2 Eylül 2010 Perşembe

PERA, SADBERK HANIM, TEVFİK FİKRET

Kamera; Güven - Pera Müzesi-İstanbul
18.yüzyıl Tuval üstüne yağlı boya
Kamera; Güven   Pera Müzesi
Ahır Kapı Feneri -M.Zeno Diemer
Pera Müzesi
Japon Medya Festival programında Yaratıcı Akıl
projelerinden birisi.Çok eğlenceli. Gidin, görün
bulunduğunuz yerden beyin sörfü yapınız:))
Kamera; Cankat Hanım Pera
Japon Yaratıcı Akıl projelerinden
Evrenin merkezinde,evrenin akışını elleriniz
ile yönlendirin lütfen :)) Yıldızlar, gezegenler,güneşler...

Kamera; Güven  Müze görevlisi Cankat Hanım
İşini seven,disiplinli,bakımlı bir hanım.
Japon Medya Festivali nedeniyle Joponların
sanatlarını anlata anlata Japonlara benzemiş:))
Biraz da loş olan yerde sordum ona;
-Siz Türk müsünüz? Gülerek, "evet Türküm"
dedi...
Pera Müzesine giderseniz en üst katta bulunan
Cankat Hanımın güzel enerjisini Yaratıcı ve
Anlatıcı Akıl ile birleştireceksiniz:))

Kamera; Güven   Pera Müzesi
18.yüzyıl Tuval üzerine yağlı boya

Kamera; Güven   Pera Müzesi
Aman dikkat! Terazinin her iki tarafı da denk olsun.
En azından denk yapmaya çalışın. Yoksa,
eninda sonunda dengeler bozulup,maddi
yükselişe geçsek de, doğanın harika
dengeleyicisi girer devreye...
Lütfen terazinin adaletine dikkat!

Pera Müzesi
Günün besini; müzenin çilekli tartı ve bir
baradk çay. Akşam 19.00 kadar Yaratıcı ve
Anlatıcı Akılların peşinde koşmaktan
yere yığılmak üzereydim. İmdadıma
Tekirdağ'lı  Sultanahmet Köftecisi yetişti:))

Kamera; Güven Sadberk Hanım Müzesi-Sarıyer
Özel izinle çektiğim fotoğraflar müzenin
zengin birikimini anlatmaya ve göstermeye
yetmez...

Kamera, Güven Sadberk Hanım Müzesi
Çini Eserler Timur Dönemi 14.yüzyıl

Kamera; Güven Sadberk Hanım Müzesi
Tombak ve Pirinç Eserler Osmanlı Dönemi

Kamera, Güven Sadberk Hanım

Çin Porselenleri 
İnsan,bakmaya kıyamıyor .))

Kamera; Güven Sadberk Hanım Müzesi
Bindallı şalvarlar,entariler, giysiler...
Bitkisel motiflerle süslenmişler.
Güzel diyarımın hanımlarının zevklerine
hayran olmamak elde değil...
Kamera; Güven   Aşiyan-İstanbul


+
Kamera; Güven   Aşiyan
Tevfik Fikret'in projesini kendi çizdiği
evi.
Şimdi, bakıma muhtaç durumda...

Kamera; Güven  Aşiyan Müzesi

Kamera; Güven  Aşiyan Müzesi
Tevfik Fikret oğlu Haluk ile birlikte
"Sevinmiyor şu yetim, ağlıyor...
Halûk dinle!"
Kamera; Güven  Aşiyan
Tevfik Fikret'in güzel "kuş yuvası" olan evinden
boğaz görünüşü ve Anadolu kıyıları 

PERA-SADBERK HANIM ve TEVFİK FİKRET



Yanı başında yaşadığımız devasa şehir İstanbul’un gölgesine, sanatına, kültürüne sığınmayı bir kültür haline getirme telaşı içindeyim. Neden telaş derseniz? Yaşamımın büyük bir kısmının yitirilmiş olduğunu söylemek isterim. Belki de en anlamlı, en olgun ve hâlen elimizde bulunan yaşamımın içini doldurmak ve belki de taşırmak istiyorum…

İstanbul, şehri Tekirdağ’ımı kültürü ile sanatı ile yutsa gam yemem! Benim korkum, İstanbul, hızla büyüyen sanayisinin çarpık yapılaşmaları, korkunç göçleri, kargaşaları ile yutacak oluşundandır… Çorlu, Çerkezköy İstanbul şehrinin yayılmacı ve çarpık kültürünün en yakın örnekleridir. Devasa sanayi kuruluşları plansız kentleşmeyi ve bir gecede binlerce insanın göçünü getirdi! Ve denetlenemeyen, denetlenmek istenmeyen sanayi kuruluşları, milyonlarca yıl kirlenmeyen, derelerimizi, topraklarımızı, toprak altı sularımızı yok etmek üzere! Ben böyle kültürlerin gelmesinden, başköşeye bağdaş kurmasından korkarım…

İnsan hiçbir şey yapamıyorsa, yapabileceği muhakkak küçük şeyler vardır. Ve insan birazcık okur-yazar ve birazcık da kendi kendine yetiyorsa, sıradan miskin günlerini, biraz sıra dışı yapmak zorundadır! İşte bende sıra dışı bir günün peşine takılıp, bir günde, yani 12 saatte neler yapılabileceğinin İstanbul’una sığındım.

Tekirdağ şehri olarak, hem şanslı hem de çok şanssızız İstanbul’a yakın bulunmaktan dolayı. Ve ben de bana düşen bu şans kırıntısını kocaman bir ekmeğe, değerli okuyucu ile paylaşılacak paha biçilmez bir gezi hazinesine dönüştürdüm. Elbette paha biçmek bizim işimiz değil! Gönülden, istek ve inançla yapılan işlerin pahı da olmaz. Bizim için en anlamlı olan, sanata, sevgiye bir kişi dahi kazandırsak kendimi şanslı bir adam gibi hissederim.

Gezimin ilk durağı Pera Müzesi oldu. Pera Müzesi daha 5.yılında olmasına rağmen müzecilik adına çok önemli katkılar sağlıyor. Müzeciliğin sadece seyir olmadığının, can sıkıcı yerler olmadığının harika bir gerçeğidir Pera Müzesi. Temiz ve bakımlı. Disiplin içinde çalışan personel, her an hizmet vermeye hazır durumda. Bir ve ikinci katlar müzenin kendi eserlerinin Sevgi ve Erdoğan Gönül Galerilerisinin olduğu yerdir. Diğer katlarda da güncel eserler süreli zaman içerisinde sanatseverlere gösteriliyor.

Pera Müzesi sadece müze olmaktan çok yaşayan ve yaşatan canlı bir öğreti mekânı haline gelmiştir. Peracafe de dinlenme, çay kahve içme, meşhur çilekli tartlarından yemek; müzenin heyecanı, size sunduğu o günün öğretileri ile birlikte ayrı bir tat oluşturuyor.

Pera Müzesinde 3 Ekim’e kadar sergide kalacak Japon Medya Sanatları eserlerini görmenizi, izlemenizi ve günlük hayattan biraz sıyrılmanızı gönülden istiyorum. Bu müzeyi tanımak ile hayatınıza çok önemli bir dostu davet etmiş olacaksınız! Yaratıcı Akıl ile Anlatıcı Akılın odaklandığı Japon Medya Sanatları Sergisi bence müzecilik adına da harika bir başarıdır. Pera Müzesi çalışanlarını, yöneticilerini ve katkı sağlayan herkesi kutluyorum.

İkinci durağım biraz zorlu ve uzun bir yolculuktan sonra Sarıyer’de bulunan Sadberk Hanım Müzesi oldu. Bu müze, yan yana bulunan iki güzel yalının birleştirilmesi ile meydana gelmiş. Küçük sevimli bir bahçesi ve bahçesinde bulunan yaşlı ağaçları da ayrıca altında çay içmek klasik müzik dinlemek için çok ideal. İdealdir diyorum, Sadberk Hanım Müzesini gezip de kültür yorulması yaşamayacak olan yoktur!

Koç Vakfının Türk Halkına harika bir eserler müzesi kazandırdığını kendi gözlerim ile gördüm. Ve bir şeyi daha gördüm ki, şehirlerin kaderlerini değiştirecek hantal bürokrasiler değil; ARİSTOKRAT AİLELERDİR… Koç Vakfı, Sadberk Hanım’a, Sevgi Gönül Hanım’a beni belki de görebilecekleri bir yerden, şehri Tekirdağ’ımdan gönül elini sallıyorum. Zaten, Sadberk Hanım da, Sevgi Hanım da, ancak manen görebilirler bizi! Onları rahmet ile anıyor, şükranlarımı sunuyorum…

Sadberk Hanım Müzesi ne kadar uzak olursa olsun, İstanbul’un en ücra köşesinde bulunursa bulunsun, boğaz manzaralarını sindire sindire, şiirleri okuya okuya gidilmeli ve görülmeli. Görülmeli, 4–5 bin yıllık tarihlere yayılmış sanat eserleri. Görülmeli bir müzenin, müzeciliğin eserlerine verdiği önem nasıl oluyor diye…

Sadberk Hanım Müzesinde yok, yok! Ne isterseniz o var! Arkeoloji Bölümü ağzına kadar eserler ile dolu. Hepsi de bakımlı ve görülmeye değer dönemlerin göz nuru eserleri. Sanat ve Tarih Bölümü ise unutamayacağınız eserler ile süslenmiş. Çiniler, Porselenler, Seramikler, Elbiseler, İşleme Sanatları, Pirinç, Gümüş Eserler…

Kısacası dostlarım bu müze, dünya müzeciliğine kendi çapında baş kaldıracak ağzına kadar kültür, sanat, arkeoloji ile dolu iki yalıdan oluşuyor…

Üçüncü durağım ise Sadberk Hanım Müzesinden sonra Aşiyan’da bulunan Tevfik Fikret’in Evi oldu. Sanırım Aşiyan’da bulunan Tevfik Fikret’in Müzesine çıkarken ölseydim, gözlerim açık gitmezdi. Çünkü sanata, öğrenime, öğretiye tırmanıyordum. Müze saat 16.30 da kapanıyordu ve ben hâla müzeye giden yolun en altında bulunuyordum. En az 15 dakikalık yürüyüş yapmam lazımdı. Sükûnet içinde uyuyan mezarlık sakinlerini, boğaza heybetle bakan servileri selamlamaya bile zamanım kalmadan tırmandım yokuşları.

Soluk soluğa çıkmış olduğum yokuşun tepesinde Tevfik Fikret’in beyaz badanalı ama oldukça suskun, bitkin evi büyük çamların arasında bekliyordu. Müze gezme saati bitmişti. Gün sonu bayrağı asılmak üzereydi. Ve ben yazı insanı olmama o an şükür eğledim. Yönetimde bulunan müze araştırmacısı Ata Yersu’ya durumu anlatınca çok yakından ilgilendi. Ve gördüm ki, yerel basın, ulusal basın kadar önemli ve saygınlık içerisinde misafir ediliyor.

Terlemiş bedenimin suları tüm eşyalarımı birbirine yapıştırmış ve Pera Müzesinde yediğim son yudum çilekli tartın enerjisi ile Aşiyan Müzesindeydim. Müze adeta dökülüyordu. İki güzel ve müzecilik adına çok önemli işler yapan müzeleri gördükten sonra Tevfik Fikret’in Evine acımamak elde değildi. Bu müzenin yönetimi İstanbul Belediyesine verilmiş. Ne hazindir ki, her yıl sökülen, dikilen çiçeğe milyonlarca parayı harcayan Belediye, bu güzel yeri, edebiyat tarihimiz için çok önemli bir yazarımızın müzesini unutmuştu.

Tevfik Fikret fikirleriyle Atatürk’e de öncü olmuş bizim çağımızın çok ilerisinde bir insan. Ona sadece yazar, şair, mimar demek doğru olmaz. O gerçekten bin bir yetenek…

Aşiyan’da Tevfik Fikret’in “kuş yuvası” dediği bu yerde olup iç burkulan manzarayı gören bir insanın gözleri ile baktım boğazın muhteşem manzaralarına. Gemiler, kayıklar, tekneler, tankerler geçiyor birbiri ardına. Ve boğaz, o muhteşem sular; bir yönden bir yöne akıyor… Tıpkı kültürlerin, insanların, yaşamların aktığı gibi…

Tevfik Fikret’in için sevindirici bir haber; müze idarecisi Ata Yersudan geldi. Sanırım bir ay içinde yenileme çalışmaları başlayacakmış. İnşallah çok geç kalınmış, orijinal eserlere bir şey olmamıştır diye teselli verdim 12 saatlik hiç durmadan koşuşturan fani bedenime…
Güven
































6 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben 55 senelik istanbul`lu olarak bugün, yarın diyerek hala benim tarafınmdan keşfedilmeyi bekliyen istanbul..Sizi kıskanasım geldi dermişim..Ne hata önüme çıkan engellere sen dur bakalım ben keşfe geçmişimi, kültürümü görmeye gidiyorum dememekle ne büyük kayıp etmişim hayatımdan..Bunları hatırlattığınız için ve de bilgilendirdiğiniz için binlerce teşekkürler Güven bey..

GÜVEN SERİN dedi ki...

Gezgin Güven gezemeyenler için de gezer.:)) Kim bilir bazı şeyler için hâla geç değildir...Ama illah bir yerden başlayacağım derseniz; İstanbul harika sunumları ile size "buyur" der! Sarıyer'den, Beyoğlu'dan, Tophane'den, Moda'dan, Sultanahmet'ten...

Saygılarımla efendim.

Hamiyet dedi ki...

Merhaba Güven, yine güzelliği, sanatı sunmuşsun bizlere. Bu hoş anlatım ve görsel şölen için teşekkür ederim.
Pera müzesine gittim ama Sadberk Hanım Müzesine henüz gitmemiştim ve şu an öğrendim ki çok büyük bir kayıp halindeyim çünkü Arkeolojiye, seramik ve çini sanatına merakım oldukça fazla ve burası resmen bir sanat cenneti. Mutlaka en kısa süre içinde gitmem gerektiğini anladım.
Tevfik Fikret’in evi için yapılacak olan çalışmalarında kısa süre içinde yapılmasını temenni ediyorum.

Hayırlı günler arkadaşım.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Merhaba Hamiyet.Bu şölene gelmeniz,katılmanız adına ben teşekkür ediyorum. Umarım ki en kısa zamanda boğazın türküsünü söyleye söyleye Sadberk Hanım'a gidersin.Bir gününün sadece bu müzeye ayır! Sindire sindire ciğerlerine çek... Beden hücrelerin bu müzenin kokusunu, kültürünü tüm bedeninde hapsetsin ve kültür çılgınlığı yaşasın... Sonra, o çılgın beden, çığlıklar atsın.Her soluk alış verişinde insanlara,insanlığa kültür mikropları bulaştırsın :)) Ne güzel temmenniler değil mi?

Hamiyet dedi ki...

Ne diyebilirim ki harika :)
Güven, temennilerine teşekkür ediyorum.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Sayglarımla Hamiyet. Kötülüğün,körlüğün imbiğinden süzülen damlaları da yetinmesini bilenlere yeter diye düşünürüm ben...

Bu arada,tabiatın bedeni ne kadar deşilirse deşilsin o, güzellikler, güzel düşünceler üretmeye ve onları desteklemeye devam edecek...