17 Ağustos 2021 Salı

ERBABI YAPARSA?

 


internet
                                                

                                                    ERBABI YAPARSA!

 

                                ( Eh, erbaptır, dedik, verdik dizginleri eline… )

    Yazımın başlığı argo dünyası içinde yüzenleri için hemen akla gelen sözcükleri hatırlatıyor olabilir; “ Erbabı yaparsa yorgan bile titremez…”

   Demek ki ustalık her alanda önemli bir şey… Atilla İlhan için erbap şu anlama geliyor;

 “ Eh, erbaptır, dedik, verdik dizginleri eline, halt etmişiz. Dolapçının, fırıldakçının biri çıkmaz mı?”

   İşin erbabı olamayanın insanın başına neler getireceğini bilmek istiyorsanız herhangi bir iş için “usta” diye evine çağırdığı,”erbap” diye geçinen insanların geride bıraktığı facia anılarına bir kulak veriniz…

   Atölyeme sıklıkla uğrayan bir tanıdık böyle bir erbap arayışı içerisinde evinin banyosunda yaşanan bir su sorunu için şehrimizdeki çok bilinen, çok iş yapan işyerine gitmiş.Banyosu için gerekli parçaları aldıktan sonra o büyük,o ünlü yerde çalışanlara sormuş;

 “ Sizin burada su ustası-erbabı var mı?” ; “ Olmaz olur mu ağabey” dedikten sonra, Hüseyin ustaya seslenmiş. Hüseyin usta bizim tanıdığın yanına gelmiş. Durumu dinlemiş; arkadaşımızın anlattığı soruna; “ Kolay, şu gün, şu saat hallederiz” dedikten sonra, bizim tanıdık tamir-tadilat için gerekli malzemeyi aldıktan sonra işin erbabı verilmesi nedeniyle sevinerek evine dönmüş.

   Güya erbap diye geçinen su tamircisi söz verdiği günün öğlen vakti bizim tanıdığı aramış;

  “ Abi, çocuğum hastalandı. Ben işe gelemeyeceğim. Ama yerime başka bir erbap-usta yollayacağım.”

   Tanıdık, peki dedikten sonra gelemeyecek olan erbabın yollayacağı diğer erbabı beklemeye başlamış… Bu arada yukarıdaki erbap mazeretine halk dilinde; “ Usta yalanı-erbap yalanı” derler. Nedense bu mazeret hep geçerli olur; “ çocuğum hastalandı.” Hani, eski zamanlarda “ elektrikler yoktu örtmenim, o yüzden çalışamadım” mazereti gibi ünlü bir yalandır vesselam…

   Biz konumuza geri dönelim. Erbap gelemeyince diğer erbap gelmiş. Genç bir erbap; güya! (…) Bizim tanıdığın içine bir şüphe düşmüş. Yapılacak iş epey titizlik isteyen su işi. Bir yanlışlık nelere yol açmaz?

   Tanıdığın gençlere olan güveni, inancı ağır basmış. Banyoda yapılacak olan işi göstermiş. Genç erbap, İngiliz anahtarını tutuşundan, çözeceği vidalara olan yabancılığından bu işe uygun olmadığın işin başında belli etse de, bizim tanıdık yiğitliğe el sürdürmemeye, laf söyletmemeye karar vermiş…

   Genç erbap uğraşmış, didinmiş, büzülmüş, sıkılmış bir türlü iş olmuyor. Mazereti ise alınan malzemenin tam ayarda olmadığını söyleyerek o günü kapatmış. Tamam, demiş tanıdık; yarın sizin işyerine gelir, senin önerdiğin malzemeyi alırız. Yarın akşama bu işi çözeriz.

  Bir gün sonra, genç erbabın istediği malzeme alınmış. Akşam vakti diğer gecenin senaryoları bir bir yaşanmış. Genç erbap, yine işi çözememiş. Çözememeyi bırakın; duvardan gelen ana borudaki saplamayı da kırmış.

   “Erbap olmayınca yorgan da oynar, komşular da duyar,”Halk söylemini bir kenara bırakalım nazikçe. Genç erbabın sıkılması, utanması ve mahcubiyeti karşısında bizim tanıdık, yine yiğitlik yapıp;

   “ Üzülme be kardeşim; böyle böyle pişeceksin sen.”

   Fakat genç erbap, tam erbap olmasa bile karakteri sağlam.”Bu işi ben üstüme alıyorum. Kabahat benim ağabey. Ben sana başka usta bulacağım ve bütün masrafı üstleneceğim.” Diyerek, birkaç gün geciken, bir gün suların akmamasına sebep olan, bir işin erbabı olmazsa, evin bile yıkılacağı iş, sosyolojik bir deneye dönüşmüş.

  Sonu ise tıpkı Şekspir’in oyunu olan; “ Sonu nasıl biterse bitsin, yeter ki iyi bitsin!” felsefesiyle bitmiş. Geriye kalan şey; erbap olan insanlar her alanda olması şart. Ülkemizin yönetimine sahip her alanda, erbap kişiler bu zengin, bu kadim ülkeyi nasıl uçurmazlar?

  Yaşadığımız bir sürü aksaklık, dünya ülkeleri arasında ah geliştik ah gelişeceğiz kaygıları ve bir türlü bitmeyen dış mihrak saldırıları her daim her alanda erbap denen o büyük meziyete uzak kalışımızdan kaynaklanmıyor mu acaba?

   Selimiye, Süleymaniye, Şehzadebaşı, camilerine bakınca ne görüyorsak; işin erbabına verilecek her yapıt-görev-sorumluluk; bir eser olarak görünecek, yükselecektir bu toprakların bitmeyen, dinmeyen çileleri içinde yaşayan insanlarımıza…

Güven SERİN  



2 yorum:

Zeugma dedi ki...

Erbab olayı anlattığınız şekilde geleneksel sanırım. Bir o kadar da can sıkıcı. Bixim de başımıza gelmişti. Siparişimizi söz verdiği tarihe yetiştiremeyen ve sanırım 5 kez falan tarih verip hiçbirinde teslimat yapamayan marangozdan, benim sinirlenip de söz verdirmem sayesinde ürünü alabilmiştik. Ancak sonradan öğrendik ki fabrikasyon ürün satan bir mağazadan parayla satın almış. Zaten istediğimiz modelle fazla alakası yoktu. Kızmadık ama bir daha da sipariş iş yaptırmadık.
Bu durum Almanya'da çok düzenli işliyor yalnız. Lise bittikten sonra Abitur denen bir sınavla üniversiteye gitmeyip sadece teknik eğitim alacak öğrenciler ayrıştırılıyor.
Sizin anlatınızdaki genç erbabın dürüstlüğü hayranlık verici bu arada. Konuya dair fikirleriniz ve verdiğiniz örneklerle çok güzel bir yazı çıkmış ortaya. Kaleminize sağlık Güven Bey...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Çok teşekkürler Zeugma,katkılarınız için ve bir türlü sağlıklı,düzenli bir yaşama el birliği ile gelememiş olmanın hüznü ile...