Kamera; Güven Tekirdağ
EBEVEYN OLMAK (ANNE ve BABA OLMAK!)
Her ülke kendi devamını korumak, geleceğini garanti altına
almak için çocukları, o güzel şeyleri öve öve bitiremez. Kimileri bütün çıplak
gerçekliğiyle onları baş üstünde tutarken; bazı ülkelerde çocuk olmak; kayıp
bir şey olmak gibidir.
Sizler sanırsınız ki
o güzel canlıların bütün ihtiyaçları en üst düzeyde karşılandığı an her şey
güzel olacak. Böyle değildir işte. Olmadığını çevrenize bakarak, en iyi
şartlarda yetişen çocukların ne büyük bir muhteşemlik le yalnızlığa
sığındıklarını bir görün; kendi soylu gözlerinizle…
Şüphesiz ki
ebeveynlerin ellerindeki güç, küçük bir çocuğa göre oldukça fazladır. Bütün
ihtiyaçları karşılayan onlardır. Doğal olarak, irademizi, bedenimizi
yönlendirme hakkını da onlar elde ettiklerini sanırlar. Böyle olmadığını
düşünsek bile daima kocaman bir minnet, şükran duygusunu seslendirecek
çocukların gözlerinin içine bakarlar.
Baskın, alfa
kişilikli anne ve babaları, çocukları, gerçek manada çocuklarını seven bir
ülkenin üniversiteleri tarafından büyük projeler altında incelemeye alınsa;
ortaya çıkacak yanlışlar, toplumların kaderini değiştiren çocuk
yalnızlıklarıyla karşı karşıya kalırız. Ve kendimiz ile yüzleşme fırsatı
bulmamak için belki de gözümüzden bile sakındığımız çocuklarımızı nasıl bir
sıkıştırma içinde patlama noktasına, onların çocuk sevinçlerini yok etme
yolculuğunu ebeveyn tutkusuyla yerine getirdiğimizi anlamış oluruz.
Babanın alfa bir
kişiliğe sahip oluşundan, hayatı sadece para kazanmak ve en iyi bir şekilde
yaşamak kültürüyle karıştıran Kafka’nın babası, Kafka’ya, derin içsel
yolculuklar yaşatırken; dünya edebiyatına, çocuklarını etten, kemikten birer
rabot gören anne babalara;
“ Ey sizler; durun! Ne yapıyorsunuz? Geleceğimiz dediğiniz
çocuklarınızı kaybediyorsunuz! Çocuğunuzun oyun arkadaşı olmadan, onu
anlayamazsınız. Onu kazanmak için saçınızı süpürge etmenize hiç gerek yok!
Gerçekçi, samimi olun yeter! “ bu şekilde seslenmiş olabilir.
Kafka’nın babasına
yazdığı ve hiçbir zaman paylaşmadığı babaya mektuplardan sadece birisi
aşağıdadır. Birkaç gün önce babalar günüydü. Ticari amaçlarla icat edilse de
böyle günler; belki de bir ömrün yapılacak hatalarını sadece bir gün bile
irdeleme fırsatı bulan ebeveynler; kendi vicdanlarının yanında, toplumlarına en
büyük, en görkemli mirası bırakma fırsatı yakalayacaklardır.
Kafka’nın babasına
yazdığı mektuplardan birisi;
“ Çok sevgili baba,
Geçenlerde bir
kez, senden korktuğumu öne sürmenin nedenini sormuştun. Genellikle olduğu gibi,
verecek hiçbir cevap bulamadım, kısman tam da sana karşı duyduğum bu korku
yüzünden, kısmen de bu korkuyu gerekçelendirmek üzere, konuşurken
toparlayabileceğimden çok daha fazla ayrıntı gerektiği için.
Ve şimdi burada sana
yazılı bir cevap vermeyi deniyor olsam da, bu fazlasıyla eksik kalacaktır,
çünkü bu korku ve onun etkileri senin karşında yazarken de ket vuruyor bana ve
dahası meselenin büyüklüğü, hafızamın ve aklımın sınırlarını çok aşıyor.
Bu mesela sana daima
çok basit göründü, en azından benim karşımda ve hiçbir ayrım yapmadan, başka
pek çok insanın karşısında söylediğin kadarıyla.
Durum sana yaklaşık
olarak şöyle görünüyordu;
Bütün hayatın
boyunca çok çalıştın, her şeyi çocukların, özellikle de benim için feda ettin,
ben de bunun sonucunda ‘günümü gün ederek’ yaşadım, istediğimi öğrenmek
konusunda sınırsız özgürlüğe sahip oldum, açlık kaygısı, daha doğrusu herhangi
bir kaygı duymak için hiçbir nedenim olmadı; sense bunun karşılığında bir
minnettarlık beklemedin, ‘çocukların minnettarlığını’ bilirsin ama en azından
herhangi bir yakınlık, bir duygudaşlık işareti bekledin; oysa ben eskiden beri
senden saklanıp odama, kitaplara, çılgın arkadaşlara, aşırı fikirlere sığındım;
seninle asla açık konuşmadım, bunun dışında aile mefhumuna hiç sahip olmadım,
işle ve senin diğer sorunlarınla ilgilenmedim, fabrikayı senin başına sardım ve
sonra da seni ortada bıraktım…
Benim hakkımda
yargını özetleyecek olursan, beni doğrudan yakışıksız ve kötücül bir şeyle suçlamıyorsun
gerçi, ama soğukluğumu, yabancılığımı, nankörlüğümü ayıplıyorsun.
Ve senin tüm
bunlarda, bana karşı fazla iyi olmak dışında hiçbir suçun yokken, sanki suç
bendeymiş gibi, sanki diyelim bir dümen kırma hareketiyle her şeyi farklı
yapabilirmişim gibi getiriyorsun bu suçlamaları.
Senin bu alışılmış
açıklamalarında doğru bulduğum tek nokta, birbirimize yabancılaşmamız konusunda
senin tümüyle suçsuz olduğuna benim de inanıyor olmam. AMA TIPKI SENİN GİBİ,
BEN DE TÜMÜYLE SUÇSUZUM…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder