26 Nisan 2014 Cumartesi

RAŞİT BEYİN CENNETİ


Kamera; Güven Karahisar Bağlar Mevki Tekirdağ


Kamera; Güven Karahisar Bağlar Mevki tekirdağ


Kamera; Raşit Bey Raşit Beyin Cenneti...

Tütsü ve bizi arıların hırçın iğnelerinden koruyan elbisemiz;
döngünün güzel zanaatini göreceğiz.


Kamera; Güven Karahisar  Tekirdağ

Kovanları kontrol ettik. Gelişmeler iyi...


Kamera; Güven   Karahisar Tekirdağ

Arı Dünyası, yaşamın mucizelerinden sadece bir tanesi
Bahar, arıların pupa yelken yaptıkları zaman;büyük koşu..


Kamera; Raşit Bey
Bağ-bahçe işi, arıcılık hiç de kolay değil; balı yemek,
meyveyi yemek oldukça kolay, ama biraz yakınına gelince
o harika süreç, sadece sevgiyle güzel bir bütünlüğe
dönüşüyor.


Kamera; Güven Raşit Beyin Kulübesi, kokular ve renkler;
büyük çeşitleme,soylu gösteri...


Kamera; Güven Karahisar Tekirdağ

RAŞİT BEYİN CENNETİ

  Üretmek, tüketmekten çok öte var etmek demek… Var etmenin oldukça bonkör paylaşımları vardır, varlığın güzel bereketi hatırına.

  Bugünün modası tüketmek üzerine; neredeyse 24 saat tüketiyoruz. Üretim olduğu, tüketimin bilincine vardığımız sürece keyfine diyecek yoktur. Piyasa ekonomisini, insanların sosyal dengelerini kendi adaleti içinde buluşturur; arz ve talep doğrultusunda herkes mutlu olur.

  Üreten insanların yakınında geçti çocukluğum. Tarhana üreten, kuskus, keşkek, aşure üreten… Hasır, halı dokuyan, turşu ve reçel üreten insanların nasırlı ellerinin nurlu bakışları içinde üretmenin ılık esintileriyle beslenerek; kavak ağacının gürültücü hışırtılarını, ılgın ağaçlarının Meriç Nehrine el sallamalarını görerek büyüdüm.

  Şimdi, denizinde balık olmayan, plajları girilmeyen ama içinde binlerce iyi insanı barındıran şehirde yaşlanıyorum. Geceyi, günü, yağmuru, güneşi, rüzgarı izliyorum Marmara Denizinin gelgitleri eşliğinde.

 Bu şehirde de üreten insanlar var hâlâ. Raşit Bey de o insanlardan sadece birisi. Yaşını sormayın, sorduğunuza pişman olursunuz. Ve insan denen canlının uğraş içinde, üretim içinde, yaratıcının verdiği bedeni sevgi dolu ruh ile sarmaladığında nasıl genç kalınacağını da Raşit Bey’in duruşunda görebilirsiniz.

  Raşit Bey ne üretiyor derseniz; bal üretiyor derim. Meyve üretiyor derim. Çiçek üretiyor, doğal hayat ile bir arada yaşamanın nezaketini üretiyor.

 Raşit Bey’in arılar ile dostluğu 6-7 yıl önce başlamış. Karahisar Köyü sınırları içinde Bağlar Mevkii’nde babadan kalma tarlayı bahçe haline getirmiş. İçinde 300 yüz ağacın olduğu 45 arı kovanının bulunduğu üç boyutlu bir bahçe.

 Hatmi çiçekleri, zambaklar, erguvanlar, Biberiyeler, Çiğdemler; erik, armut, ceviz, nar, dut, şeftali, ayva, kayası, üzüm ağaçlarıyla koyun koyuna…

 Lila, sarı, yeşil, mor, kırmızı, pembe ve eflatun renklerinin rüzgarla dansını izledim; bal kokan, nektar kokan arı kovanlarının çok yakınında. Böyle güzel bir davetin masalımsı bir şölene dönüşeceğini bilemezdim. Biberiye kokan bahçenin, hatmi çiçekleriyle, ceviz ağaçlarıyla süslü teraslarında dolandım; Gesi Bağlarında dolananların türküsünde olduğu gibi…

 Arıların çalışkanlığını bilmeyen yoktur. O muhteşem yolculuğun, bin bir çiçeğin büyük bir esere; bala dönüşmenin büyük uğraşı, insanın önemle üzerinde duracağı doğal gösterilerden birisi. Kırk günlük ömürleri olmasına rağmen, o muhteşem çalışma, doğanın yaşam aşkı adına… Ve bu aşk, insanlığa lezzetli tatlardan öte şifalı ilaçlar sunuyor.

 Raşit Beyin yaşam felsefesini bahçesinde çiçeklerine, meyve ağaçlarına ve arılarına gösterdiği insani dürüstlükte de görebilir anlayabilirsiniz. Sekiz Bin metrekarenin her santimine dokunan elleri, basan ayakları sanatçı titizliğinde her daim toprak ile alış verişe; tabiatın birbiriyle döllenmesine, insana inanılmaz tatlara dokunma fırsatı yaratıyor.

 İlk kez arı kovanlarına yakından baktık. Bu gezinin diğer konuğu da İlyas Bey. Onun da meyve fidanlarıyla yakın ilişkisi, şimdi arıcılık kültürüne yakın ilgi göstermesiyle olgunlaşıyor.

 Raşit Bey arıların sinirli ve hırçın gösterilerinden korunmamız için beyaz arıcı elbiselerini vermesiyle birbirine gülümseyen astronotlara dönüştük. Tütsü hazırlandı ve erguvan, zambak, yonca kokan bahçenin batı kesiminde bulunan kovanlara yaklaştık. Dumanın tatlı telaşıyla sakinleşen arıların çalışma alanlarına; peteklere baktık. Kanola nektarı, polenleriyle sapsarı olan petekler; bu sezonun ilk üretim gösterisi içindeler.

 Arı ve Bal üzerine; toprak ve meyve üzerine ne biliyorsa hiçbir sakınca görmeden anlatan Raşit Beyi dinlemek, izlemek şiirsel bir şölene dönüştü. Yonca kokulu, bülbül şarkılı şölende şu bilgilere ulaştım. Bu mevsim oluşan bal tamamıyla arıların kendi besinleri için kullanılacak. Ticari bir önemi yok. Esas bal, üç ay içinde, ıhlamur, kestane, karaçalı ve diğer yüzlerce çiçeğin polenlerinden, nektarlarından oluşacak ve o bal, bir insan, bir böcek, bir evren mucizesi olan canlılara bir armağan…

 Bu gezi bir kez daha şunu gösterdi. Üreten insanlar oldukça mutlu ve huzurlu. Paylaşımcı… Ve kendi kendilerine yetmelerinden öte var oluş aşkına, var etmenin içsel şöleniyle doğa ile barışık yaşamanın bilincine ulaşıyorlar.

 Raşit Beyin bağı, bahçesi, arıları ve siyah köpeği, doğallığın en samimi gösterisini yapıyordu. Ve bir daha, bir daha gelecek oluşumuzun çekim kuvvetiyle, öze kök salmanın, üretmenin, tüketmeye en büyük güvence olduğunu; aile ekonomilerine, insanın yalnızlığına ne büyük zenginlik ve neşe kattığını gördüm.

 Aranası cennet; toprağın, doğanın, üretimin ta kendisi…

 Güven Serin 








Hiç yorum yok: