Sayfalar

25 Mart 2015 Çarşamba

SUSMA HAKKI



Kamera; Güven -Moda 
Kendinizi keşfetmenin en iyi tarafı,zamanla
oynama hakkı elde edersiniz; bir anlığına veya
bir süreliğine sesleri, nesneleri dondurabilirsiniz...



SUSMA HAKKI

 Kulağa ne kadar güzel geliyor. Susmanın konuşmak kadar yüce olduğunu herkes bilir de, döngünün içerisinden ses yerini başkasına kaptırmamak için bir ömür susmamış olanları düşününce…

  Susmayı herkes yapar; yapmalı da. Her susuşun öğrenme, anlama ve irdeleme kapılarını açacağı bellidir. Kişilerin susması güzel oluyor da; halk adına seçilmişlerin, yine halk için atanmışların susmasını anlayamıyorum.

 Kim bilir kaç kez yazdık durduk. Sadece ben değil, bir sürü gazete, yazar şehrin olmayan kaldırımından, yolundan, sokağından, yine olmayan park yerlerinden söz etti de bir türlü yeterli ve gerekli cevap alamadık.

 Hâlbuki göreve gelmeden önce ne büyük heyecan içinde eller sıkılır. Sözler verilir… Ya sonra? Sonrası malum; şehir henüz bebeklik devrinde; köy ile kasaba arasında gidip geliyor… Nasıl olsa bu memleketin insanın zamanı bol… Kim bilir kaç nesil bekleyeceğiz daha; yaşadığımız yerin kent oluşunu düşleyeceğiz; susarak…

 Şehri kent yolculuğunda düze çıkaracak denizimiz, deniz boyu eğlence, dinlence, turistlik mekânlarımız suskunluk içinde kendi zamanını bekliyor. Yıllardır boş duran, ıssızlığıyla insanları korkutacak yer hale gelmiş Ekmekçi oğlu Parkı da susma hakkını kullanıyor. Şehrin bu kadar güzel yerleri olup da bu kadar başıboşluğa terk edilmesi çok zor bir problem olmalı…

 SGK’ya gidiyorum. Elimde üç tane evrak! Yıllardır tanıdığım memur; susma hakkını kullanıyor. Günaydın diyorsun, günaydını duymuyor. İyi günler diyorsun, yine duymuyor. Saate bakmaca bir dakikalık kayıt işim var; bilemedin iki dakika. Yalnızım, çok işim var deyip yarın uğramamı söyleyip susuyor… Yıllardır yaptığı şeyi yapıyor; acı çekiyormuşçasına acı vermek için daima, aynı şeyi; bekleterek acıtmayı…

 Bazı Kurumların gizemini bir türlü çözemedim. Yönetilmeleri, halktan kopuk oluşları ciddi bir meseledir. Sanki hizmet vermek, insanları huzurla yollamak suçmuşçasına bütün insani değerleri yok sayıp en zor olanı yapıyorlar; susma haklarını kullanıyorlar.

 Aynı SGK müfettişleri esas görmesi, konuşması gereken yerlerde; inşaat tepelerinde hiçbir güvenlik önlemi almadan çalışan karı yağız delikanlıların sigortasız, iş güvenliksiz oluşuna da sessiz kalıyor. Tıpkı Tuğla Fabrikalarında yıllarca sağlıklarından olan, sosyal güvenceleri olmayan genç insanların bilindiği halde, görülmeyip, konuşulmaması gibi…

 Kurala uyan, yüklenici firma, fabrika sahiplerine teşekkür ediyorum. Sadece kanunların korkusu değildir insan olmaya sebep. İnsandan en iyi verimi almanın da gereğidir; doğru, dürüst, kuralına göre insan çalıştırmak…

 Daha iki gün önce şehrin en işlek caddesi üzerinde inşaatın iskelesinde hiçbir güvenlik önlemi almadan çalıştırılan genci gördüm. Ah düştü ah düşecek gibi geldi; korkumu, sesimi içime gizleyerek hızlı adımlarla uzaklaştık oradan. Tıpkı diğer sessizlerin, sürekli hak-adalet-hukuk isteriz diyenlerin yaptığı gibi; susma hakkını kullandım.

 Bu makaleye kadar; eğer ki gazetem, köşem, yazın sanatına gönül vermişliğim olmasaydı; bu suskunluk girdaba dönüşecek sevimli bir rüzgâr gibi gün sayardı.

 Susmanın edebi anlamı oldukça büyük! Yazarı, şairi, filozofu besleyen en hakiki duruş biçimidir susmak. Suskunluğun hakkını veren yazarlardan en önemlilerinden birisi de Enis Batur’dur. Şair arkadaşı Şavkar Altınel onun için , “ Enis kadar az konuşan birini tanımadım” diyor.

 Enis Batur da az konuşmadığını savunuyor. Ama öyle bir edebi savunma ki, insanın içinde bir dere daha akmaya başlıyor; bir küçük fidan ağaç olma yolunda yükseliyor göğe; belik üzerinde kuşları, kelebekleri de olacak zamanla.

 “Az konuşmuyorum, çok susuyorum. Aynı kapıya çıkmıyor mu denilebilir, çıkmıyor; Biriyle birlikteyken, sürenin yarısında susmamızda gariplik yok, öbür yarısında konuştuğumuza göre. Birlikte susulduğunda karşımızdakiler tedirgin oluyor, farkındayım, bense doğal karşılıyorum bunu; Susmak elle de sıkılmak anlamını taşımıyor; sessiz duruşu, sessiz kalışı paylaşmak pekâlâ besleyici.

 Sorun, sanıyorum, çoğu insanın suskuyu alt etmesi gereken bir davranış sonucu olarak algılamasından doğuyor. İnsan, yalnızca bir başınayken mi susma hakkına sahip? Birlikte susmaktan zevk alan birisiyim, kendime yakın bulduğum kişilerle.”  Edebiyatçının susma hakkı böyle bir şey; yok etmek, zarar vermek, mutsuz etmek adına değil; daha da var etmek, varlığı varlıkların önüne sermek adına…

 Susmayı iyi yapanlardan birisi de şairlerdir. Şevkar Altınel kendi suskunluğunu şu dizelerle perçinliyor;

Şimdi yoksun
İyi ki yoksun
Bir çırpıda tüketmedim güzelliğini

 Güven Serin  







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder