Fasiles Antik Kenti
Kamera; Güven Fasiles Kemer
Dağların,ormanların, vadilerin,suyun olduğu her yerde
hikayeler vardır; iç içe geçmiş; katman katman
biraz eşeledikçe çıkarlar ortaya.
PEPUK KUŞU EFSANESİ
Kim öldürdü?
Ben öldürdüm.
Kim yıkadı?
Ben yıkadım.
Kim gömdü?
Ben gömdüm.
Pepuk Kuşu
Efsanesinin son sözleri böyle biter. Yanlışlıkla kardeşini öldüren bir ablanın
sonsuza uzanan ağıtıdır aynı zamanda. Hikâyeler insanların yok oluş
zamanlarında tutunduğu birer can simidi gibidirler. Ya üvey anneyi, ya bir
zulmü, dayanılmaz acıyı, aşılmaz dağları, bitmez çileleri, kavuşulmaz bir aşk
sancısını aktarırlar; nesilden nesle…
Bir toplum ne kadar
gelişmiş olursa olsun, mitolojinin arınmış, zararsız ve hayal gücünü zorlayan
mitlere-hikayelere de o kadar ihtiyaç duyar. Antik şehirlerin sanatsal, mimari
kalıntılarının yanında en önemli değerleri yine o kalıntılar ile birlikte
anlatılan efsanelerdir.
Pepuk Kuşu, bir kız
çocuğunun acılı hikayesidir. Erkek kardeşi yanlışlıkla öldürdükten sonra Pepuk
(Guguk) Kuşuna dönüşmek için duaları kabul olan ve o acıyla birlikte dağlarda,
vadilerde, Pepuu, Khekuu diye kendi ağıtını söyleyen bir kuş…
Toplumlar geliştikçe efsaneler
de insanlığa akmaya başlar. O efsanenin hangi topluma ait olduğundan öte, neyi
anlattığı; gerçek manada insan acısını, yokluğunu, özlemini anlattığını
öğrenince; hikayenin anlatıldığı yöre insanlarının taşıdığı o güzel sancıyı
taşırsınız.
Pepuk Kuşu Efsanesi
aynı zamanda bir doğu masalı, bir Anadolu hikayesidir. Kürtler arasında daha
yaygın bilinse de, hepimize aittir. Çünkü bu hikayenin acıklı sonu, acıklı sona
giden üvey anne vurgusu; geçmişten çekip alınırsa; bugünün yokluğuna, bugünün
sancılarına ve yanlışlarına derman olacak bir ilaç gibi içilmeye başlar.
Cevahir Bedel de
öyle yapmış; Pepuk Kuşu Efsanesini yüzyıllardır saklandığı dağların, vadilerin
içinden çıkarıp şiirine; “Çayırı Sayıklamak” kitabına taşımış. Taşımakla
kalmayıp, bugünün yaşam sıkıntılarına, insanların sessiz çığlıklarına bir
arkadaş, dost gibi sunuyor.
Türey Köse ile
yaptığı röportajında Pepuk Kuşu Efsanesini, şiirine yansıyan anlatımını ise şu
can alıcı ifadesiyle ölümsüzleştiriyor;
“Kim öldüyse/ben
öldüm/kim yıkandıysa/ben yıkandım/kim gömüldüyse/ben gömüldüm.”
Efsanelere ruh veren insan dokunuşları hissedilmediği zaman
hiçbir şiir, hikaye tam manasıyla yaşam hakkına kavuşamaz. Çok zengin masallarımız,
inanılmaz değişim süreçlerinden geçseler bile, değişik dillerde, isimlerde
anılsalar da özlerinden hiçbir şey kaybetmezler; bir yakarış, lanet, suskunluk,
haykırış, ümit, zalime karşı direniş vardır bu efsanelerin tamamında.
Şimdi, doğu ile
batı, güney ile kuzey arasında bizi sıkıştırmaya çalışan devin, canavarın
oyununa gelmemek adına, bu topraklara büyük zenginlik katmış bütün
uygarlıkların hikayelerine duyarlılık göstermeliyiz. Onlar, daima iyinin
yanındaydılar. Kaybedeni, ezileni, yokluğa, özleme, acıya kavuşanı esenlik içinde
tekrar yaşama davet etmek için doğdular.
Bugünün hızlı
yaşamında, hikayeler ve onların yardımı çok yavaş görünse de, edebiyatın hiçbir
acelesi yoktur. O, büyük kargaşanın içinden sıyrılan, uzay yolculuğunda zaten
muhteşem bir hızla yol alan özel insanların fark edişiyle ortaya çıkar; biraz
dinlence, biraz vicdan temizliği, beden bakımı yapma zamanı küçük şırıltılar
halinde akar; bir derenin ırmağını beslediği gibi;
Pepuu (Baba)
Kim öldürdü?
Ben öldürdüm.
Kim yıkadı?
Ben yıkadım.
Kim gömdü?
Ben gömdüm.
Vah, vah, vah…
Efsaneler,
yokluktan; tıpkı boşluğun enerjisinden doğan galaksiler gibi doğarlar. Adalet
yoktur. Merhamet yoktur. Kavuşma yoktur. Dinleyici, yardımlaşma yoktur. İşte o
zaman mucizevî insanın var edişi çıkar ortaya; doğaya, içinden çıktığı
toprağına, ağacına, dağına, kuşuna büyük bir minnet içinde geri döner.
Çok kolay bir şekilde
zenginliğe kavuşup, çok kolay bir şekilde özgürlüğünüzü ilan ettiyseniz, her
şeyi siz yaratmış gibi, sizden başka her insana özürlü, cahil, kıro, ahmak gözüyle
bakıyorsanız; bir şeyler yanlış gidiyor demektir; Pepuk kuşu acılı acılı ötmeye
başlamış, çareler, adalet ve hukuktan değil, dağlardan, taşlardan, başka
oluşumlardan aranacaktır demektir…