Kamera; Güven Pera Müzesi
Sanatçı, ölümü ve tekrar doğumu anlatıyor. Baharı,çiçekler ve
hoplayan tavşanlarla hatırlatıyor.
Kim bilir kaç baharı yaşamak yerine öldürüyoruz; sonra da
bildik ağıtlar,destanlar üretiyoruz; sanki bizim kaderimiz gibi...
BAY GELMEZ İLE BAY GEÇMEZ
Yaşam döngüsünün
hikayeleri evrendeki yıldızlar kadar çoktur. Bu hikaye de gerçek yaşamın
içinden süzülerek doğmuştur.
Bay Gelmez, iyi bir
taksi şoförüdür. Saygınlığı, çevresi tarafından güvenirliliği oldukça güzeldir.
Fakat Bay Gelmezin bir huyu var; oldukça fazla Don Kişot (Don Quıjote)
hayranıdır. Şövalyelik üzerine sayısız kitap okumuş, en sonunda mahzun yüzlü
şövalye Don Kişot hayranı olmuştur. Bu ilgi öyle bir artmıştır ki bazen,
çevresinde gördüğü hareketli nesneleri bir dev, haydut sürüsü görüp saldıracak
kadar deli hareketlerde de bulunuyor.
Bay Geçmez ise ömrünü
askerlik yaşamına adamış, aldığı sayısız madalya, övgü dolu takdirnameleri
koyacak yer bulamaz hale gelmiş, disiplinli, kararlı, verilen görevi şartlar ne
olursa olsun yerine getirme inancında olan birisidir.
Bay Geçmezin de iyi,
güzel, faydaya dönük huylarına karşın inanılmaz derece Bekçi Murtaza hayranı
oluşudur. Hani, Orhan Kemal’in o meşhur Bekçi Murtazası. Murtaza karakteri
bizim toplumumuzun yüzyıllardır yaratmak istediği karakterlerden sadece
birisidir. Edebiyat da bu yaratılışı, kendi diliyle kalıcılığın ebediyeti için
kaleme alır.
Bir gün, yağmurun
yerleri ıslattığı ve biraz sonra güneşin kurutma telaşı ile insanların,
araçların kendi telaşlarını yaşadığı caddenin kenarında hava limanına gidecek
otobüsü bekliyorum. Zamanım bol olduğu için insanlık manzaralarını, kendi
insanlık çizgim içinde izlemeye daldım.
Yaya geçidi olduğu
zar zor belli olan caddeden karşı tarafa geçmeye çalışan orta yaşlı bir adam;
yani Bay Geçmez kararlı adımlarla, yolun ona ait olduğunun yüksek bilinciyle
yürüyordu. Cadde de ilerleyen acelesi olduğu belli bir taksi sürücüsü kararlı
halde yürüyen yayanın araç gürültüsünü, korna sesini duyunca duracağını
zannetmiş olduğundan frene basmak yerine tam tersi gaza bastı.
Tabi olan oldu; Don
Kişot hayranı Bay Gelmez, Bekçi Murtaza hayranı Bay Geçmeze çarptı. Bay Geçmez
çarpmanın etkisiyle iki cadde arasındaki çiçeklerin üzerine yığıldı. Bu çarpma
çok şiddetli olmadığı için aklı, iradesi yerinde olacak ki, çarpana taksi
şoförüne yattığı yerden söyleniyordu;
Sanırım benim kim
olduğumu bilmiyorsunuz siz! Ben dayısı kolağası Hasan Bey olan Murtazayım.
Görmüşüm kurs,
almışım amirlerimden sıkı disiplin.
Beni kimse yolumdan
vazgeçiremez.
Bu trajikomik kazayı
ve sonrası diyalogları izleyenler benim gibi şaşkın. Ama şaşırmamız daha da
arttı. Telaşla taksiden aşağıya inan Don Kişot hayranı şoför, yerde, çiçeklerin
üzerinde yatan, kendini Murtaza sanan, çarpmanın etkisiyle, tıpkı Murtaza gibi,
disiplinden, amirlerinden söz eden emekli askere söylenmeye başladı;
Bu büyücüler yok mu,
bütün suç onlarda. Senin gibi amirlerinden ders almış, sıkı disiplin görmüş
birisini bana kocaman bir dev kılığında gösterdiler. Yoksa benim gibi güngörmüş,
insan halinden anlayan, eşsiz Dulcına aşkıyla ölen birisi böyle acımasız bir
kazaya göz yumar mı?
Bütün suç o
büyücülerin. Seni dev kılığında göstermeselerdi ben çarpmazdım; bu diyarda benim
gibi dikkatli araç kullanan, gözleri kartal keskinliğinde, sezgileri bir
sanatçı şaşmazlığında olan birisi böyle bir şey yapar mı?
Olan olmuştu.
Ambulans geldi. Bekçi Murtaza karakterine bürünmüş çarpmanın etkisiyle
sersemlemiş adam tam sedyeye koyulacağı sırada ayağa kalktı. Onun için görev
her şey den önemli olduğunu, disiplin, disiplin, görev görev diyerek karşı
caddeye geçip kayboldu.
Don Kişot karakterine
düşkün mahzun yüzlü şövalye olduğuna inanan taksi şoförü de, Tobosolu Dulcina
diye diye aracına binip büyük iç çekişlerle uzaklaştı.
Dostlarım; bu anlattıklarımı
sakan bir kurgu, uydurma sanmayın! Bu kadar da olur mu demeyin! Bu ülke
tezatlıkların, inanılmaz şeylerin olduğu, bilim insanları büyük araştırmalar
yapsa şaşkına dönecek değerlerin olduğu insanlar topluluğudur.
Üstüne bastığı
toprağın altında yüzyılların minerali, madeni ve uygarlıkların muhteşem
hikâyeleri, marifetleri gizliyken; neredeyse çıldırasıya batı-doğu hayranlığı
yaşayan, kendi felaketini kendi hazırlayıp, yine kahramanlığa koşan bir
yolculuğun ülkesinde; Murtaza ve Don Kişot hayranı iki kişinin olması da ayrı
bir şanstır…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder