20 Ocak 2015 Salı

SOYUT DÜŞÜNCENİN GÜCÜ


Yıldız Moran-Pera Müzesi-Arşiv

SOYUT DÜŞÜNCENİN GÜCÜ

  Dünya mimarisi, özellikle insan merkezli ülkelerin şehirleri ve bu şehirleri yücelten, huzurlu yaşam merkezlerine dönüştüren, mimari ve mühendislik hızla ilerliyor.

  Bu ilerleyiş karşısında kendi ülkemin, kendi şehrimin mimarisine bakınca donup kalmamak elde bile değil. Her tarafta donukluk, en yüksek kazancı elde etme kokuları duyuluyor. Yerden hızla yükselen binaların insan ruhunu da bedeninde öte taşıdığı belli olduğu halde; güneşten, topraktan, çiçekten, canlılardan uzaklaşan ve araç trafiği ile yaşamı zorlaştıran yerleşkeler…

  Cafe D Marin her zamanki gece buluşmamıza tanıklık ediyor. Necati Bey, İlyas Bey ve Yunus Usta soyut düşüncenin tanıdık, bildik sohbetini yapıyorlar. Şehrimizi temsil eden hiçbir hediyelik eşya almayışını, gelen turistlerin sürekli şehrimizi hediyelik sorduklarını İlyas Bey hatırlattı.

 Bu hatırlatma Yunus Ustanın oldukça ilgisini çekti. Ruhunda zanaat hisleri olan Yunus Usta, bu işin çok kolay olduğunu söyledi. Şehrimizin Rokoczi Müzesinin, Namık Kemal Evinin, Şarap Mahzenlerinin, rakısının, üzümünün, dağlarının hediyelik eşya için çok güzel simgeler olacağını gözleri parıltı saçarak anlattı.

  Onlar soyut düşüncenin derin gezintisiyle meşgul olurlarken bende onlara yakın bir öğrenim içindeydim. Önümde duran Mimarlık Dergisi ve orada yorum yapmış David Bohm’dan bir alıntıyı sesli okudum;

 “ Soyut yapısal işlerle uğraşmak zihni tazeler; bu işleri yaratmak ya da izlemek algının ve tecrübenin özüne kadar damıtıldığı aktif bir süreç gereklidir. Böylece dolaylı olarak, algısal tecrübenin doğasını tepeden tırnağa yeniden değerlendirmeyi sağlar. Sonuç olarak, yeni yapıların oluşumu ile bu şekilde elde edilen tecrübe yaratıcı bir faaliyet olarak ortaya çıkar.”

  İşini benimsemiş, yaşam kaygılarını nazikçe bir kenara atmış insanlar sadece para kazanmaktan öte, mesleklerini zarif ve faydaya dönük yapmaya çalışırlar. Hele, yaptığınız iş mimarlık, mühendislikse, şehrinizin ileri gelenleri, yöneticileri şehir meydanlarına, şehrin yaşam alanlarına önem verip, insan merkezli düşünüyorsa; üretmek için çılgına dönen hücrelerinizi zor kontrol edersiniz.

 Üretimin her çeşidi doğru sunumlarla şehir insanının refahına dönüşür. Küçük nesnelerden oluşan hediyelik eşya üretimini bile kkeşfetmeme pratiğe dönüştürmemek bu kadar zengin kültürleri olan bir ülke insanının ayıbıdır. Çanakkale, Kütahya, Avanos bu işlerin en yüksek, en geniş zirve yaptığı yerler. Şehrinizin temsil eden nesneleri, fotoğrafları orada bulunan esnafa, üreticiye aktardığınız zaman bugünkü teknoloji, imkânlar ile her gün, her hafta istediğiniz her türlü hediyelik eşya şehrinizde satışa hazır demektir…

 İlyas Bey’in Yunus Usta ile girdikleri soyut düşünce bize bu keşfi sağladı. Düşüncenin harekete, imkana, beceriye dönüşmesi, en az düşüncenin kendisi kadar yakın olduğunu görüp heyecanlandık.

 Aynı soyut düşünce şehrin hızla yaşanmaz hale gelişi için Belediye Meclislerinde tartışılıyor olmalı! Bugüne kadar şehri yağmalayan büyük popüler düşünce, şehrin yaşanmaz hale gelmesiyle yine ilk önce terk edenlerin öncülüğünü yapıyorlar. Adem Başkan zamanında başlayan, oldukça ağır işleyen şehir meydanlarının, parklarının, tarihi alanlarının açılması, bu dönemde gözle görülür bir ilerleme göstermiyor. Bu halk soyut düşüncenin ardından somut işleri görmek; her gün eziyete dönüşen yaşamını daha huzurlu, daha kentli, daha uygar ülkelerin standardına taşımak istiyor.

  Acaba Belediye Meclisimiz, Başkanlarımız bu konuda ne düşünüyorlar. Soyut düşüncenin demi oluşup artık kendi gösterisine hazır mı?

 Daniel Libeskind yüzü gülen, içinde soyut düşünceler hiç bitmeye bir mimar. Bizim şehrimize, mimarlarımıza, aydınlarımıza şu şekilde sesleniyor;

 “ Kent her şeyi hatırlatmalıdır.

   Mekanın size söylediklerini dinlemek zorundasınız. Bu seslerden bazılarını gürültü çok olduğu için duyamazsınız. Size fısıldayan sesleri dinlemelisiniz. Bu sayede mekanla çok hassas bir şekilde temasa geçebilir ve tarihe yeni bir değer katma adına sizi özgür bırakan bir bakış açısıyla denge kurabilirsiniz. Bu yüzden benim için geleneksel olan ve yeni olan arasında bir tezat yok.”

Güven Serin 

Hiç yorum yok: