17 Kasım 2015 Salı

34.KİTAP FUARI ARDINDA KALANLAR


Kamera; Güven 34.TÜYAP KİTAP FUARI


Kamera; Güven


Kamera; Güven  Gönül Adamı-Güneri İçoğlu


Kamera; Güven  Nur Yazgan-Yavuz Ekinci

"Edebiyat ve Felaket" konusu işlendi.


Yavuz Ekinci ile yer değişikliği


Kamera; Güven  Kemal Kocabaş

Köy kokusu; o bildik organik kokunun yüze vuran ışığı...


Kamera; Güven  Enis BATUR

 Bilgi deryası içinde boğulmadan kalıp,insana hakiki bir
bilgelikle süzülen nadide bir eser olan usta;teşekkür ederim.


34.KİTAP FUARI ENİS BATUR

"Bu Kadar Kitapla Neyi Nasıl Yapacağız?" 

Seçici olma zamanı geldi; en pahalı olan zaman,en nadide
eseri; ömrümüzü taşıyor...



34.KİTAP FUARI ARDINDA KALANLAR

  15 Kasım geçen yılın tekrarlanan zamanı bu yılda tekrarlandı. Son gün; Kitap Fuarının 15 Kasım Pazar günü 20:00’da biteceği günün içinde kitap fuarında, kitap severlerin, gençliğin, yaşamın öğretiliriyle öğrenmeye muhtaç olan insanların içinde olmanın onurunu yaşadım.

  33. Kitap Fuarı ne yazık ki bu kadar etkilememişti beni. Bir şeyler vardı eksik olan; renge, görsele dair. Bu yılkı ise tam bir renk şöleniydi. 140 Bin çocuk, 558 Bin kişinin katıldığı edebi şölen… Her insanın, her yaşta canlının kendine bir şey bulacağı, sevdiği yazarı, şairi, çizeri görebileceği yer tıklım tıklım insan kokuyordu.

  Bir çay, küçük bir kahvaltı molasından sonra duru bir pınarın akıntısı gibi akan insanlar arasına karıştım. Çocuklardan delikanlılara, olgun, yaşlı her türlü insana kadar… Kimi sevdi yazara, çizere kitap imzalatıyor. Kimiyse söyleyişi yapıyor yılda bir yakaladığı edebiyatçılarla.

 34. Kitap Fuarına gitmemin en önemli amacı Enis Batur’un “ Bu kadar Kitapla Neyi Nasıl Yapacağız” isimli söyleyişi etkinliğine katılmaktı. Enis Batur sonuz bilgi deryası içine dalmış, boğulmadan kalmış oldukça endir insanlardan; edebiyatçılarımızdan sadece birisi…

 Diğer amacım ise Nur Yazgan ve Yavuz Ekinci’nin etkinliğe katacakları “ Edebiyat ve Felaket” konulu söyleyişlileri için oldu.

 Bir kez daha sizinle paylaşmak isterim. Koşulsuzluğun emek yolculuğu her daim ödüllendiriliyor. Bir parça erken gitmem sayesinde kitap dünyasının içine karıştığım gibi, ressamların, heykeltıraşların çalışmalarına da; o sonuz dünyanın çekimine de kapıldım. Her sanatçı kendi arayışını tuvale, kaidesinin üzerine taşımış. Birbirinden değerli onlarca, yüzlerce eser…

  Dikkatimi çekenlerden birisi de gençler, çocuklar karikatür stantlarına oldukça önem veriyor. O gizli dünyanın engebeli tepeleri, vadileri, bereketli ovaları, gizemli tünelleri her şeyden önce insan aklının yaratıcılığı belli ki onların dikkatini çekiyor. Sevindirici bir şey; insanın en çıkmazda dahi insan aklını, becerisini, mizahını seçme ustalığına sahip olması.

 Bende gençlerin yaptığı gibi kısa bir dolaşma turundan sonra mizah standına yaklaştım. Leman’ın ünlü çizeri de oradaydı. Güneri İçoğlu. Mizahın ustalığını imzaladığı kitaplarda ki farklı düşüncesiyle de ortaya koyuyordu. Kitap ayracı olarak biriktirdiği çınar yapraklarını imzalıyor. Aynı zamanda almış olduğunuz karikatür kitabının iç sayfasına beş on saniye içinde bir karikatür çizerek size demli yorgunluk çayı ikram ediyor.

 Nur Yazgan ile Yavuz Ekinci’nin “ Edebiyat ve Felaket” etkinliği iki yazarı yakından tanıma imkanı oldu. Her ikisinin farklı dünyaları, algıları ve sanat anlayışı dinleyenlerin önüne serildi. Nur Yazgan anlatacağı konuya ne kadar uzak kaldıysa, Yavuz Ekinci ise çok az konuşarak, en sade, en al sözcüğün bile edibi felsefe için ne büyük önem kazandığını; dinleyenleri düşüncenin arayış yolculuğuna sürükledi.

 Çağın felaketlerine tanıklık eden yazarın, çizerin, şairin ne kadar etkilenip kendi eleğinden, süzgecinden geçirdiği olayları ne kadar sanat ve zanaat ile buluşturacağını düşünmeden edemedim.

 En son katıldığım etkinlik ise oldukça güncel bir sorun. Bu sorunun içinde olan, kitap deryası içinde yüzen bir insan; Enis Batur tarafından Büyükada Salonunda dile geldi. Kütüphanesinde ki kitap sayısı 15 Bin rakamını çoktan aşmış yazarın “ Bu Kadar Kitapla Neyi Nasıl Yapacağız” etkinliği bütün kitap severler için çok önemli bir hatırlatışı, ciddi bir yol ayrımını yine edebiyatın seçkin, kalıcı sözcükleriyle anlattı.

 Enis Batur’un itirafı şuydu; kütüphanemde 15 Bin kitap varken bunların birçoğunu şu ana kadar okuyamamış yaşı 65’e gelmiş bir yazarın muhtemelen geri kalanı hiçbir zaman okuyamayacağı halde bu kadar kitapla, neyi nasıl yapacağız?

 Muazzam bir ayrıntıdır bizler için. Tercihlerimizin, yaşama akacak olan anların; kısacası yaşamın iplerinin ölümlü olan beden ve irademizin elinde olması için harika bir buluş… En çoğuna sahip olalım, en zengin, en şöhretli olalım derken en değerli, en nadire ömürlerin nasıl da o muazzam telaş, gurur, gösterisi içinde hiçliğe karıştığının hazin, edebi, sosyolojik bir anlatımıdır…

 Ustadan en güzel öneriyse güne, uyandıktan sonra yüzümüzü suyla kavuşturmanın onuruyla bir kahve içiminde seçtiğimiz bir küçük metni okumak oldu. Derinlemesine okumak ve irdelemek… Bu küçük metnin bile bizi bir başka yolculuklara çıkaracağının farkında olmuş bir insan olarak içten ve çok az yaptığı insan gülüşüyle anlattı.

 Güne küçük bir metin ile başlamak oldukça önemli bir seçenek. Tıpkı her gün sevdiğimiz bir resmi, karikatürü, şarkıyı da derinlemesine irdeleme, anlama ve anlatma hakkının edebi, sosyolojik, felsefi seçeneklerine sahip olabilme hakkımızın olduğu gibi…

 Güven Serin 






Hiç yorum yok: