13 Ağustos 2015 Perşembe

HAYSİYETİ KONUŞMAYI DÜŞMANA BIRAKMAYIN !


Kamera; Güven Pera Müzesi 


HAYSİYETİ KONUŞMAYI ‘DÜŞMANA BIRAKMAYIN!

  Sloven filozof Slavoj Zizek, İstanbul Modern’de felsefe meraklılarına iki saati aşan çok önemli analizlerin, tespitlerin konuşmasını yaptı.

 Can alıcı noktalardan bir tanesi de ‘Kürtlerin bağımsızlığı gerekli mi? ‘ sorusuna verdiği cevapta gizli;

 “ Vatanseverlik pekâlâ samimi olabilir… Ancak asıl, neo-liberalizm değerleri bitmiştir artık haysiyeti konuşmayı ‘DÜŞMANA bırakmayın. Bizim artık haysiyet tartışmalarına son vermemiz lazım.

 Ölüm ve öldürme üzerine barış olur mu? Suçlamaların ardı arkası kesilmezse, adalet yaratırken adaletsizlik ekilirse; yeşerecek düşmanlıkları kim yok edecek? Bugünün dünyasında uygar ülkelerin tamamı satranç oynuyorlar. Yani düşünüyorlar; kılı kırka yarıp, eğrisiyle, doğrusuyla, matematiği, felsefeyi, politikayı ve evrensel algıyı…

 Öfkenin getirisi, sirkenin küpünden çok öteye-ötelere gider… Bin yıllık birliktelikleri yerle bir eder. Refahı, güveni; her şeyi… Politikacıların ağızlarından çıkacak bir tek kelime bile, insanlarımızın bloklara ayrılmışlığının keskin taraflarını usturaya çevirir. Çeviriyor da…

 Demokrasi dediğimiz yüce şey, sadece bazı insanlardan olamayacağı; toplumları oluşturan insanların ihtiyaçları, beklentileri, yaşam biçimleri ancak demokrasi, adaletle karşılanabilinir. Acabaların, âmâların hiçbir zaman sonu yoktur.

 Konuşan, merak eden, okuyan ve öğrenen toplumların oynayacağı satranç uluslar arası sınırları zorlar. Kendi içinde güven ve huzuru oluşturmak için her şeyi yapar. Sosyal adaletsizlikler, bölgesel farklar, adaletsizlikler büyük göçleri, büyük insanlık kıyımlarını sele çevirdiği halde; ne politikanın, ne de üniversite çevrelerinin büyük seslenişi, reformlara açılacak kapıları oldu.

 Kim ne derse desin; bu ülke; yüzlerce yılın muazzam kavuşumlarıyla kaynaşmıştır. Cehaletin öfkesinden korkar. Oyuna gelmemek için kin, nefret yağmurlarını bahçesinde istemez. Uygarlığın getirilerine muhtacız. Bu muhtaçlık da gelişmişlik, kendi kendimize yetmeyle mümkündür.

 Askeri uygulamalar hiçbir zaman çözüm getirmemiştir. Demokrasi sevil irade, sivil düşünceyle uygarlık parkuruna dâhil olur. Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ve alınan yola, benimsenen reformlara bakınca; eğitimin, sanatın, ilimin niçin tercih edildiği çok daha iyi anlaşılır. Niçin barışa koşulduğu, ekonomiye çok ciddi bakılıp, kurtuluşun savaşmaktan çok çalışmadan geçeceği anlaşılmıştır.

 Politikacıların yol değiştirmesi, başka ülkelere bağlılık bizleri nerelere getirdi. Oradan oraya savrulup duruyoruz. Güya, bir tarafımız batı; bir tarafımız da doğu… Hâlbuki bütün yönler güzeldir. Batının doğu ile işbirliği, doğu da ki eşelenmesi yüzyıllar öteye gider.

 Ya bizlerin ki; ya nefret; ya da büyük aşk… Ara tonlar, ana renklerden çok daha fazla; sayılamayacak kadar çok…

 Dostlar; filozofun söylediği büyük sesleniş çok önemli; “ haysiyeti konuşmayı ‘düşman’a bırakmayın!”

 Artık, bu diyar; uygarlıkların yeniden doğuş yeri olurken; topal adaletin, demokrasinin de yükseliş yeri olmalı. Konuşarak, çözüm arayarak. Cehaletin, taraf olmanın çözümü değil; aklın, tarihin, geleceğin, yenilenmenin çözümleri… Bu halkı; önce okuma seferberliğiyle, liseye dönmüş üniversitelerle kandırdık. Şimdi işsizlik ordularıyla ince düşlere muhtaçlık içinde oyalıyoruz.

 Gözyaşı ve yokluk kadermiş gibi algılanıyor. Hâlbuki değil… Çalışmayı, düşünmeyi, güvenmeyi; adil olmayı yeniden anlamalıyız…

 Güven Serin  





Hiç yorum yok: