Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi-Eskişehir
Kamera; Güven
Eskişehir Büyükşehir Senfoni Orkestrası
Elleri öpülesi ustalar...
Kamera; Güven Lüküs Hayat
Oh ne güzel şey/Yan gel yat/Keyfine bak...
ESKİŞEHİR-LÜKÜS HAYAT;illa... Yani...
Siz bilirsiniz...
LÜKÜS HAYAT
Kulağa ne kadar da hoş geliyor bu sözcükler; “ Lüküs Hayat”
Oynanan bunca şans oyunu, girilen nice kurnazlık savaşı lüküs hayatın kuş tüyü
nazik seçenekleri içindir…
Beyaz atlı
prenslerden tutun da, kurulan nice düşlerin en hakiki heyecanıdır lüküs hayat
beklentileri… Büyük; çok büyük eşyalar, arabalar, yalılar, davetler ve asıl
önemli olan o büyük gurur; GÖSTERİŞ, lüküs hayatın çemberi içindedir…
Lüküs Hayatın bir de
müzikali vardır. Muhsin Ertuğrul, Cemal/Ekrem Reşit Rey kardeşler ve şarkı
sözlerinin bir bölümü Nazım Hikmet olmak üzere dev bir kadronun yarattığı bu
efsane oyunu işiterek büyüdüm.
Dillere destan bu
oyunun sanatın mizah, müzik, görsellik ve oyunculuk şölenini görme imkânı bu
zamana denk geldi. Üstelik şehrimden çok ötede bir şehirde; Eskişehir’de…
Eskişehir, kent olmak isteyen, yaşadığı yere kent unvanı vermek isteyen; bu
unvandan öte halkının bilincini, iradesini, huzurunu, yaşam kalitesini
arttırmak isteyen her yöneticinin; hangi konumda olursan olsun; hatta kendi şehrinde
aradığını bulamayan her sanatseverin uğrayacağı bir kent…
Eskişehir kent olma
yolculuğunda dur durak bilmiyor. Kutluyorum! Eskişehir Atatürk Kültür Sanat ve
Kongre Merkezi, 1133 kişilik salona bilet bulmak mümkün değil. Günler
öncesinden bitmiş. Çünkü sahnelenen müzikal Lüküs Hayat… Neredeyse herkesin
peşinden koştuğu yaşam biçimi;
Şişli’de bir apartman/Yoksa eğer halin yaman/Nikel- kübik
mobilyalar/Duvarda yağlı boyalar.
İki tane otomobil/Biri açık biri değil/Aşçı, uşak
hizmetçiler/Dolu mutfak, dolu kiler
Hey/Lüküs hayat, lüküs hayat/Bak keyfine yan gel yat/Ne
güzel şey/Oh ne rahat
Lüküs hayatın şarkı
sözcükleri böyle yayıldı 1133 kişilik salona. 1133 kişilik dedim de, biletler
günler öncesinden satılmasına rağmen, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler
Temsilcisi İlkay Altıntaş Tekirdağ’dan Eskişehir ziyaretimizi, şehrime
aktaracağım kültürel dönüşümün yararını doğru bulmuş olmalı ki, basın
kontenjanından ricamız üzerine yer ayırdı. Teşekkür ediyorum. Böyle bir
ayrıcalık olmasaydı, Lüküs Hayatın bana yansıyan efsaneye dönüşmüş bir sanat
olayını belki de görmeden olgun dönemin akışını, başka şeylere yoğunlaşıp geçin
gidecektim.
Lüküs Hayat aynı
zamanda Eskişehir seyircisinin sanatsal olgunluğunu da ortaya koyuyor. 2014
Ekim ayı itibariyle sahnelenen bu oyunu izleyen, dinleyen seyirci sayısı 12
Bini geçmiş. Eller acıyana kadar alkışlamak geliyor içimden…
Ya oyunun
sahnelendiği Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi; mekânın sanat ve sanatçıya
açık, ferah yüzü; Koyu Karmen Pembe, kırmızı ve kayısı renklerinin hâkim olduğu
uzaysal bir görünüm içindeki büyük salon; ırmaklara akan derelerin gizemli,
dolambaçlı yolculuğu gibi; kendi hiç yolculuğumuzu, kendi ırmağımızı o büyük
denize getirecek başlangıç gibi…
Salonu dolduran 1133
kişinin yüzü, salona, oyuna; kısacası; müzikale, tiyatroya, mizaha hiç de
yabancı değil. İnsanların önemsenip, gelişen dünyanın gelişen mimarisi,
mühendisliği ve yaşam koşulları dikkate alınarak yapılan mekânların önemi
burada çok daha iyi anlaşılıyor. Temiz tuvaletlerinden, çay salonuna,
otoparkına, vestiyerine ve o görkemli sahneye kadar…
Lüküs Hayatın
neredeyse bir yüzyıllık eskimeyen öyküsü, sesleri, insanın sanatsal bölümüne
süzülen nefesleri; sadece oyunun kendisinde gizli değil. Oyuncular ve Senfoni
Orkestrası ve Dansçılar, görünmeyen teknik ekibiyle oldukça kalabalık, ,önemli
ve işini çok iyi bilen sanatçılardan, zanaatkârlardan oluşmuş.
Sahnenin hemen önünde
“çukur” denen yerde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası
Sanatçıları adeta gizlenmiş durumdalar. Sahneyi hiçbir şekilde engellemiyorlar.
Kemanlar, Viyola, Viyolonsel, Kontrbas, Flüt, Abua, Klarnet, Fagot, Trompet,
Saksafon, Piyano, Vurmalı Çalgılar…
Sahnenin hemen
önündeki kayısı renkli koltuklara huzurlu bir beden içinde yaslanırken açılan
sahne, o derin sanatsallık; görselliğin, anlatılan esere katkı veren arka
nesnelerin önemini de anlatıyor.
Oyun başlarken bu
derinliğe katkı verecek sanatçılar bir bir ortaya çıkarken; bizim gibi sıradan
insanlardı. Yaklaşık 2,5 saat sonra, her oyuncu bir idol olmuştu. Sanki hepsi
birer mit; kendi zamanlarından geçici olarak bu zamana; Eskişehir Atatürk Sanat
ve Kongre Merkezine misafir gelmişti.
Sanat böyle bir şey;
hakikisi yapılırsa; mekânıyla, yöneticisiyle, oyuncusuyla, seyircisiyle,
halkıyla buluşuyor; sımsıkı; yürek yüreğe; içten içe; insanlığın kanayan
yaralarına, kokmuş nefeslerine yepyeni bir insanlık dönüşümü, farkı sunuyor…