7 Nisan 2016 Perşembe

BEDROS ÖLDÜ


Bedri Rahmi Eyüboğlu



BEDROS ÖLDÜ

  Bedri Rahmi öldüğünde sevenleri, şairin, ressamın karşısında, gökyüzünün sonsuzluğu altında yaptılar bu seslenişi;

 “ Bedros Öldü!”

 Yaşamın, yaşatmanın gizemi belki de ölüm ve ölümlerde gizli; insan değişimine, dönüşümüne, evrimin yüce yürüyüşüne belki de en önemli katkıyı yapan muazzam milyarlık serüven…

 Ara Güler fotoğrafçı titizliğinde dostu Bedri Rahmi öldüğünde kalemi şu sözcükleri haykırdı;

Şair, ressam sanat eleştirileri yazarı Bedri Rahmi dost, namı diğer BEDROS öldü. Tahmin ettiğim gibi birden korkunç bir boşluk belirdi içimde. Yıl 1975, mevsim sonbahardı. Çizdiği bütün kuşlar, ağaçlar, tekne, balıklar, balıkçılar, kahvede oturanlar, eşekle giden Anadolu köylü kadını, resimlediği bütün şahıslar, eşyalar boyalı boyalı bize yadigâr kaldı.

 Onun öğrencisi olan Fikret Otyam, kendi ölümünden önce anlattığı Bedri Rahmi için; benim öğretmenim, hocam sözcüğünden öte; “ Bu adam ağabey; bizim dostumuzdu! Bizim ustamızdı! Arkadaşımızdı; çok güzel şeyler öğretti bize. Hangi birini sayayım!”

 Fikret Otyam, hiç büyümemiş çocuk haliyle, sanatın özünü yansıtan saflığıyla esas can alıcı anlatıyı, ustası Bedri Rahmi’den onlara geçen gizemli yaşam formülünü anlatıyor;

“ Bir kere halkla el ele olduk. Hoca bizi halkın içine attı. Onun için ben, bir halk ressamı oldum. “

 Halkın içinde olmak; tam olarak nedir acaba? Anladığım odur ki; hangi mesleğin, mesleksizliğin içinde olursanız olun; yaşadığınız yere karşı sorumlu olduğunuzdur. Diğer yaşamları, kendi kutsallığınız ile ezmememizdir. Gaddarlığı değil, zarafeti, şefkati, ilmi, sanatı aramanız, aşılamanızdır…

 21. yüzyılda ne kadar da çok ihtiyaç duyuyoruz halkın içinde olmaya. Yani kendimizi yalnız hissetmemeye… Tarım Devrimini yapan insanlık, şimdi Ekolojik Yaşam, Uzay Devrimlerine hazırlanıyor. Bir taraftan da şehirleri işgal eden RANT devrimleri, gökdelenlerle insanı insandan, tabiattan koparmak için her türlü alavere-dalavere kurnazlığı içinde yol alıyor…

 Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Sitem isimli şiirinde sevgiliyi içtenliğiyle anlatıyor;

Önde zeytin ağaçları/ Arkasında Yar/ Mevsim sonbahar…

  Fikret Otyam, yaşamına, kendi ruhuna, bedenine yansıyan sevginin temelinde hocasının yani namı diğer Bedros’un öğretilerine dikkat çekiyor. Bunu ısrarla söylüyor. Bu da şunu gösteriyor dostlarım; sevgi de öğretilmeye, öğretilere ihtiyaç duyar; küçük kırıntılar, devasa bir şenliğe dönüşe bilir…

Bu kadar güzellik varsa içimde, bu gökten gelmiyor. Hocamızın bize türkü sevdirmesi, halkı sevdirmesi, köylüyü sevdirmesi, onlara ait resimlerin yaptırılması…

  Sevgili öğreticiler-ÖĞRETMENLER, size yıllardır yüklenen kutsallığın, ağır yüklerin altında ezile ezile sizler de dönüşüm yaptınız. Yani yarım yüzyılda evriminizi başka yöne; duyarlı olmaktan, duyarsızlığa doğru, bilinen memur yaşamına itildiniz.

 Görünen o ki, içinde öğreti ve öğrenme aşkı olan insanlar,sıradanlığın içinde sekiz saate sıkışan,sadece maaş ve karşılığı olan alışveriş içinde esas özüne kavuşamıyor. Yine esas olan dönüşüme, öğretilerin, öğrencilerin tohum, filiz, ağaç, meyve olmasına ihtiyaç var; insanın bir türlü tatmin olmadığı, bildik ihtiyaçları; açlık, barınma, cinsellik, zengin olma bir süre sonra yetmez oluyor; esas olan şey; kendini kendi içinden, öğretilerin maya ve hücrelerinden var etme, yeniden yeniden doğurmada gizlidir.

 Bedros öldü! Yaşam son hızla devam ediyor. Sonsuz tüketim, sonsuz arzuları, sonsuz teknolojiyle birlikte kucağımıza bırakıverdi. Oyalanacak çok şey var; renkler, desenler, sesler; anlık pırıltılar; kayan yıldızlar gibi…

 Bu ganimetleri iyi algılamak var, algılamamak var. Her ganimetin taşkınlığı, getireceği huzursuzluk, tarihin pırıltılı sayfalarında apaçık…

 Hiç yazı yazmadan, sadece söze, insana; gençlere verdiği önemin yatırımını yapan Sokrates 2400 yıldır dimdik… Bedri Rahmi Eyüboğlu’da; bir şarkı, bir resim, bir şiir de karşımıza çıkıyor;

Seni bi güzel giymişim içime gâvurun kızı
Bir kurşunda vurdular ikimizi
Gün ışır, yaprak titrer, tohum üşür
Acı güller kızarır hikâyemizi

 Güven Serin 

Hiç yorum yok: