güldürmekten ibaret olmamalı, düşündürmeli de…”

 Güne, akıp giden ışıkların altında başladım. Caddede ilerlerken gördüğüm olay; bana Orhan Kemal’in Murtaza isimli bekçi karakterini hatırlattı. Murtaza saflığın, halkın kendisi olan Murtaza’yı hatırlayınca ister istemez gülümsedim. Murtaza, gülümsettiği kadar düşündürüyor da insanı!

 Bekçi Murtaza’yı hatırlamama neden olan olay de ayrı bir Murtaza olayı! Bu seferki karakter capcanlı ve benim hayatımda yaşandı. Temizlik işçisi olan Murtaza’da bekçi Murtaza gibi görevini şaşmaz bir şekilde yapıyor; Kolordu Caddesini temizliyordu. Caddede ki trafik oldukça sıkışmış, ilerlemiyordu. Aşağı inen bayan sürücünün önüne, ters yönden gelen yukarı çıkmak isteyen üç tane araç, korna çalarak kadın sürücüyü uyarıyorlardı. Kadın şoför beş metre geriye, sola yanaşsa sorun çözülecek. Sanırım cadde hafif yokuş olduğu için kadın şoför zorlanıyordu. Aynı zamanda biraz acemiydi de!

 Temizlik görevini yapan Murtaza trafiğin sıkıştığını fark eder etmez, süpürgesi elinde kadın şoföre sert bir seslenişle yardımcı olmaya çalıştı. Arabayı döndür biraz, döndür, döndür, derken şoföre meseleyi anlatmak için kendi de döner gibi yapıyordu. Kadın şoför Murtaza’nın söylemek istediğinden bir şey anlamadığı kesin! Çünkü ne söylediğini Murtaza da anlamıyordu. Ama sorunu çözecek kararlılığa girişmişti bir kez. Çünkü Orhan Kemal’in bekçi karakterindeki Murtaza gibi:

görmüş kurs, almış amirlerinden sıkı bir ders”

 Kadın şoför soğukkanlılığını kaybetseydi, mesafe de uzun olsaydı trafik kilitlenecekti. Ama birkaç metre geri gidebildi. Diğer araçların şoförleri onun önünden geçerken küçümser gözle, küstah bakışlar fırlatarak ilerlediler. Bu durumda temizlik işçisi Murtaza da kayıtsız kalamazdı; o da çok kızmıştı bayan şoföre. Kızgınlığını belli etmek için çevrede bulunan ve bu olayı sadece seyreden esnafın duyabileceği bir şekilde;

“ Bu karılara kim veriyor bu arabaları?” temizlik işçisi Murtaza söyleyeceğini söylemiş, kılı kırk yaran titizliği ile caddeyi temizlemeye başladı. Olan olmuş, onun da fermanı bu âlemde duyulmuştu; “karılara araba verilmemeliydi!” Murtaza böyle düşünüp, böyle istemişti.

Sonra temizlik işçisi Murtaza’yı orada bırakıp, kafamın içindeki bekçi Murtaza ile yürümeye başladım. Yaşar Kemal, Orhan Kemal’in Murtaza tiplemesi için şöyle söylemişti;

Murtaza bizim edebiyatımızın her yönüyle bütün çelişkileriyle, iç ve dış çelişkileriyle insan olabilmiş, belki de tek tipidir. Murtaza, halkın bir adamıdır. Koşulların, geleneklerin yabancılaştırdığı bir tiptir. Burada Murtaza’nın hiçbir suçu yoktur kişi olarak. Dünyamız Murtaza’larla doludur. Murtaza’lar olmasaydı bu pis dünya, bu pis koşullar böylesine sürüp gidemezdi. Murtaza kendinin düşmanıdır.”

Yaşar Kemal’in Murtaza için söyledikleri susunca; bekçi Murtaza seslendi yine;

Ben bekçi Murtaza; gördüm kurs, aldım amirlerimden çok sıkı ders.”

 Bu dünya Murtaza’larla dolu diyor Yaşar Kemal. İyi ki de dolu. Yoksa nasıl çekilirdi bize bindirilen, giydirilen bu korkunç yüklerin, elbiselerin ağırlıkları…

 Güven Serin

Hiç yorum yok: